Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Dr. Ali YALÇIN


Kimlik Karmaşalı Zihinlerle Sina Çölü´müzü Geçerken

Kimlik karmaşası, bireysel ve toplumsal hastalıların habercisidir. Son iki dünya savaşı ilkin bu zeminde olgunlaştı.Üstün ırk hayalleri, güçlü devlet olma hırsı da bu zemini besledi.


Kimlik karmaşası, bireysel ve toplumsal hastalıların habercisidir. Son iki dünya savaşı ilkin bu zeminde olgunlaştı. Üstün ırk hayalleri, güçlü devlet olma hırsı da bu zemini besledi.
   Milyonların kanı aktı...Tahayyül edilmez mağduriyetler yaşandı.
   Bugün de benzeri ruhsal travmalara şahidiz. Batı Dünyası´nın gözünü yine kan bürümüş, İslam Dünyası isimli dünya ise modern mızrakları olan dillerine Allah´ın ayetlerini takmış, radikalizmin meydanlarında yorgun düşmekte... Bilinçaltları; kutsal amaçlar/ hedefler için yeterince karışık, çatışmalı, huzursuz...  Bu dünya görüntü olarak hastalıklı sinyaller yaymakta? Her hücresinden acı yüklü sinyallere dayanmaya çalışan beden misali yorgun bir dünya...

Zorluklarımız var devasa...Sina Çölü misali uçsuz bucaksız...

Çatışma ruh halimiz sadece bizi ürkütmüyor...

Bilinçaltımızla ilintili bilinçsiz çatışmalardayız. Bilinç yitimimiz aslında herkesi ürkütüyor.

Tüm kutsallarımız risk altında.

Çölde yok olmak da var!

Seferlere çıkıyoruz. Kendi Sina Çölü´müzü geçmeye mecburuz.

Tedirginiz.

Mukaddesleri önümüze koymadan, çıkacağımız kutlu seferimizde amaçlarımızı anlatamayacağımız için tedirginiz. 
Hani Yavuz Sultan Selim Sina Çölü´nü geçerek Memlük Devleti´nin elinde "atıl ve işlevsiz" konumdaki Halifelik Makamı´na ruh katacaktır.

Yavuz, Sina Çölü´nden geçerken atından iner, herkes iner. Sebebi sorulunca, ?Peygamber önümde yaya yürürken ben nasıl ata bineyim!"
Bir dava ki en önde Peygamber var!
Demek ki doğru yoldayız!
"Aramızda Peygamber dolaşıyor!" diye vaaz eden bir cemaat liderinin " doğru yolda " olduklarına getirdiği misaller gibi! ...
Seferlere çıkmışız kendimizce.
Kutsallarımızı öne sürmüşüz! Atlı veya yaya!
Rüyalarımızı, kerametlerimizi ve hatta başkalarının rüya ve kerametlerini öne sürmüşüz...
Yetmemiş, Kur´an ayetlerini öne sürmüşüz!
Seferimizden galip çıkmamız için her kutsalın kullanımı mubahtır!

Kafamız karışık, zihnimiz bulanık...

Kimliklerimiz kafa karışıklığımızın yakıcı ateşine "üstünlük" temalı körükler sunuyor... Alevlerin boyu şimdi daha da yüksek!
Kutsal bir seferdeyiz ve bu çölü geçeceğiz! 
Bizi üstün kılan kimliklerimiz var!

Aman ha dikkatimiz dağılmasın!
Aslolan seferde olmaktır!
İrademizi yitirmiş durumdayız.
Çelik iradeli taraftarlarız!
"Tercihlerimiz şayet insanlık için hayırdan yana ağır basmıyorsa, bu kutlu seferin terazisinde kavgacı ve fitneci ağırlıklardan öte bir şey değiliz" sözü nasıl da zamansız! Hatta kötü niyetli!
Özgül ağırlığımız, insanlığın faydasına, toplam evrensel değerlere, insan temel hak ve özgürlüklerine, dünya barışına, dünyanın imarına, adalet ve eşitlik temelinde insan onurunun korunmasına ne kadar katkı veriyor? diye sorduğumuzda bocalıyoruz.

Sahip olduğumuz tüm kimliklerimizle bocalıyoruz. Kendi Sina Çölü´müzün aşılması imkânsız, kimliklerimiz birbirleriyle çatışmalı.

Kutsallarımız meydanlara taşınıyor. Kutsal seferlerimiz var...

Çölü aştık mı halifelik yeniden bizim! 

Kendi Sina Çölü´müzdeki serap müjde veriyor!

Oysa gördüğümüz sadece bir serap! Kutsallarımızı tüketen geri dönüşsüz bir serap! 

Bu gerçeği nasıl fark edeceğiz?
Çatışmaması gereken kimliklerimizi çatışır duruma getirdiğimizde en erken yıpranan değerlerimiz kutsallarımız olacak bunu nasıl fark edeceğiz? Karmaşa ve çatışma zihnimizi kemiriyor.

İşin içinden çıkamıyoruz.

Allah´ın kelamını modern mızraklarımıza, yani dillerimize takıp meydana çıkmaktan başka çaremiz yok.

Çatışmaya mızraklarda ayetlerle dalacağız! Halklar ayakta!

Sina Çölü´müzden geçip emellerimize ulaşmaya ramak kaldı! 
Arızalı bilinçaltımız, vicdanımızın doğruluk terazisinde huzursuz... Kolay değil kutsalları siyasal emellere alet etmek... Bir kaşık doğrulukta boğulmak da var!

Tüm kimliklerimizle huzursuzuz. 
Normalde hiçbir kimlik, çatışma veya çelişme gerekçesi değilken, ikilemler de oluşturmazken, aksine, istendiğinde birbirleriyle uyumlu bile olabileceklerken, huzursuzluğun gizemli gücü bizi harekete geçiriveriyor! 
  Bir "kutsal savaş" çığlığı ve çığırtkanlığı   bize ait olmayan sloganlarla bizi "başkasının   savaşı" için silah altına alıyor...İslam Dünyası´nda arızalı tüm zeminler depreşmeye başlıyor... Depreşmeler deprem dalgaları doğuruyor birden. Normalde en doğal haliyle taşıdığımız kimliklerimiz, çelişmeyen kimliklerimizken, hatta bir şekilde birbirlerini tamamlayan kimliklerimizken, bir huzursuzluk depremi dalgalarında çatışmaya dönüşüveriyor her şey... Cebimizde uslu ve uyumlu duran hüviyet cüzdanımız, sürücü belgemiz, evliysek evlilik cüzdanımız, mesleki kimliğimiz, oda veya dernek mensubu olduğumuzu gösterir kimliklerimiz ve daha da çeşitlendirebileceğimiz nice farklı kimliklerimiz cebimizde alev almaya başlıyor!   Toplumsal yaşam ve ortak insani zeminlerdeki varlığımız için faydalı kimliklerimiz alev alıp bizi yakmaya başlıyor. Meğer cebimizdeki bu uslu ve uyumlu kimliklerimiz üstünlük tartışması başlatmış! Sonra da alev almış cebimiz! 
Belli ki emperyalistlerin bilinçaltımıza üflediği "kutsal bir amaç" fısıltısı kimliklerimizde tartışma çıkarmakta...
Kutsal siyasi gereklilikler adına kendi Sina Çölü´müzü geçmeliyiz!

Önümüzde kendi Sina Çölü´müz tüm çıplaklığıyla duruyor... Bilinçaltımız karışık? 
Kutsallarımız tam önümüzde... Atlı ve yaya, büyük hedefler koymuşuz önümüze. Nerede ne kadar atıl ve işlevsiz kurum veya kuruluş varsa hepsini ayağa kaldırmaya can atıyoruz!

Bilinçaltımıza hitap eden ses nasıl da güçlü! Nasıl da otoriter! 

Önümüzde, davamızın emeğini sembolize etmesi açısından, yaya yürüyen bir Peygamber varken ne kadar atıl ve işlevsiz kurum veya kuruluş varsa tek tek ayağa kalkacak!  Yeter ki inelim atlarımızdan...Çölü geçelim yeter ki!

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR