Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Dr. Ali YALÇIN


Sivil Aklı Korumak

"Bir toplumda da ne denli inanç, sezgi, duygu, duyum ve sağlıklı algı zemini bir denge halinde varsa, o toplum için ?özgürlüğüne düşkün toplum? tanımlaması yapılabilir. Sivil Akıl işte bu bahsedilen özellikleri ile sağlıklı bir toplumun inşasına katkı


Sivil Akıl her ne kadar sınır ve/veya sınırlandırılmaya tahammül etmezse de en azından başta ?iktidar? olmak üzere, aklı daraltmak isteyen kurum ve kuruluşlar ile arasında bir mesafe, sınır olsun ister. Çünkü iktidar, doğası gereği, sivil toplumu kuşatarak    sınırlama  eğilimindedir. Sivil Akıl ise kesin ve haklı  bir gerekçe yoksa mutlak itaat  kimliğine uzak durur. Mutlak itaat alışkanlığı ile süreçte; kavrama, bağıntı kurma, düşünme, benzerliklerin ve farklılıkların bilincine varma yetisini kaybedeceğini bilir. Eğer bir akıl ne denli sağlıklı çıkarım yapabiliyorsa o oranda  sivildir. Bir toplumda da ne denli inanç, sezgi, duygu, duyum ve sağlıklı algı zemini bir denge halinde varsa, o toplum için ?özgürlüğüne düşkün toplum? tanımlaması yapılabilir.  Sivil  Akıl işte bu bahsedilen  özellikleri  ile sağlıklı bir toplumun inşasına katkı verir.

Sivil Akıl özgür toplumu hedeflerken düşünsel anlamda bölünme veya kutuplaşmanın önüne de geçmek ister. Zira akıl zeminindeki, özgür ortamlı hiç bir tartışma bölünme veya kutuplaşma getirmez. Toplam seviyenin çıtasını yükselterek duyarlılık ve tahammülü de geliştirir.

Bir toplumda birlikte yaşama iradesi özgürlüklerle doğrudan ilintilidir. Özgürlükler, iktidar erki başta olmak üzere, tüm kısıtlayıcılar tarafından daraltıldığında, birlikte yaşama  iradesizliği ve ortak gelecek tasavvurunu da hedef almış olur. Buradan rahatlıkla söyleyebiliriz ki Sivil Akıl esasen sağlıklı toplum ve devlet olmanın öncülüdür. Sivil Akıl dışında; etnik, coğrafi, dinsel, ideolojik, mezhepsel, fikirsel ve sosyo -ekonomik farklılık reelleri vs.? için adalet ve hukuk belirteci henüz bulunabilmiş değildir.

Akıl sivilliğini yani özgürlüğünü yitirdiğinde veya donuklaştığında ilk belirtilerin, yukarıda bahsedilen farklılıklar üzerinden bölünme ve kutuplaşma şeklinde ortaya çıkması tesadüf değildir. Bir iktidar şeklen istediği kadar güçlü olsun; akla, dolayısıyla adalet ve hukuka kapılarını kapatırsa gücü bölünme ve kutuplaşmanın tamirine yetmez. Tüm siyasal ve kamusal alanlar kutuplaşma ve bölünme sahaları oluverir. Ötekileşme/ötekileştirme de bu sonucun katalizörleri olmaktan başka işlev üstlenmez.  Zamanla, ilk akla gelen ?asgari müştereklerde bir araya gelme? tezi de iflas eder. Çünkü akıl kuşatıcılığın, akılsızlık kuşatılmanın en büyük resmidir. Sivil Akıl da tüm insani değerler, tüm evrensel doğrular için insanoğlunun huzur fırsatıdır.

Sivil Aklın önünde ?içgüdüsel davranış? bir engelleyici olarak çıkartılırsa, aklıyla değil de içgüdüleriyle hareket eden, akıl tutulması sendromuyla  davranışlarına şekil veren bir kitle/yığın oluşur. Akla dayalı bilgi oluşmadığından, bilgisizlik kirlenmişliği bahsedilen  zihnen bölünme ve kutuplaşmaya ham madde sunar. Akla dayalı medenileşme süreçleri belirmez ?akılsızlık? bir ceza olarak birey veya toplumun yaşanan tecrübesi olur. Sürüleşme başlar, provakasyonlar değer kazanır, kontroldışılaşma gedikleri toplumda belirgin bir şekilde büyür.

Sivil Aklı ve Salt Aklı korumak yaratıcının da muradıdır. Akletmeyenin üzerine pisliğin(rics) yağacağını söyleyen Allah Teala, her türlü pislik, kirlenme, daralma, içe kapanma, zulüm, haksızlık, adaletsizlik maraz ve arazları için aklı korumayı ve akletmeyi teşvik etmektedir. Sivil Akıl bu yönüyle özgür alanlar bulmaya çaba gösterecektir. Yeri gelecek iktidarı uyaracak, yeri gelecek sürü olmaya yüz tutmuş kitlelere uyanış mesajlarını, aklın ürünü bilgi üretim araç ve gereçleriyle vermeye devam edecektir.

Ta ki akıl tutulması, çürümüş bir iktidarı kader olarak gerçekleştirmesin...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR