Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Fedakar KIZMAZ


Kalk Salahaddin Geç Ordularının Başına?

Ya biz Salahaddin? Biz dünyayı çok sevdik; Tebük Seferi´ne katılmamak için mazeretimiz çok...


Dost düşman anladı ki biz etkisiz ve tepkisiz elemanlarız; bir buçuk milyar Müslüman, sadece sayıdan ibaret ve başımızda (1) olmazsa hepimiz birer birer ve hep birlikte (0) sıfırız. Kalk artık derin uykundan, Ordu Komutanını bekliyor, kalk ve geç ordularının başına Ey Salahaddin!

Darmadağın aşiretleri topladığın gibi gel, ırk ve mezhep bayrakları altında birbiriyle vuruşan Müslümanları Tevhid Sancağı altında topla ve ?kardeş? olduklarını hatırlat. ?Bir duvarın tuğlaları gibi sıkıca kenetlenmeleri?, ?doğudakinin ayağına batan dikenin batıdakinin canını yakması?, ?kendi aralarında merhametli Siyonist-Haçlı ittifakına karşı şedid olmaları?, ?kafirlerin silahıyla silahlanmaları? ve ?Allah yolunda cihad ederken şehitlik mertebesine ermenin dünyanın bütün nimetlerinden daha kıymetli olduğunu bilmeleri? gerektiğini bir kez de sen söyle Allah aşkına?

Kalk Salahaddin?

Bizden umudun yoksa topla şehitler ordusunu geç başlarına, yürü tekrar Kudüs üstüne. ?Ben Salahaddin´im? de gür sesinle ve diz çöktür Arslan Yürekli(!) Trump´a, Netenyahu´ya... Ve yeniden ?Emin Belde? haline getir kutsal şehri?

Üç gün kaldı gene o utanç gününe; tam yüz yıl, bir asır dolacak harfi harfine. 11 Aralık 1917´de dört asırlık barış yurdu bir kez daha Haçlıların yağmasına maruz kalınca; mezarın başına dikilen İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Allenby, bir yandan mezar taşını tekmeler diğer yandan Salahaddin Eyyubi´ye seslenir; ?Kalk Salahaddin biz yine geldik!?  

Yıl 1920, aylardan temmuz. Osmanlı topraklarının sahipsiz kaldığı işgal günlerinde Bursa´ya giren Yunan komutan bir manga askeriyle Osman Gazi´nin türbesine girer ve Osman´ın yattığı sandukayı tekmeleyerek nefretle haykırır:  ?Koca Osman! Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim!? Bir ayağını sandukanın üzerine koyar, kılıcına dayanır ve sırf bu an için Atina´dan getirttiği özel fotoğrafçısına seslenir: ?Çek bakalım bir Bursa hatırası...? Venizelos´un oğlu Sophoklis, çektirdiği bu fotoğrafın arkasına şu satırları yazarak Atina´ya gönderir; ?Ordularımız Bursa´ya hakimdir. Şu anda Osmanlı Devleti´nin kurucusu Osman ayaklarımın altındadır. Bizans´ın intikamını aldım.?

Yine sıcak bir yaz, yıl 1995. Bu kez Bosna´dayız. Dört yılda yüz binlerce Boşnak Müslümanın kanına giren Sırpların komutanı Ratko Mladic, Birleşmiş Milletler´in ?Güvenli Bölge?si olan Srebrenitsa´ya sığınan ve silahları ellerinden toplanan masum sivillere uygulanacak soykırımdan önce kameralar önünde sesleniyordu: "Büyük bir Sırp bayramı arifesinde, Srebrenitsa şehrini büyük bir Sırp şehri yapmak üzere halkımıza armağan ediyoruz. Nihayet, Yeniçerilere karşı ayaklanmadan sonra bu topraklarda Türklerden intikam almanın vakti geldi."

Salahaddin, dinle?

Bu kez tarihler 8 Haziren 2015. AK PARTİ´nin oylarının şer cephesi tarafından ?el birlik sallanıp? oylarının düşürüldüğü 7 Haziran seçimlerinden bir gün sonra. Umudunu Türkiye´ye bağlamış mazlum Müslümanların kahırdan uyuyamadığı o karanlık gecenin ardından Siyonist basının tüm şer güçler adına bayram ilan ettiği gün? İtalyan gazetesi La Repubblica şu manşetle duyuruyordu Haçlıların zaferini: "Yeni bin yılın Salahaddin Eyyübi´si son metroda durduruldu!"  Erdoğan´ın bir mitinginde Kudüs´e İslam bayrağı dikmekten söz ederek Salahaddin Eyyübi´nin adını andığı hatırlatıldığı yazıda "Sultan´a şamar. Türkiye´de heyelan ve dönüm noktası!" başlığıyla ilan ediliyordu zafer?

Hadi Osman küstü ümmete diyelim; Salahaddin, kalksaydın sen mezarın tekmelendiğinde. Bir çağrınla yine toplanırdı yüz binlerce şehit ve bir ordu kurardın o gün. Kalksaydın ve geçseydin ordunun başına yaşayan ölülerden de katılan olurdu elbet? ve dikseydin Kudüs´ün kalelerine İslam´ın sancağını?

O gün kalksaydın eğer?

Dağılan Osmanlı ordusu toparlanırdı yine. Teşkilatı Mahsusa´nın Arap Yarımadası´ndan sorumlu başkanı olarak görev yaptığı sırada Süveyş Kanal Harekâtı´nda (1916) öncü birliklere komutanlık eden, Hayber´de savaşırken yaralı olarak İngilizler esir düştüğünde Lawrence´a şöyle haykıran Kuşçubaşı Eşref´i bulurdun yanında: ?Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle sıkıntılar salacağız ki, iki asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz."

Fahrettin Paşa Medine´yi teslim etmezdi ağlayarak, af dileyerek Ravza´da Efendimizden. Kut´ül Amare kahramanı imdadına yetişirdi Halit bin Velid edasıyla. Kafkaslardan Enver Paşa süvarileriyle katılırdı orduna.

Yemen´e giden onbeşliler siper olurdu Uhud savaşında Resul´e siper olan 15 yaşındaki Rafi misali. Sudanlı Musa koşar gelirdi nasırlı ayaklarıyla, tövbekar Vahşi´nin mızrağıyla attığını vururdu Haçlılardan?

Şeyh Şamil duyardı sesini uzaklardan, ta Mute´den Resul´un sesini duyan Cafer-i Tayyar gibi uçar gelirdi Kartal misali?

Kazım Karabekir duyardı sonra, yüz bin neferiyle Sarıkamış´tan yürüyüşe geçer, tez zamanda varırdı yanına da; donarak ölmektense vuruşa vuruşa şehit olurdu o yirmisine varmamış Anadolu çocukları?

Son kale düşmesin diye her yandan koşuşup Çanakkale´nin sularına, Gelibolu sırtlarına gömülen 250 bin Kınalı Kuzu kanlı elbiseleri, kopuk kol ve bacaklarıyla seke seke sürünerek gelir ve katılırdı orduna?

Fatih dökerdi toplarını, Seyit Çavuş taşırdı; Ulubatlı Hasan tırmanırdı burçlara. Hezerfan Ahmet yapardı savaş uçaklarını, gerekirse kamikaze olur, dalardı uçak gemilerine, tank konvoylarına?

Bekler miydi doğmayı on yıllarca Malcolm X?  Ne yapar eder bir şekilde sağ yanında beliriverir ve uyandırırdı o haykıran sesiyle; ve vicdanı olan hiç kimse bigane kalamazdı bu çığlığa?

İnan en önde savaşmak için ta  Küba´dan Bolivyalardan koşar, ?La ilahe İllallah?ı, Cennet´i, Cehennem´i, huriyi, köşkü hesap etmeden sana siper olurdu Che Guveare. Ve sen Resullullah´ın Necaşi´nin gıyabında yaptığı gibi, öylesine toprağın altına girmesine gönlün elvermez, baş ucunda duasını yapar ?Ebu Talib´e ne hüküm vereceksen Rabbim, Che´ye merhametinle muamele et? diye yalvarırdın fıtratını bozmayan silah arkadaşın için.

Daha ilkokuldayken kameralar karşısına geçip, yeryüzündeki mazlumlar ve Filistin için dünyayı ayağa kaldırmaya çalışan Amerikalı Yahudi çocuğu Rachel Corrie´yi senin çağrını duyduğunda bekler miydi 62 yıl dünyaya gelmek için. 23´ünde İsrail tanklarının altında kanlı saçları kumlara bulandığında, hangi marka eşarp taktığı, hangi tesettür defilesine katıldığıyla ilgilenir miydin Ey Salahaddin söyle? 23 yıl boyunca vicdanında sakladığı ?fıtrat dini?ni kendisine ulaştırmayan Müslüman tebliğciler mi Cennet´e gidecek, yoksa  çocuk kalbiyle içinde koruyup sakladığı Hanif dinine mensup Rachel mi? O Rachel ki, vicdanı olmayanın insan olamayacağını öğretti bizlere ve şehadetiyle ?Dünya Vicdan Günü? kazandırdı dünyaya?

Salahaddin?

Endonezya´ya giden Tüccar misali ticaretini İslam´ın terazisinde tartsaydı her Müslüman, bugün Japonya da Avrupa da Amerika da Rusya da Avustralya da Müslüman olur, haritayı açtığımızda koyu yeşil bir dünya görürdük. Ve o zaman adalet arayışında Komünizm´in peşine takılan Deniz Gezmiş ve arkadaşları yağlı urganda değil senin yanında teslim ederlerdi o tertemiz ruhlarını?

Kimler katılmazdı ki kalksaydın o gün? Habil´den beri, adaletten yana az mı kan aktı dünyada. Merhum Humeyni, Ramazan´ın son Cuma´sını ?Kudüs Günü? ilan ettiğinde ne diyordu biliyor musun: ?Bir buçuk milyar Müslüman, hiçbir şey yapmayıp bir kova su dökse sadece, İsrail´i sel alır!? Soruyorum Ey Salahaddin, ya Allah yolunda akan şehit kanları bir araya gelse? Ne İsrail, Ne Amerika, ne Vatikan?

Rahmetli Erbakan çok çırpındı Kudüs davasını anlatabilmek için ama ömrü yetmedi. Kalktığını duyarsa mezarından, merak etme ilk koşanlardan olur yanına?

Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni sağ kolun olurdu. İzzettin el Kassam, tugaylarının başında düşmana kan kusturur; Şeyh Ahmet Yasin, tekerlekli sandalyesinden ümmete haykırırdı. Yaser Arafat İsrail´in esareti altında güya Filistin Devlet Başkanı sıfatıyla diyar diyar sürgün edilmez, gurbet ellerde zehirlenmezdi.

Kafkas kartalı Şamil Basayevler kalpaklı ordularıyla yanında saf tutar, Latin Amerikalı direnişçiler sana ulaşır, Chavezler ölümüne vuruşurlardı?

O tekmeyi yediğinde kalkacaktın ey Salahaddin...

Yine geliyorlar? Daha güçlü, daha silahlı? Yüz yıldır bitmeyen acı, daha bir katlanacak bu günlerde?

Siyonist-Haçlı ittifakı, Amerika´nın kölesi olmuş ?Hakimül Haremeyn? lakaplı kralları ve yandaşlarını da yanlarını aldılar. Üstelik ?İslam Ordusu? adını verdikleri ordularla ?terör örgütü? olarak yaftaladıkları direnişçi Müslümanları yok etmek için iş birliği yapıyorlar İsrail ile?

Ya biz Salahaddin?

Biz dünyayı çok sevdik; Tebük Seferi´ne katılmamak için mazeretimiz çok. Biz gidersek hurmalar dalında çürür, çelik kapılı evlerimize hırsız girer, dükkanımız kapalı kalır diye korkuyoruz.

Biz gidersek Tebük´e, masamızı koltuğumuzu kimse dolduramaz işler takipsiz kalır. İhalelere kim girecek, gökdelenleri kim yapacak, ganimetleri kim dağıtacak? Villalarımızın kredileri bitmedi henüz; biz gidersek, bahçıvan maaşını kim ödeyecek?.. Aşçı, kapıcı, merdivenci aç açık kalmaz mı Kudüs´te şehit olursak?..

Hem gelecek adına biricik yatırımımız çocuğun okul parası, servis ücreti, spor salonu masrafını kim öder biz gidersek?

Kalın kalın kravatlarıyla, sarıklı sarıklı, sünnete uygun bir tutam sakallı hocalarımızın vaaz kürsülerini kim doldurur sonra?

Televizyonlarda moderatörler dövüştürecek horoz bulamazlarsa İslam adına, Ehli Sünnet adına, Tasavvuf adına, Kur´an İslam´ı adına;  kimden öğrenecek ?cahil halkımız? bu ?uydurulmuş? ya da ?indirilmiş? dini?..

Gençlerimiz cihada katılırsa; spor salonlarını, konser salonlarını, yüzme havuzlarını, kafeleri, Burgerlandları, Disneylandları kim dolduracak? Facebook, Twitter cephesi boş bırakılır mı?.. Gençlik Merkezleri, Bilgi Evlerine öğrenci gelmezse hangi yöntemle paracıkları ihale edecek ?Adalet ve Kalkınma?cı belediyelerimiz? Kültür hizmetine ayrılan yüz milyarlık bütçeler nasıl eritilir yeşil popçularımızı dinleyen olmazsa?..

Hatimleri kim dağıtacak, Zeyd´in fetvalarını kim ezberleyecek, mukabeleleri kim okuyacak Kudüs´ü kurtarmaya giderse bu gençlik?

Şeyhlerimizin elini kim öpecek, el pençe kim duracak abilerin, hocaların önünde?..

Salahaddin?

Biz Kudüs´e gider ve senin yanında şehit düşersek sünnetleri işleyecek Müslüman kalmaz, misvaklarımız, mestlerimiz, hacı yağı kokularımız, kıbleyi gösteren seccadelerimiz, ezan okuyan saatlerimiz, ateş yakmayan kefenlerimiz, Kur´an öğreten kalemlerimiz yetim kalır. Hac, umre organizatörleri aç açık kalır, Kudüs´e seferler düzenlenemez olur.

Sen bizi unut Salahaddin...

Kalk yüz yıldır yattığın uykudan. Şehitlerden bir ordu kur ve yürü yeniden Kudüs üstüne?

Bizler yaşayan ölüleriz.

Bugün Cuma. Yine meydanlarda toplanacağız, yine bağıracağız. Bol bol mesajlar atacağız ?grup?lara? ?Kahrolsun? diyeceğiz yine ama biz kahrolacağız bombalar yağdıkça Gazze´ye, Filistin´e? İsrail mallarını boykot edeceğiz bir süre, sonra görevimizi yapmış bir mücahidin iç huzuruyla kaldığımız yerden devam edeceğiz hayatımıza?

Sen bize güvenerek kalkma Salahaddin? Şehitlerinle savaş, Allah´ınla savaş, Kudüs´ü fethet. Musa´nın kavmi gibi biz geliriz sonra?

ÜMMETE ÇAĞRI:

1- Yeni doğan erkek çocuklara ?SALAHADDİN?, kız çocuklara ?RACHEL (Raşel-Rahel)? adı verilsin bugünden itibaren. Başta Sağlık Bakanlığı,  Diyanet  ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkesi bu çağrının  yaygınlaşması adına harekete geçirelim.

2-Adı Selahattin olan kardeşlerimizi de Nüfus Müdürlüklerine akın etmelerini ve adlarını SALAHADDİN olarak değiştirmelerini tavsiye ediyorum.

Not: Aceleyle yazılmış bu yazıya girmeyi hak edip de ilk anda hatırlayamadığım sağ/merhum/şehit ne kadar dava delisi varsa hepsi kalbimizdeki yerlerini koruyorlar? Rabbim, unuttuklarımızdan sorumlu tutmasın?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


serdar çalış
8.12.2017 15:00:04
gönlüne,diline ve de kalemine sağlık fedakar kızmaz...

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR