Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Sevginin Yeniden İnsanileştirilmesi

Sevgi ve aşk, çılgınlık, körleşme akılsızlık demek değildir. Sevgi, aklı, ahlakı ve adaleti sahici anlamda keşfedip insani anlamda duygulu, duyarlı ve düşünceli olmak demektir.


14 Şubat Sevgililer Günü, dünyada olduğu gibi ülkemizde de kutlanmaktadır. Sevgililer, birbirlerine karşı besledikleri duyguları hediye alma, romantik yemekler ve sosyal medya mesajları üzerinden ifade etmeye çalışmaktadırlar. Sevgililer Gününün en belirgin özelliği olarak sevgililerin birbirine hediye alması kabul edilmektedir. Hediye almayı bir yarış haline getiren değişik markalar, kişilerin alış-veriş isteklerini kamçılamaktadırlar. Modern dönemde sevgi gibi asli bir manevi duygunun ve ilişkinin nesneleştirilmesi ve tüketilmesi, günümüzün derin cehaletini yansıtmaktadır. Sevgiliyle beraber sevgi ilişkisini tecrübe etme ve yaşamak yerine sevgiliye değerli bir şeyler alma, en önemli öncelik haline gelmiş durumdadır. Sevgiliye bir şeyler almanın ötesinde, sevgilinin bizzat kendisinin bir şeye indirgendiği bir yozlaşmışlık hali içindeyiz. Sevgiliyi bir şeye indirgemeden ve sevgiyi pahalı bir şeyler alma şeklinde yozlaştırmadığımız zaman, gerçek bir sevgililer gününü kutlama imkanımız olacaktır. 14 Şubat Sevgililer Günü, sevgiyi kutlamanın ve paylaşmanın bir imkanı olmak yerine, sevgiyi ve sevgiliyi yozlaşıran ve yok eden yapay ritüeller ve alışkanlıkları temsil etmektedir.

Birbirini sevdiğini söyleyen insanlar, maalesef birbirine zaman ayırmak, iletişim kurmak, özen göstermek ve birbirini özel hissettirmek konularında çaba sarf etmemektedirler. Günümüzde en son ihtiyaç duyulan şey, pahalı hediyeler üzerinden sevginin önce şeyleştirilmesi, sonar ise hiçleştirilmesidir. Sevginin özelleştirilmesine, özenleştirilmesine, ilişkiselleştiilmesine ve sahici anlamda insanlaştırılmasına ihtiyaç vardır. Sevgi, bugün insansızlaştırılmıştır (dehumanization). Sevginin yeniden insanileştirilmesine (rehumanisation), çok acil ihtiyaç vardır.

Aynı fiziksel mekanları yaşayan insanların, aslında ruhsal, duygusal ve sosyal olarak birbirlerine uzak yabancılar olduğu olgusu, günümüzün acı gerçeklerindendir. Aynı evi paylaşan eşler ve sevgililer, çoğu zaman birbirleriyle hayatı yaşamak yerine, sadece aynı mekandaki eşyaları kullanmakla yetinmektedirler. Sevgi, kişilerin birbirlerinin hayat hikayelerine aktif olarak katılmalarıdır. Kişiler, birbirlerini hayatlarına katmadan, arada bir yapılan romantik ritüellerle sevgili olabilecekleri kolaycılığına yönelebilmektedirler. Sevgili olmanın ve sevgiyi tecrübe etmenin yolu, karşılıklı olarak birbirlerimizin hayat hikayelerinde aktör olmaktan geçmektedir. Sevgili demek, bir ötekinin hayatında işlevsel olarak aktör konumunda olmak demektir. Sevgilimizin hayat hikayesinde kahraman olmayı başaramadığımız takdirde, bunun sevgiyi yaşamamak anlamına geldiğinin farkında olmalıyız.

Hepimizin hayattaki en önemli görevi, psikolojik, sosyal, duygusal ve varoluşsal anlamda insan olmaktır. Kendimizi geliştirmek, olgunlaştırmak, derinleştirmek ve çeşitlendirmek yerine, kendimizden vazgeçme pahasına şeylere sahip olmak için hayatımızı, enerjimizi ve kişiliğimizi harcıyoruz. Daha çok şeye ve pahalı nesnelere sahip oldukça, kişiliğimizin güçleneceği ve değerleneceği yanılgısıyla hareket ediyoruz.Fiyatı ve miktarı ne olursa olsun nesnelerin içi boş, cansız ve bir süre sonra atılacak değersiz şeyler olduğunu unutuyoruz. Dünyadaki en değerli, onurlu ve şerefli varlık insandır. Yaratılanların en şereflisi olan insanın en önemli özelliği bir ruha sahip olmasıdır. Sevgi, kendimizin ve ötekinin bir ruha sahip olduğunun idrakinde olarak birlikte olgunlaşmamız, gelişmemiz, oluşmamız ve kendimizi gerçekleştirmemizdir. Sevgi, oluşmak ve olmak için ruhlar arasında sürekli bir ilişki, iletişim ve etkileşim içinde olmayı gerekli kılmaktadır. Ruhunu kaybetmiş kişiler, şeylere daha fazla sahip olma çılgınlığıyla birbirlerini tüketmeyi sevgi sanma yanılsaması için kaybolup gitmektedirler. Sevgi, akılla, ahlakla, adaletle birbirimizin hayatında olmak demektir. Aşkın gözü kördür gibi klişe saçmalıklarla sevgiden akıl unsuru çıkartılmaktadır.Sevgilerimiz akılsızlaştırılmak suretiyle körleştirildiği için sevgilimize şiddet uyguluyor, kadınlarımızı ve çocuklarımızı dövüyor, yaralıyor ve öldürüyoruz. Sevgi ve aşk, çılgınlık, körleşme akılsızlık demek değildir. Sevgi, aklı, ahlakı ve adaleti sahici anlamda keşfedip insani anlamda duygulu, duyarlı ve düşünceli olmak demektir. Sevgilimizle olan ilişkimizde en önemli meydan okuma, insani anlamda duygulu, duyarlı ve düşünceli bir ilişki yaşama olgunluğuna erişip erişmediğimizi sürekli olarak sorgulamaktır. Aşkın gözü kör değildir. Aşk adına kurguladığımız sahteliklerin gözü kördür. Aşkın gözü sonuna kadar açıktır. Akılla gözü açık olmayan bir aşkın ve sevginin, gerçek olması mümkün değildir. Aşk ve sevgi, bir kendinden geçişi değil, asli anlamda kendine gelişi ifade etmektedir.

Sevgi, beslenilecek, olgunlaştrılacak, büyütülecek, özen gösterilecek ve üzerine titrenilecek bir tecrübedir. Sevgili, göz bebeğimiz gibi üzerine titrediğimiz kişidir. Yaşam hikayemi olgunlaşmamı, büyümemi ve gelişmemi sağlayan kahraman sevgili konumundaki Merve´nin ve bütün sevgililerin sevgililer gününü kutluyorum.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR