Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


İnsan Şartlı Sevince...

Neden sevgi ve merhamet iklimini yaşatmıyoruz da güvensizlik iklimi ile birbirimizi kara kışa mahkûm ediyoruz?


İnsan zayıf yaratılmıştır. Onu güçlü kılan kendisine verilen iradeyi Allah için, Allah yolunda kullanmaktır. Bu şekilde zaaflarını kontrol altına alır; bilgiden bilince, ?akıl? dan iradeye(şuura), beşerden ademe, ademden adamlığa, adamlıktan adanmışlığa doğru tekamüle erer. Hayatın her alanını kapsayan Müslüman şahsiyeti, kişinin temel ilkesi ve duruşu olur. Bu duruşa ve ilkeye yakışan en önemli özellik, kuşkusuz sevgi ve merhamet dili ile beraber, sevgi ve merhamet kokan yaklaşımı, tavrıdır.

Allah Resulü bir hadisinde ?Canım kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız´ (1)  demiştir. Bu hadis,  Allah kelamı ile ?Mü´minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah´a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.? (2) ayetinin tefsiri mahiyetindedir ve çok önemli mesajlar içerir. Bu mesajlardan en önemlisi sevgi ve merhamete dayalı kardeşlik bilinci?

Ümmetin haline baktığımızda;  neden bir ve beraber olunmuyor, birlikte hareket etmiyorlar sorusu çoğu müslümanın zihnini meşgul eden en önemli soru olarak duruyor. Aynı Allah´a, kitaba, peygambere inanan; ayını kıbleye dönen insanlar neden ümmet görüntüsü vermiyor. Neden ümmetin sorunlarına güçlü bir şekilde hep beraber omuz atmıyorlar? Oysa küfür ehli söz konusu kendi menfaatleri olunca aralarında su sızmıyor. Dünyayı ateşe verme pahasına emellerini gerçekleştiriyorlar. Oysa Müslümanlar olarak aynı Cennete giden yolculuğumuz neden akıbete uğruyor? Neden sevgi ve merhamet iklimini yaşatmıyoruz da güvensizlik iklimi ile birbirimizi kara kışa mahkûm ediyoruz?

Müslümanlar; şartlı sevgi ve merhamet dağıtıyor. Kişinin imanına pek dokunamadığımız için başka şartlar oluşturarak, şart cümleleri ile ?bizim? kardeşimiz nasıl olunurun izahına giriyoruz? Bizim fikrimiz diye tarife kalkışılan kardeşlik, tüm ümmetin kardeşlik bilinci diye ortamlara sunuyoruz. Başkaların fikrine (farklı düşündüğü için) ket vurmayı iman görevi olarak görenlerimiz az değildir. İnsanın yanlış yapma hakkını konuşan bilgelik kokan ortamlar, kelam-i tartışmalardan çok uzak kaldığımız gibi farklı düşünmeye tahammülü kalmayan ortamlara bıraktı kendini. Kendi kardeşlik bilincimiz bizim dar ortamlarla sınırlı kaldığı bilinirken, kardeşlik ve ümmet vaazları kendi sınırlarımızın dışına çıkamıyor. Kendi elimizle çizdiğimiz kırmızıçizgilerimizin, başka kırmızı çizgilerin sınırı dayandığında sevgi ve merhamet dağıtımı akıbete uğruyor. Düşünsel krizler içinde, fikirsel açmazlar yaşıyoruz. Kendimizi kurtarmanın bu ümmeti kurtarmadığı bilgisi var ama amel defterimize yazılan iyilikler ilk önce bize yazılsın telaşı daha ağır basıyor. ?Ben onu söylemek istemedim, amacım bu değildi? tevilleri gerçek sorunlarımızı konuşmamıza engel teşkil ederken, ?Atı alan Üsküdar´ı?  geçti yakınmalarına başlıyoruz. Sürekli birbirimize bir şeyler anlatıyoruz ama asıl anlamamız gereken özü bu arada kaçırmış oluyoruz. Mü´minlerin birbirine yüreği açık ise kısık sesle bile meramını anlattığını biliyoruz. Eğer yüreği kapalı ise bağırışlar içinde birbirlerine seslerini duyuramadıklarına şahit oluyoruz. Allah bizden sevgi ve merhamet dilini alınca, kapıdan giremediğimiz bir evden; o eve girmek için başka yollar arıyoruz. Bacadan girerim diyenler evi buladıkları kirden, yeri temizlemeyi unutmasınlar?

 Niyette fazla bir problem görünmese de, her iyi niyetimiz sevgi ve merhamet ameliyesi doğurmuyor. Bölünmüşlük bu ümmeti perişan etti. Yerel planlarımız evrenselleşmediği gibi, yerelde diğer kardeşlerimiz planları ile çakışınca sevgi ve merhamet dili başkalaşıyor. Konuşmaktan, tartışmaktan, eleştirmekten, sorgulamaktan korkar hale geldik. Eleştirenlere alttan bir göz atan bakışlar kişinin fikrine, diline ayar veren tavırlar artık ortam soğutuyor. Çünkü ortamlarımız sevgi ve merhamet kokmuyor. Birbirimize tahammül etme erdemi göçmen kuşların kanatlarında başka diyarlara taşındı.

Bir başka furya ?Ben böyle düşünüyorum? diyerek, düşüncenin hakka ve hakikate bağlı geleneğini çiğnemek olarak karşımıza çıkıyor. Kalıpsal düşüncelerimiz kalıpsal vakalar doğuruyor. İlim yolunda sarf edilmeyen çabalar, yüzeysel okumalar, derinlikli olmayan bakışların kurbanı olarak ? sen yanlış düşünüyorsun?  dil ve üslubuna döndürüyor. Baş edemediğimiz bir fikri karalama, itibarsızlaştırma, savuşturma refleksi en revaçta yol ve yöntem olarak kullanılıyor. Sonrada fikir-ilim üretemiyoruz diye hayıflanıyoruz. Beyin göçüne, fikir kısırlığına uğrattığımız, kurallara boğduğumuz ortamlardan ancak bu kadar olur dediğimiz sonuçlar çıkarır. Bu sonuçlardan da, bir sevgi ve merhamet türevi erdemin neşet etmesi, bu değerlerin bu toplum ile buluşması ilahi sünnetullah gereği tabii olarak gecikiyor.

 Kendimiz için istediğimizi kendimize hak sayarken, başkası için isteyeceğimizi çeşitli şartlara bağlıyoruz. Sanki içimizdeki sevgi ve merhamet tükenecek korkusu yaşıyoruz. Oysa sevgi ve merhamet paylaştıkça büyür. Sevgi ve merhamet büyüdükçe imanınız gürleşir. Siz de, büyür ve şeref kazanırsınız? Herkes aynı olmak zorunda değil? Böyle bir şey muhaldir. Ama herkes kendi kardeşine, kendi toplumuna sevgi ve merhamete dayalı bir şeyler sunabilir? Bunu bir sadakaya dönüştürebilir. Gülümsemek bile bir sadakadır.

Bu ümmet gülümsemeyi bile özledi? Allah, ümmet olarak gülmeyi nasip etsin bizlere? Vesselam?

1-      (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et´ime 45; İbni Mâce, Mukaddime, 9) 

2-      Hucurat Süresi 10.Ayet

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR