Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Müslümanların Sanal Ortam İle İmtihanı

Kapitalist sistemlerin ideoloji babalarının insanı tüketim çılgınlığına alıştırmasının maddi boyutundaki felaketleri artık müşahede ediyoruz. Bundan çok daha önemlisi hissiyatımız-düşüncemize-tefekkürümüze dönük hamleleridir. Zihnimizi meşgul edecek her t


Bilimin ve teknolojinin gelişmesi ile hızlı bir yaşam sürdürdüğümüz doğru. İş yoğunluğu yüzünden durup dinlenmeden, nefes almadan sabah çıkıp akşam eve geliyoruz. Zaman avucumuzun içinden kayıp gidiyor. Zamanın, bu zamanda bize yetmediğini çok duyar olduk. İnsanlar makinenin dişlileri gibi mekanik bir hareketliliğe sahipler. Modern yaşam ?Hızlı yaşa yakışıklı(güzel) öl? modelini benimsettirmekte. Haz ve hız en etkili argüman olarak duruyor. Ye, iç, yat? Keyfine bak?

 Hızlı yaşamın bu kadar etki etmediği çocukluk zamanlarımızda, elektrik kesintilerin çok olduğu, topraklı evimizde elektriği beklerken duvar saatinin dakikaları geceyi bir türlü geçirmiyordu. Büyüklerimizin yarı uykulu haliyle ara ara uyanıp, saat kaç oldu diyerek uzun kış gecelerine sitemkâr sözleri hala kulaklarımda. O zaman hala geleneğine sahip büyüklerimiz başlardı geçmiş meseleleri, hikayeleri, masalları anlatmaya. Hoşumuza gitmiyor değildi?Heyecanına kapılırdık bazen. Fakat gözlerimiz başka yerde idi. O daha çok bizleri çekmeye başlamıştı kendine?

Elektrik gelince ki halimiz, sevimcimiz hala hafızamda. Hemen televizyon açmak için eller uzanırdı televizyon kumandasına. Birkaç sefer basardık açılması için. Çünkü pillerin enerjisi tükenmiş olurdu genellikle. O pillerde daha fazla iş görsün diyepili diş arasına sıkıştırıp ezip tekrar takılırdı. Yeşilçam filmlerinden bir film varsa gece artık çok uzun gelmiyordu. Televizyon açıldı, gözler pür dikkat kesilirdi. Ama beyaz bir karartı? Sinyal yok?

Artık o gecemiz uzun gece değil, kara gece olarak çocukluk hafızamıza kazıldı. Umutlar bahara kaldı gibi? Yollar açılacak, TRT ekipmanı gelecek? O zaman geceler uzun olmayacak? Fakat on günleri arayacağımız aklımıza gelmezdi. Anladık ki gömleğin ilk düğmesini o zaman  yanlış takmışız. Aklımıza getirecek büyüklerimiz de yoktu. Kur´an, Sünnet bilinçleri yoktu. Onlarda genç kuşakların baskısı altında, istekleri altında kendilerine yabancılaştı. Artık masallar yok. Bizi anlatan hikayeler yok?Bizlere artık evrensel hikayeleri! başkaları söylüyor? Ama onlarda da kendimizi bulamadık. Bulamayınca da kendimizi onların yerine koyduk. Yeni bir yaşam tarzı bizlere sunulmuş oldu.

Kapitalist sistemlerin ideoloji babalarının insanı tüketim çılgınlığına alıştırmasının maddi boyutundaki felaketleri artık müşahede ediyoruz. Bundan çok daha önemlisi hissiyatımız-düşüncemize-tefekkürümüze dönük hamleleridir. Zihnimizi meşgul edecek her türlü argümanları kullanmakta, inansın erdeme dahil tüm düşünce ameliyesini baltalamaktadır. Bunun için tüm bilimi, teknolojiyi, medyayı,sinemayı,tiyatroyu, müziği,sporu belli ideolojik yaklaşımlar yüklemekte ve insanları belli bir tarz yaşam algısına inandırmaktadır. Tadını almadığı bir şey kalmasın diye her türlü eylemler meşru görülmekte, bu eylemleri de kişilerin tercihleri olarak değerlendirilmektedir.

Bu kadar hızlı yaşam içinde insanın imana-ahlaka-erdeme dair bir şeyler düşünmenin-yapmanın-uygulamanın vaktini nereden bulacaklar. Okumaya-yazmaya-üretmeye dair hangi zamanını ayıracaklar. 7/24 saat çalışma algısı ile yetişen gençler, eğitim kurumlarında sürekli belli-belirli bir kapsamda bilgiler yüklenerek hızlı yarışın içine sokulmakta. Geleceğe yön verecek nesli yetiştirecek eğitimcilerimiz, tefsir-siyer-hadis veya bir ilim tahsil edecekleri yerde, insanlığa yeni fikirler verecekleri yerde müfredat-yönetmelik tahlilleri ile ömürlerini tükettiklerini, maaş-makam-kariyer planlaması yapmaları ile geleceğini karartıklarını görüyoruz.

Bu saydıklarımızdan günümüzde gençlerin çok sık cirit attıkları internet aracılığı ile ulaşılan sanal ortamlardır. Bireyselleşen ve dünyevileşen insanoğlu hayatın içinden de çıkarak, sanal âlemde görünür oldu. Sıcak ilişkiler, muhabbetler, çaylar artık sanal dünyanın içine hapsedildi. Okumayan gençlik, çok bilmişliğini ispat için sanal ortamları kullandı. Kopyala yapıştır kültürü ile dünyayı yeniden keşfettiklerini sandılar. Yalan-dolan haberler, paylaşımlar (sadece gençler yapmıyor)  ile dünyayı kendilerinin tekrar keşfettiğine inanıyorlar. An itibariyle paylaştıkları fotoğraflarına gülümsemelerini eklemeyi unutmuyorlar. Can sıkıntısını Kur´an-okuma-ibadet-dua ile değil sanal âlemde sörf yaparak gideriyorlar. Kudüs´ü ancak çok paylaşım yaparak, ajitasyon (ben acıtasyon diyorum) kurtaracaklarını sanıyorlar. İlim-hikmet-irfan olmadan bir medeniyeti bir kaç sloganik sözlerle, gerçek olmayan bir yaşam ile kuracaklarının hayalindeler. Alimlerinin-Hocalarının- ortamlarının kıymetini bilmeden, Kur´an-ın öğretisinden geçmeden, Hz. Peygamberin sünnetine yolunu düşürmeden sanal ortamlarla kutsal saydıkları toprakları kazanacaklarını düşünüyorlar. Sadece gençler değil bizlerde bu vehme kapıldık.

Bu dayatılmış ve süslendirilmiş kültüre ancak bilinçli alternatifli bir itiraz karşı koyabilir. Nefislerimizin bizlere fısıldadıklarını yaparak değil, Allah´ın emrettiği dengeli yaşam modeline gelmek gerek. Her hırçınlığımızı nasıl olsa gençtir demekle geçiştiremeyiz. Ailelerde erkek-kadın rol çatışması ile zaten tehlike çanları çalmıştı. Şimdi buna gençlerimiz, çocuklarımız da katıldı. Yeni roller edindiler ve bu haklarını almak için ahlak-saygı ölçülerini çoktan aşıyorlar. Asgari ücret ile geçinen insanlarının çocuklarının elinde son model telefon olmalarını zamanın ruhudur diyerek geçiştiremeyiz. Aynı örnek anne ve baba içinde geçerli. Parasızlık edebiyatı yapılırken, elinden düşürmediği son model telefonu sorulunca; Ne yapayım herkeste var?Cevabı ibretliktir.

Allah´ın toplumların kaderleri için bir Sünnetullahı var. Değişimden-bilimden-zenginleşmekten yana bir sıkıntımız yok. Uzay hayalleri kurarken Dünya´da kalalım da demiyor-demez hiçbir alim? Lakin Allah ile kulluk bilincine ulaşmamış her türlü akıl-nefis kullandıkları araçları mutlaklaştırır. Hayır-iyilik yarışına girmemiz gerekirken; erkek Müslümanlar arabalarını, Müslüman kadınlar evin süslerini, çocuklarımızın da ilerde elde edecekleri istikbalini düşünerek notlarını yarıştırıyoruz. Hızlı yaşam kültürü bilincimizi köreltiyor. Oysa arada bir durmak, dinlenmek, tefekkür etmek, muhasebe yapmak, eleştirmek gerek? Bir sıhhat nefes almak gerek.  Bunun için Rabbinizle baş başa kalmak gerek. Kur´an´a dokunmak gerek?

Sözün özü?Allah´a ibadet etmeden, helal ve haramlarını gözetmeden, Kur´an-nın temel toplum yasalarını uygulamadan hiç bir kazanım siz sahip olsanız da sizin değildir. Allah´a yasalarına uyan her toplum veya fert dünyayı kazanmasa da ahiretini kazanmış, sevinçle Cennetine girecektir. Biz ahirete giderken son nefesimizde hangi hal üzerine verdiğimize bakalım. Dünyayı imar ederken de Allah´ın yasası ölçülerinde imar edelim. Allah´ın vaadi haktır. Allah vaadinden dönmez. Ama hak edenlere verir. Hak etmek dileği ile?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR