Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Sol, Muhafazakar İktidar Döneminde Eğitim Müfredatında?

Kitapta 68 kuşağının dilinde yer eden ?Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye? sloganı vurgulanırken, Deniz Gezmiş´in yanı sıra, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya da 68 hareketinin önderleri olarak sıralanıyor.


11. 10. 2018 Perşembe

Aydınlık´tan Özlem Konur Usta´nın haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı´nın hazırladığı ?Ortaöğretim Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi ders kitabı´nda 68 hareketine geniş yer verildi.

Konu ile ilgili olarak 68 eylemlerinin en önemli özelliğinin, ?antiemperyalist nitelik taşıyor´ olduğu özetleniyor.

Kitapta 68 kuşağının dilinde yer eden ?Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye? sloganı vurgulanırken, Deniz Gezmiş´in yanı sıra, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya da 68 hareketinin önderleri olarak sıralanıyor.

Yine, bu habere göre, müfredata dâhil edilen konu açısından, hareketin liderleriyle ilgili kısmının hem yanlış hem de eksik olduğunu öğreniyoruz. O da adı geçen kitapta, 68´de eylemlere önderlik ettiği belirtilen, şimdiki Vatan Partisi Genel Başkanı sıfatıyla, o dönem Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı olan Doğu Perinçek´in yer almadığının altı çizilmiş.

Şunu belirtelim ki modern Türkiye tarihinin en önemli hadiselerinden olan ve o dönem dünyada esen sol rüzgârın desteklediği 68 olayları kabul edilmeliydi ki emperyalizme karşı bir hareketti. Ama sol açısından bakıldığında, kendileri de sonuçta birer emperyalist güç olan Sovyet Rusya ve Çin´in adı ?emperyalistler listesinde´ dahi geçmemekteydi.

Muhafazakâr bir iktidar döneminde birileri  ?sol´a göre ise gerici ve kapitalist idi- ortaokul çağındaki öğrencilere, hem de ?dindar nesil yetiştirme´ söyleminin en üst makam tarafından dile getirildiği bir dönemde akıl etmişti, akla getirmişti.

Bu birilerinin Marksist temelli sol düşünce üzerinden oluşan hareketliliği Müslüman toplumun çocuklarına ders olarak işle(t)me çabasının, aslında, her zaman tartışıldığı üzere milli, ya da öyle diyelim ?Müslümanca bir yaklaşım olmadığı´ bizzat muhafazakâr iktidarın eliyle yürürlüğe sokulduğu gözlemlenmektedir.

Konu müfredatta değil de sivil ortamlarda değerlendirilebilirdi...

Müfredata dahil edilerekdeğil de, gerçeklerin üzerini örtmeden, toplumsal olay ve olguları es geçmeden, onların sebep ve sonuç ilişkisini dikkate alarak, insanın yaşadığı ülkede, hem de yakın tarihi ile ilgili bilgilerden haberdar olmak, onunla ilgili ?bilgi sahibi´ olmak ve onu yorumlamak, hemen herkesin hakkı olduğu gibi, dindar olması düşünülen çocuğunda hakkı olmayıydı.

Ama bu tür konuların salt modern devlet mantığıyla, hiçbir platformda müzakeresi yapılmadan, hele hele Müslüman topluma, özellikle de velilere danışılmadan,  bir açıdan STK görevi de bulunan okul aile birliklerinin toplantılarında değerlendirmeye tabi tutulmadan ders konusu olarak işlenme durumu akla başka şeyleri getirmektedir.

Sebebi ne ola!

Milliliğini dahi tartıştığımız MEB´e arız olmuş sol, sosyalist klikler eksiği ve gediğiyle millilik kimliğini ıskalar ve sakata çıkarırcasına, sekülerliğin şiddetli bir şekilde uygulandığı ?eski´ dönemlerde tam olarak elde edemedikleri bir şansın onlara hediye edilmesi; buna istinaden sol bu topraklara yabancı ve ?yerine göre de´düşman olan ve öylece de addedilen solun, kamuda ?eşitlilik ilkesi´ çerçevesinde Milli eğitim saflarında temsiliyetinin bir açıklaması mı idi oluşan bu durum?

Birde, her ne kadar ?bizden görünen´bir iktidar döneminde en muhafazakârımızdan, en İslamcısına kadar gerek eğitimde çeşitli kademelerde bulunan, bir kısmı da yönetici pozisyonunda bulunan eğitimciler ile birlikte, veliler başta olmak üzere ilgili, ilgisiz tüm Müslüman cenahın ciddi anlamda sorgulamadığı, kavram ve konu açısından salt eğitim ve ona bağlı olarak milli eğitim konusunda epey zamandan beri görmeye alışkın olduğumuz ?tatlı´ rüyalarımızın yerini korkular mı almaya başlamıştı?

Örnek olarak, bundan önceki bakan döneminde ?İsmet Yılmaz- müfredattan Kemalizm ile ilgili ?fazlalıkların´ çıkarılması yürürlüğe konulduğu halde, şimdiki bakan döneminde, bizzat, bu konuda en yetkili şahıs olan ?yeni´ bakan döneminde, Kemalizm konusunun tekrardan ve müfredatı alabildiğine kapsayıcı oranda tekrardan işleme sokulmak istenmesine bakılınca, bu konuda da o karabasan olan Batıcı düşünce, mantık ve söylem tekrardan revaç bulmaktaydı.

Anlaşılan Müslümanlar, sözde kendi iktidarları döneminde de birçok konuda olduğu üzere, bu konuda da havanda su döveceklerdi?

Akla şu da gelmiyor değil; birtakım saiklerle, kendisini oldum olası bu topraklarda yabancı olarak gören ve ?ileri uygarlık seviyesi´nin zarar gördüğü vehmedildiği vasatlarda ortaya çıkıp batıcı değerler adına savunucu roller üstlenen bilumum solun, Gezi olaylarında da bariz hale gelen Müslümanların/muhafazakârların iktidar döneminde, üstlendikleri rolleri bihakkın yerine getirdiklerine bakıldığında; birileri bu ?haklılığı´ müfredata dercederek üstlenmiş olduğu görevi mi yerine getiriyordu?

Bu sayede, sol´a öykünmeyle, gençliği, bu sol masallar üzerinden Batıcı kılmaya mı çalışıyordu birileri?

Hem de, muhafazakâr iktidar döneminde, eşitlik ilkesi ve kamu hizmeti bağlamında böyle bir iş kotarılmışsa eğer, o zaman bu yol ve yöntemin, bir açıdan eğitimin parçası olmuş bulunan çeşitli muhafazakâr ve ?İslamcı´ yapı, grup, cenah ve şahsında, ?haklılık sebepleri´ne bağlı kalma suretiyle ehliyet ve liyakat bütünlüğü içerisinde, eğitimde söz sahibi olma, gündem belirleme ve ?resmen´ görünür olmak gerekirdi?

O da sahiciliği ve akıbeti sağlam ve iyi olacak olan konuları gündemleştirmek ve gündemde tutmak için?

O ders kitabında bizden de konuya yer verilmeliydi?

Müfredatı kim belirliyor ise ?içerisinde İslamcı eğitimcilerde vardı mutlaka- gözlemlendiği kadarıyla sadece sol cenahı ilgilendirdiği bilinen 68 eylemleri, haydi öyle düşünelim; objektiflik, tarafsızlık gereği müfredata giriyordu ise, biz Müslüman toplum, Müslüman yapılar ve topyekûn bir ülke için, -hatası ve sevabıyla- bugünlerin hazırlayıcısı konumunda bulunan ve devletin anayasal çerçevede partisel bağlamda ?meşru´ olarak tanımlandığı bilinen ve ona yönelik toplumsal teveccühe bakıldığında önemli işlere imza atan Milli Görüş hareketinin, kadrosunun ve onun liderinin de ?yapıp ettikleri´ müfredatta bihakkın yerini almalıydı.

Üstelik, bilindiği kadarıyla şu dönemde müfredat belirleme işinde, uzman olarak kadroda yer alan ve İslamcı eğitimcilerin, mütekabiliyet ve zıddiyet esasına göre değil, ama hem objektif olma ve hem de, yanlışı ve doğrusuyla Müslümanların hem siyasal bilincinin oluşumunda, hemem her toplumsal zeminde yer alma kültürüne etkisi ve katkısı inkâr edilemeyecek olan merhum Necmettin Erbakan´ın oluşturup bugünlere kadar gelen çabalarını müfredata taşımak o kadar zor olmasa gerekti?

Hemde ?yaşayan´ lidere sadakatin ve bağlılığın bilindiği ve sürdüğü bu dönemde?

İnönü ne demişti sahi? ?Namuslularda, en az namuslular kadar cesur olsa??

Cesur olma sırası bu kez salt Muhafazakârlarda, ?Müslümanlarda´ ve İslamcılarda mıydı diyelim?

Ama muhafazakârlarda pek umudumuz yok ne yazık ki?

İslamcılar ise, yönetim kademelerinde birer birer ya saf dışı ediliyor, görevden el çektiriliyordu, ya da kaldığı yerde pasif görevlere getiriliyordu, AK Parti kulislerinden sızan bilgilere, yayılan söylentilere göre?

Müfredat işini belirlemede sol´a da yer açılıyordu galiba?

Sonuçta, çalışan kazanıyordu.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR