Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER GÜLER


Kudüs turu (2) Kudüs; Tarihin Konuştuğu Mazlûmiyetin Yaşandığı Şehir...

Yine namaz öncesi gezdiğimiz Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılan yer altı mescidi de görülmeye değer bir yer, Hz. Zekeriya´nın Hz. Meryem´e koruyuculuk yaptığı mekân olarak anılıyor.


İkinci Gün; Mescidi Aksa´da Sabah Namazı

Rehberimiz sabah namazı için saat dört onbeşte hazır olmamızı istediği için sabah dörtte kalkmıştım ki Mescidi Aksa´dan da ezan sesleri gelmeye başlamıştı. Abdestimizi alıp hızlıca hazırlanıp aşağıya indim. Rehberimiz namaz için gelen arkadaşlarla hem teheccüt hem de sabah namazı için Mescid-i Aksa´nın yolunu tuttuk, yine İsrail askerlerinin kontrolünden geçerek Mescidi Aksa´ ya vardık; önce teheccüt namazı kıldık arkasında sabah namazını kılmak için bekledik bu zaman diliminde kimi arkadaşlar Kur´an okudu kimi arkadaşlarda dua ve tesbihle sabah namazını bekledi. Müezzinin yanık ve hüzünlü bir makamla sabah ezanını okuması, hepimizi derinden ve yürekten etkiledi. İmam ilk rekâtta secde ayetinin geçtiğini hatırlattı ve ayetler tilavet edilirken secde ayetini okuduktan sonra secdeye kapandık. Yine imam 2.rekâtın edasında rükudan kıyama kalktığında kunut duasını okuması ve sonra secdeye gitmemiz ibadetimize ayrı bir haz verdi ve anlam kazandırdı. Namazdan sonra gurup olarak bir başka kafileden Kudüs´e gelen uzun bir zamandır tanışıklığımız olan ve rehberimizin de yakın olarak tanıdığı Süleyman Gündüz kardeşimizle karşılaştık, sohbete koyulduk, Süleyman Gündüz´le açık hava toplantımız çok anlamlı ve öğretici oldu. Kudüs ziyaretimize ayrı bir anlam katan Süleyman Gündüz kardeşimizle iki gün sabah namazı sonrası biraraya gelebildik. Onlar bizden bir gün önce geldikleri için son gün buluşamadık.

 

/resimler/2018-1/17/0830338850773.jpg

Sabah namazını eda etmiş olarak, yine rehberimiz Kenan beyin kılavuzluğunda hotele dönmüş olduk. Kahvaltı ora saatiyle 07´de başladığı için biraz dinlenmek için odalarımıza çekildik. Herkes kahvaltılarını yapmış olarak saat 9´da hazır olmaları öğütlendi.

Genellikle arkadaşlar saat 08 gibi kahvaltına iniyorlar, arkadaşların daha yakın tanışmaları ve kaynaşmaları yemekli toplantılarda olduğunu gözledim. Yemeklerin açık büfe olması da ayrı bir anlam katıyor, arkadaşlar daha rahat bir şekilde birbirlerine ikramda bulunuyorlar. Bir saat zaman diliminde bir yanda yemekler yenilirken diğer yanda küçük de olsa bazı konuları tartışmaya açıyorlar. Bu durum arkadaşların düşünce dünyalarının birbirlerine ne kadar yakın veya uzak olduğunun ip uçlarını bir nebze de olsa veriyordu.

Saat 9 olduğunda herkes kahvaltını yapmış olarak Kenan beyin rehberliğinde Otelden ayrılarak 2. Günün ziyaretlerine başlıyoruz.

İkinci günün ziyaretini özet olarak verirsek; Mescid-i Aksa ziyareti için Eski Kudüs şehrinin Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan surları takip ederek Aslanlı Kapı´ ya geliyoruz. Surlara bitişik Yusufiye Kabristanı´nda Sahabeden Ubâde bin Samit ve Şeddad Bin Evs´in (r.a.) kabirlerinin ziyaret ediyoruz. Ardından Hz. Meryem´in doğduğu evi görüyor ve Çile Yolunu anlatan resimlere bakarak Harem-i Şerif´e hareket ediyoruz. Kubbe tüs Sahra, Mescid-i Aksa Camii, Mescid-i Burak, Mervan Mescidi, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı dönemlerinden kalma diğer eserlerin tanıtımı ardından 11.00-12.45 arası Cuma Namazı için serbest zaman veriyoruz. (Cuma Namazını bayanlar Kubbe tüs Sahra´da erkekler Mescid-i Aksa´da kılıyor) 13.45´de belirtilen yerde buluşarak Yahudiler için dünya üzerindeki en kutsal mekân olan Ağlama Duvarı´nı, Hz. İsa´nın (As.) çarmıha gerildikten sonra defnolunduğuna inanılan Kıyamet Kilisesi´ni ve Hz. Ömer Mescidini ziyaret ediyoruz. Ziyaretin ardından Kudüs çarşısında alışveriş için serbest zaman veriyoruz. Akşam yemeği ve konaklama için otelimize dönüyoruz.

/resimler/2018-1/17/0830533538454.jpg

 

İkinci günün ziyaretleriyle ilgili bu özet bilgiyi verdikten sonra; ikinci gününde yaptığımız ziyaretlerle ilgili düşüncemi kısa da olsa anlatmak istiyorum: Cuma namazı öncesi birçok yeri ziyaret ettik. Surların kıble tarafı diyeceğimiz kısmındaki kapıyı Selahaddin Eyyubi kapattırmış. Gerek rehberimizin verdiği bilgiler ve gerekse de anlatılanlar üzerinde düşünüldüğünde o kapının kapatılmasının bir izahı olduğu anlaşılıyor. Selahaddin´e kadar şehre hep o noktadan saldırmışlar, o nokta şehrin yumuşak karnı diyebiliriz.

Yahudiler o kapıların kapanmasına başka anlam yüklüyorlar. Zeytin dağı eteklerine yaptıkları mezarlar o kapının onlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. O bölgedeki mezar yerleri her biri milyon dolar değerinde ki mezarlar. İşin içyüzünü çok iyi bilemediğimiz için çok da bir şey söyleyemiyoruz. Maddeyi çok önemseyen Yahudi hahamları orayı da ranta çevirmek için bir tezgâh içinde oldukları düşünülebilir.

Yine namaz öncesi gezdiğimiz Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılan yer altı mescidi de görülmeye değer bir yer, Hz. Zekeriya´nın Hz. Meryem´e koruyuculuk yaptığı mekân olarak anılıyor.

Cuma namazını eda etmek için erkenden Mescid-i Aksa´nın içine girdik, doğrusu Cuma´ya katılan cemaatin kalabalığı hakkında bir bilgi verecek durumda değilim. Ben namazı bir bölmede ve ön sıralardan eda ettiğim için sadece Mescid´ in içinin dolduğunu ama dışarının yoğunluğu hakkında bir bilgim olmadığını söyleye bilirim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Kudüslü Müslümanların Mescidi Aksa´yı yürekten sevdiğini gözlerine baktıkça bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Buradan bir not daha düşmeliyim; namazlarımız dışarıda değilsek hep Mescid-i Aksa´ da eda ediyorduk. Namaz öncesinde ve sonrasında gözüme ilişen, down sendromlu Filistinli Muhammed et-Tavil´i birkaç kez görmüştüm, tabii ki ismini o zaman bilmiyordum. Muhammed cemaatin yakın tanıdığı biri ki herkes ona çok sıcak davranıyorlardı. Özellikle ABD tarafından Kudüs´ün İsrail´in başkenti ilan edilmesiyle; Kudüslü Müslümanlar işgalci İsrail´in aleyhinde gösteriler düzenlediler. Haberler; göz altına alınan Müslümanları gösterdikçe, Muhammed et-Tavil, down sendromlu olduğundan dolayı ki gündeme oturmuştu. Benim Mescitte gördüğüm, sıradan biri olan ve o an dikkatimi çeken Muhammed et-Tavil; Türkiye´de bir numaralı haber olmuştu.İşgalci İsrail askerlerinin tutuklaması sonrası serbest bırakılan Muhammed et-TavilTürkiye´ye getirildiği ve psikolojik tedavi gördüğü haberlere düştü.

/resimler/2018-1/17/0831273539071.jpg

 

Cuma namazından sonra dikkat çeken bir durum daha var; Kudüs dışındaki Müslümanlar bir vakit namazı daha Mescid-i Aksa´da eda etmeleri için cemaatle ikindi namazını cem ederek kılıyor ve öyle dağılıyorlar.

Cuma namazından sonra Mescid-i Aksa´nın önünde anlaştığımız noktada saat 13.45´de toplanıyoruz ve ziyaretimizin ilk durağı olan Ağlama duvarı veya Burak Duvarı olarak adlandırılan mekâna doğru hareket ediyoruz. Ağlama duvarı ziyaretimiz de öğretici oldu. Yahudi toplumunun ve din adamlarının dini duyarlığını burada daha rahat görebiliyor, özellikle gerek hahamların gurup halinde yaptıkları ayinler ve gerekse bireylerin Ağlama Duvarı önünde bizim hafızların Kur´an ezberlerken yaptıkları hareketlere benzer bir tarzda kendilerince dua seanslarını bolca göre bildik.

Ağlama Duvarından ayrıldıktan sonra, bugünün son durağına olan yolculuğumuz; Hz. İsa´nın (as.) çarmıha gerildikten sonra defnolunduğuna inanılan Kıyamet Kilisesi ve Hz. Ömer Mescidini ziyaret olacaktır.

Bu ziyaretler için yola koyuluyoruz.Hareket güzergahımız eski Kudüs; eski Kudüs şehrinde gezerken Müslüman mahallesi ile Yahudi mahallesi arasındaki farka şahit oluyorsunuz. Belli ki Filistinli Müslümanların yaşadıkları yerler belediye hizmetlerinden fazla nasiplenmiyor. Müslüman mahallesi bakımsız çöpleri bile düzenli toplanmıyor. Yahudi mahallesi bakımlı temiz ve daha lüks gözüküyordu. İşgalci rejimin Müslümanlara nasıl ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi yaptığına şahit oluyorsunuz.

Kudüs´te Müslüman mahallesinde, Hıristiyan, Hıristiyan mahallesinde Müslüman yaşarken Yahudiler sadece kendi mahallelerinde yaşıyorlardı. Şehirde gezerken dini kıyafetli çok miktarda Yahudi görüyorsunuz. Ufacık çocuklara giydirilmiş, kipa, foter ve kalpakların hiç de şık durmadıklarını söyleyebiliriz. Kıyafetleriyle Yahudi oldukları belli olan o insanların o daracık sokaklarda yaşlısı ve genciyle öyle hızlı yürüdüklerine, yürürken etraflarına hiç bakmadıklarına şahit olduk. Bu hallerinin bir izahı var mıdır diye merak ettiğimden dolayı rehberimize sordum, çok ta doyurucu bir cevap alamadım diyebilirim. Dikkat çekici diğer bir durumda; giydikleri o giysilerin farklılığı ki, o insanların mezhep veya geldikleri ülkeleri çağrıştırıyor.

Yine şehirde sık sık işgalci askerlerle de karşılaşıyorsunuz. Her köşe başında lakayt ama tedirgin tam teçhizatlı Siyonist askerleri görebiliyorsunuz.

Eski Kudüs şehrinin çarşısında bir müddet gezdikten sonra ?Çile Yolu´na? geldik. Çarşı akşam saatleri olduğundan dolayı mı çok hareketli, çarşı tıpkı İstanbul kapalı çarşısın andırıyor ve çarşı oldukça da büyüktür diyebiliriz.

Kıyamet Kilisesini gezmeden önce akşam namazını kılmak için hemen Kilisenin yanında inşa edilen küçük bir mescit, Hz. Ömer Mescidi;

?Hz. Ömer Kudüs´ü fethedince bu Kiliseye geliyor. Kilisenin papazı Kilisenin anahtarını Hz. Ömer´e teslim ediyor. Akşam namazının vakti girdiği için namazı eda etmek isteyince; papaz Kilisede eda edebileceğini, Ömer´e öneriyor. Hz. Ömer eğer burada namaz kılarsa ilerde Müslümanlar burayı camiye çevirebilirler diyerek önerisin ret ediyor ve Kilisenin yanında küçük bir alanda namazını kılıyor. Namaz kılınan alana küçük bir mescit yapılıyor, bizim namaz kıldığımız mescit o mescit yani Hz. Ömer Mescidi.? Namazlarımızı eda ettikten sonra Kıyamet Kilisesini ziyarete başlıyoruz.

Çile Yolu, Hz. İsa´nın çarmıha gerilmek üzere ve sonradan üzerine çivileneceği çarmıhı sırtında taşıyarak yürüdüğü yol. Yolda 14 durak noktası var. Bu noktalar Hz. İsa´nın haçı taşırken durakladığı ve zaman zaman da yere düştüğü yerleri ifade ediyor. Bu noktalara küçük kiliseler inşa edilmiş. Bu noktaların birinde Hz. İsa´nın dinlenmek için duvara tutunduğu oraya elinin izinin çıktığına inanılıyor ki bugün orda Hz. İsa´nın olduğu söylenen el izi var.

On dört duraklı bu yolda yürümek Hıristiyanlar için çok özel bir anlam taşıyor. Bu yolda yürüyen Hıristiyanlar hacı oluyorlar.

Bu yolun sonunda Kıyamet Kilisesi var. Kıyamet ?diriliş? demek olduğu için kilisenin diğer adı da Diriliş kilisesi. Rivayete göre Hz. İsa burada çarmıha geriliyor ve burada defnediliyor ve burada diriliyor. Hz. İsa´nın mezarı da Kıyamet Kilisesi´nde bulunuyor.

Hıristiyanlar Hz. İsa´nın kıyamete yakın yeniden buraya ineceğine inanıyorlar. Bugün Kilise, Kudüs Rum Ortodoks Patrikliğinin merkezi olarak hizmet etse de başka birçok kilise tarafından da ortak kullanılıyor. Katoliklerin, Ermenilerin birbirinden bağımsız birçok kilisenin ibadet için kullandığı ayrı bölümler var.

Kıyamet Kilisesi ziyaretinde ayrıca aklımıza takılanlarla ilgili söyleyeceklerimiz var; Hz. İsa´nın öldürüldüğü ve kabri olarak görülen yer özellikle de Bayan Hristiyan ziyaretçilerin fiilleriyle, Anadolu´da bazı (kabirleri-yatırları) ziyaretlerindeki yapılan fiilleri görmek, cehaletin ne kadar birbirine benzediğini ve yurdunun olmadığını bize göstermiştir. Kıyamet Kilisesi ziyaretinde yine önemli görülecek bir durum da kilisenin bakımı ve yönetimiyle ilgili Hristiyan mezheplerin kendi aralarındaki yaşanan ihtilaflar ve çözümü Müslüman yöneticilerin önermeleri, bugüne kadar bu geleneğin devam etmesi elbette üzerinde düşünmeyi gerektiren güzel bir sonuç.

Kıyamet Kilisesi ziyaretinden sonra ikiye ayrılıyoruz bir kısmımız Şam Kapısından çıkarak hotele gidiyor, bir kısmımız da yatsı namazını ifa için Mescidi Aksaya gidiyoruz.

Yatsı namazını Mescidi Aksa´dan ifa ettikten sonra hotele geliyor ve akşam yemeğini yeyiyoruz. Yemek yedikten sonra meyve, tatlı ve çay molasında günümüzün bir muhasebesini yapıyoruz. Daha önceden de bahsetmiştim yemek ve çay molaları arkadaşlarımızın birbirleriyle kaynaşma ve dostlukların pekişmesi açısında güzel bir imkân oluyor.

Üçüncü günün sabah namazı için rehberimiz sabah saat 04,45´de buluşmak üzere arkadaşları serbest bırakıyor. Kimi istirahat için odalarına çekiliyorlar kimi de birkaç kafadar Hotel dışına çıkarak zamanını değerlendiriyorlar.

Guruptaki arkadaşlarla ilgili bir şeyler söyleyecek olursak; iki Veysel (Veysel Beytur ve Bingöllü Veysel), Onur ve Servet bu arkadaşlar arasında güzel bir ülfet oluşmuştu, bunlara Nurettin de katılıyordu. Bu ekip sanki gece kuşuydular. Ne zaman yatıyorlar ne zaman dinleniyorlar, bilinmiyordu. Bingöl/ Solhan´lı olan Veysi, Onur ve diğer kafadarlar imkanları olsa Harem´in kapısına çadır açacaklar veya battaniyelerine sarınarak sabahlayacaklar, herkesten önce Mescid´ in ilk misafirleri olacaklar. Doğrusu o ekibe imreniyordum genç olsaydım herhalde beni de içlerine alırlardı diye düşünüyordum.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR