Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


Öldürme şehveti

Ceren Damar cinayeti, derin bir akıl ve ahlak krizi içinde olduğumuzu gösteren büyük bir insani faciadır.


Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nde Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Ceren Damar, bir öğrenci tarafından vahşice katledildi. Ceren Kenar, sınavda kopya çeken öğrenci hakkında tutanak tuttuğu için öldürüldü. Başka bir ifade ile Ceren, sadece görevini yerine getirdiği için öldürüldü.

Katil, kopyayı kendisine hak olarak görmekte ve hocasını öldürmek için makul sebepleri olduğuna inanan patolojik bir vakadır. Çalışmak yerine kopya ile geçmeyi çözüm olarak gören, hocasından kopya tutanağının iptalini isteme cüretinde bulunabilen anormal bir profille karşı karşıya bulunmaktayız. Ceren´in talebini reddetmesi karşısında onu bıçak ve tabanca ile öldürmeyi planlayan ve bunu uygulayan soğukkanlı ve vahşi bir katil kimliği, bütün korkunçluğuyla karşımıza çıkmaktadır. Çankaya Üniversitesi´nde meydana gelen Ceren Damar cinayeti, toplum olarak hepimizin kendimizi sorgulamamızı gerekli kılmaktadır.

Okullarımız ve üniversitelerimiz, birer şiddet mekanlarına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Öğrenciler, hocalarını artık bilgi kaynakları olarak görmemektedirler. Öğrenciler, hocalarını kolaylıkla tehdit edebilmekte, odalarını basabilmekte, yollarını kesebilmekte, hatta öldürebilmektedirler. Eğitimin her seviyesinde karşılaştığımız korkunç olaylar, eğitimde şiddetin sıradanlaşmasını gösteren yıkıcı gelişmelerdir. Ceren Damar cinayetini, eğitimde şiddetin istisnai bir örneği olarak değil, onu şiddetin sıradanlaşmasının bir sonucu olarak değerlendirmemiz gerekmektedir.

Öğrenci-hoca ilişkisinin şiddet tarafından zehirlenmesinin, içinde yaşadığımız toplumsal kültürle yakından ilişkisi bulunmaktadır. Hayatın her alanını kolaylıkla bir savaş meydanına çeviren kültürel kodlara sahip bulunmaktayız. Eğitimi, ticareti, sporu, siyaseti, trafiği, cinselliği kolaylıkla savaş meydanına çevirebiliyoruz. Futbol müsabakalarımız birer savaş gibi geçmekte, evlerimiz eşler arası bir savaş meydanına dönüştürülmekte, siyaset bir savaş gibi uygulanmakta, trafikte terör estirmekteyiz. Hayatlarımız savaşın şehvetine yenik düşmektedir. Savaşın şehvetine yenik düşmemiz, bizim sanata, bilime, maneviyata, ahlaka, felsefeye, öğrenmeye, çalışmaya ve gelişmeye yönelik olan bütün fıtri yeteneklerimizi ve kapasitemizi köreltmekte ve tüketmektedir.

Hayatı savaş olarak anlayan yok etme şehveti, düşman olarak gördüğü insanları tümüyle ortadan kaldırmaya şartlanmaktadır. Öğrenci, ders geçmek için düşman olarak gördüğü hocasını öldürebilmektedir. Şehvet düzeyinde savaşa ve şiddete teslim olunan bir yerde farklı olan herkes ve her şey, yok edilmesi gereken düşman olarak zihinlere ve kalplere yerleştirilmektedir.

Evlerimizde, yollarımızda, okullarımızda ve iş yerlerimizde bizim birbirimize düşman olmadığımız gerçeğini idrak etmemiz lazımdır. Öğrenci, hocasının hiçbir şekilde kendisinin düşmanı olmadığını, sürücülerin, trafiği düşmanlar arası bir mücadele olarak görmemeleri, insanların bir spor müsabakasına savaşa ve ölüme gelme psikolojisiyle gelmemeyi öğrenmeleri lazımdır. Başka bir ifade ile savaş ve şiddet şehveti, uydurma gerekçelerle bizi birbirimize düşman hale getirmektedir. Sosyal hayattaki konumlarımız ne olursa olsun, içimizde düşman olmadığı gerçeğinden hareketle birbirimize saygı duyma olgunluğuna ulaşmaya çalışan, akıl ve ahlak sahibi insanlar olarak varoluşumuzu gerçekleştirmek için çaba göstermeliyiz.

Ceren Damar cinayeti, derin bir akıl ve ahlak krizi içinde olduğumuzu gösteren büyük bir insani faciadır. Aklın ve ahlakın işlevsizleştirilmesi, herkesin birbirine yok edilmesi gereken düşmanlar olarak bakma şeklindeki kolektif çılgınlığa teslim olma sonucunu doğurmaktadır.

Akıl ve ahlakın ortadan kaldırılması sonucu oluşan kolektif veya bireysel çılgınlık, mağduriyet kurgularıyla haklılaştırılmaya çalışılmaktadır. Ceren´in katili, vermiş olduğu ifadede birçok haksızlığa uğradığını ve Ceren´in kendisine iyi davranmayarak mağdur ettiğini iddia etmektedir. Mağdur olmayı haklı, ahlaklı ve akıllı olma ile özdeş gören çocuksuluk düzeyinin aşılması çok acil bir ihtiyaçtır. Ceren Damar cinayeti dahil her türlü şiddet eyleminin aslında düşman olarak görülen kişi ve gruplara ayaklarını denk alma mesajı taşıdığını düşünen birçok kişinin olması üzerinde de ayrıca düşünülmelidir.

Savaş ve şiddet şehvetinin olduğu bir yerde hakikat ve öğrenme arayışından söz edilemez. Savaş ve şiddet, hakikatleri ortadan kaldırmak ve meşrulaştırıcı yalanlar icat etmek suretiyle hakimiyetini kurmaktadır.

Ceren Damar cinayeti, insanın insana düşman olmadığı bilincini öğrenme ve kazanma konusunda başarısız olduğumuzu gösteren çok acı bir olaydır. İnsanın insana düşman olmadığını öğreten, çocuklarımızı yaşama tutkuyla tutunmalarını sağlayacak bir hayat kültürü oluşturmak, en asli ihtiyacımızdır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR