Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Necip CENGİL


Seninle Söyleştim

*Çözülecek bir durum yok, etrafımda pervane olanlar, görüp alkışlayanlar, seninle gurur duyuyoruz sesleri karşısında eziklik hissediyorsun, eziklik seni yanlışa götürüyor, aynaya bak!


-Neredesin?

*Gönüllerde!

-Gönüller? Alkış sesleri var. Alkış gönül seslerini bastırmış gibi?

*Seviyorlar!

-Seviyorlar? Neyini seviyorlar? Gönlünün fotoğrafını mı? Alkışlayanların gönül aynasına bakmasını bildiklerinden emin misin? Ya senin aklın söylediklerine kani mi, gönlün bu konuda mutmain mi?

*Çok düşme peşine, alkışlıyorlar işte, alkışlamasınlar mı?

-Gözüm yok, alkışlasınlar, alkışlasınlar da, alkışlar senin hakikati görebilecek bakışını köreltmesin, ona dikkat et!

*Çok bilmiş, ben bilmiyor muyum, bunları düşünemiyor muyum?

-Elbette düşünürsün, ancak dost sesler bunun için var ve alkışlar zamanla dost sesleri uzaklaştırır ve alkış, dostun yerine yerleşir. Alınmadan dost sesler ufkunu açık tutmalısın yoksa bakan ancak ışığı giderek azalan bir bakış açısı gelişir. Karanlığı nur gibi görürsün? Kokusu çıktığında yapacak şey kalmamış olur!

*Kıskanıyorsun tabi, sen dün durduğun yerde kaldın, mesafe alamadın. Allah bana ?yürü ya kulum? dedi, çekemiyorsun!

-Her insanda kıskançlık vardır elbette ama dostumun sadece samimiyetine gıpta ederim, keşke bende de aynı samimiyet olsa diye? Bu başka, alkışlar seni gölgeleştirir, tanımakta zorlanırım diye endişe ediyorum. Sonra Allah mı yürü ya kulum dedi yoksa böyle inanmak işine mi geliyor?

*Şimdi de gölge olduk öyle mi? Giderek uzaklaşıyorsun benden, beni geçememen ondandır!

-Sorun da bu, uzaklaşan sen misin, ben miyim, ikimizin de tefekkür etmesi gerekiyor.

*Ben tefekkürü ihmal etmem, sen kendine bak!

-Biz, birimiz ufka gözlerimizi kapatarak bakıyoruz, bunu anlamak ve çözmek lazım.

*Çözülecek bir durum yok, etrafımda pervane olanlar, görüp alkışlayanlar, seninle gurur duyuyoruz sesleri karşısında eziklik hissediyorsun, eziklik seni yanlışa götürüyor,  aynaya bak!

-Aynaya bakıyorum; orada bir gölge, bir de yüzü seçilemeyen bir fiziksel varlık duruyor, ürküyorum!

*Ürk tabi, sen uçmuşsun!

-Bak şimdi de aynadaki yüzü seçilemeyen şahıs giderek gölge halini alıyor. Bana dönmüş bir şeyler söylüyor. Tanımaya çalışıyor ve sesleniyorum: Kimsin?

*Tanımıyorsun yani bir gölgeyle konuşuyorsun? İlaç filan almadın değil mi?

-Bilmiyorum, sanırım aldım!

*Ne ilacı aldın böyle, beni gölgeleştiren?

-Samimiyet ilacı? Onu içince gölgeler çoğalıyor! Konuşanı tanımaz hale geliyorum? Cevabı zorlaşan sorular artıyor!

*Neyin cevabı?

- Giderek azalan fiziksel gerçeklikten mi yoksa çoğalan gölgelerden mi kaçmalıyım, onu çözemiyorum!

*Sen kafayı bulmuşsun abi!

-Evet, samimiyet ilacının etkisi olmalı, bu ilacı bana tavsiye eden tabip uyarmıştı: İlaç seni iyileştirince, gölgeler çoğalır ve sana mecnun derler

*Ben halimden memnunum, git ilacı başkasında dene, alkışlarıma, peşime takılıp bana enerji veren kitlenin aklını çelecek işler de yapma? Yaparsan gölgelerin hışmına uğrarsın?

-Gölgelerin hışmı, korkmalı mıyım yoksa samimiyet ilacına devam mı etmeliyim? Samimiyet ilacını terk edemem zira bana dini anlatan tabip ?din samimiyettir? demişti!

-Doğrusu; samimiyet ilacı etkisini gösterince, fiziksel gerçeklik giderek azalırken, gölgeler çoğalıyor, gölgelerin sesinden ürkmeye başladım

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR