Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Cafer AKDENİZ


İnsan ve Para


Bu yazının başlığını Müslüman ve para olarak düşünmüştüm. Ancak para tüm insanların ortak kullanım aracı olduğunu düşününce insan ve para daha orijinal olur dedim. Ama arada bir fark var Müslüman parası ile cenneti, diğer insanlar parası ile dünya hayatı satın alır. Genelde insan özelde Müslümanlar için para, makam ve kadın en önemli imtihanların başında geliyor. Biz bu yazımızda para ile imtihana bakacağız.

Birileri bizi mala, metaa ve paraya iyi alıştırmış. Bir deneyde paraya alıştırılan maymunlar gibi,para ile toplumun ahlakını, gidişatını, insanların birbiri ile olan irtibatını, aile içi ilişkilerini, dünyaya ve insanlığa bakışını etkilemiş ve tek kritere endekslenmiş bir duruma düşürülmüş insanlık. Hayatımız hep para ve metaaya endekslenmiş ve ömrümüz bunlar için bir nöbet halindedir. Hatta insanlık için hayırlı olacak faaliyetlerde dahi parasal gelir ve refahını ön plana alarak işim var, çalışmak zorundayım, zamanım yok gibi mazeretler ileri sürülerek bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızdan kaçınarak malımızın nöbetini tutarız. Ama şunu bilmeyiz misafir olduğumuz bu dünyada ahirete giden, Hz. Adem´den beri modası geçmeyen iki çubuk üzerindeki tabut geldiğinde bu bahane ve söylemlerin bir geçerliliği de olmayacaktır. Zaman verilmez, ağlamak ve sızlamak da fayda vermez. Uyarılar ve uyarıcılar gelmişti, uyarılmıştık hala erken şimdi gideceğimizi sanmıyorduk, hala çok yaşayacağımızın sarhoşluğu içindeydik. Malımızın, mülkümüzün, rahatımızın ebedi ve bizi kurtaracağı hesabı içindeydik. Heyhat ki heyhat bunların fayda vermediğini anlayacağız. Ama daha sonra...
İnsanlara gönderilen uyarı kılavuzunda mal ve mülk sahibinin Allah olduğunu belirtilmiştir. Ama insanoğlu para benim der, farkında olmadan emrine verilmiş olan mal ve mülkün kendisi emrine girerek mal ve mülkü putlaştırır. Paranın, malın ve mülkün ihtişamı ile iyiliğe ve kötülüğe, cennet veya cehenneme kendi yolunu kendisi çizer. Yani kazandığı mal mülk ve para ile ya cennete yada cehenneme farkına varmadan bir yol alır.


Allah`a iman ettiklerini, Müslüman olduklarını iddia eden ve bunun gereklerini yerine getirdiğini iddia eden yığınlarca insan, dünyevileşmiş bir hayat sergilemekten vazgeçmeyen, olabildiğince dünyevi haz ve faydalardan kendilerini alamayan kişiliklere bürünmüşlerdir. Öyle ki emanete riayetsizlik borca sadakatsizlik, yardımlaşma ve mazluma sahip çıkma gibi erdemlerden uzaklaşacak bencilleşmiş, malını ve mülkünü asıl sahibi olan Allah yolunda harcamaktan sakınan ama yine de kendini Allah yolunda yeterli ve uhrevi hayat konusunda endişe taşımadan ve kurtulmuş bir psikoloji ile hayatını devam ettirmektedir. Bu nasıl bir iman, bu nasıl bir din?


Fakirler zengin, zenginler daha zengin olmak için meşru veya gayri meşru yolları zorlarlar. Hatta çocuklarına, çocuklarının çocuklarına mal biriktirme sevdasından vazgeçmezler. Bu hırs yetmez, bunu üstünlük aracı olarak kullanırlar, hatta çıkarları için insanları sömürmeyi dahi meşru görürler. Kişiye düşen meşru dairede rızık teminidir. Ancak insanoğlu bunu unutur bu gücün kendinde olduğunu sanır. Yine bilmezler ki her döneme, zamana ait insana ve canlılara çeşit çeşit rızıklar verilmektedir. Bilmezler ki bu kendisine verilen para ve mal yarın başkalarına geçerek devir daim olacaktır. Her malın sahibi sahip oldukları ile imtihana tabi olacağı zamanı olacaktır. Hâlbuki gelecek neslin rızkına Allah kefil olmuş ve rızıklarını Allah vermektedir.

?Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah´ın katındadır.? (Enfal.28)

?Ey iman edenler mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah´ın yanındadır.? (Teğabun.15)

?Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur üzüntüde çekmezler.? (Bakara.274)

?İnkâr edenler varya,  onların mallarıda evlatları da Allah´a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.?( Ali İmran.116)

Dünya hayatını bitirmeden, yani yolun sonuna gelmeden, ah vah toprak başıma demeden, dünyada iken malı mülkü vereni devre dışı bırakıp övünmek sonun başlangıcı olur. Öyle ki malı ile övünüp malım var, malım var diyen kendisi metalaşmış, mallaşmıştır.Dünya Malına düşkünlüğün topluma yansımasının iz düşümünde ise insanların sosyal yapısı asıl mecrasından çıkıp bozulmaya sebebiyet vermektedir.  İnançlı olduğunu söyleyenler dahi sorsan ben mal mülk sevmem fanidir, der. bu gün toplumsal bir sorun olan evlenmelerde dahi kızını veya oğlunun yatak odaları için dört beş il gezenler vardır. Bu gün evlenen çiftlere sıraladıkları eşyalar yüzünden girdikleri borç ve taksitler yüzünden iki üç yıl belini doğrultmayan insanlarımız vardır. Hatta bazı aileler bu sebeplerden dolayı dağılmaya gitmiş, gidiyor ve psikolojik sorunlarla boğuşmaktadırlar. İnsanların kendilerini İnançlı olmaları Allah`a iman ettik demeleri ile sorumluluğun bittiği yer değil başladığı yer olduğunu bilmeleri gerekmektedir. İnanç bir amel işidir. Bir yaşam şeklidir, insanlığı ve toplumu kurtarma projesidir.


Bu anlamda bu gün kapımıza kadar gelip mazlumlar için yetimler için insanlığın ve İslam ümmetinin ihtiyacı için gelen insanlara şükran borçluyuz. Çünkü bunlar bizi temize çıkarırlar, sorumluluklarımızı hatırlatır Allah´ın yanında bize verdiğimiz mallarımızla şahitlik ederler. Bizi para endeksli bir hayattan uzaklaştırırlar. Bu gün lüks arabalar, şatafatlı hayatlar yüksek apartmanlardaki dairelerimizle yükseldiğimizi sandığımız bu hayatta sorumluluklarımızın arttığını bilmeli sorumluluklarımızın yerine getirilmemesi halinde alçaldığımızı bilmeliyiz. Çünkü haşa bu kazandıklarımızdan güç alarak Allah`a ihtiyacımız yokmuş gibi hayat sürenlerimiz çoğalmakta. Uzaktan bunu görüp gelen bizim kurtuluşumuzu arzulayan Müslüman kardeşlerimizi hafife almakta veya geçiştirmekteyiz.


Çoğu insanlarımızın esnaflarımızın para endeksli bir hayat dışında bir tasavvurları yoktur. Esnaftan bir şey almadan gittiğinde ne diye geldi der. veya eş dost akraba ziyaretine gidip hal hatır sorduğumuzda acaba ne istemeye geldi gibi beklentiler içerisinde görmekteyiz. Yani çıkar endeksli bir hayat... Müslüman toplumlar Müslüman aileler hatta insanlık böyle olmamalıdır.

Bu gün var olan yarın yok olan geçici bir hayat için; insanlığımızı ve Müslümanlığımızı bertaraf edemeyiz. Yoksa sürenin sonuna geldiğimizde geriye dönüş yoktur. İşin telafisi de mümkün değildir.

?Doğrusu dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatını verir ve sizden mallarınızı(tamamen sarf etmenizi) istemez.? (Muhamed.36)

Evet iş işten geçmeden kendimize gelelim.  Özümüze dönelim. Son pişmanlık fayda vermez, inanıyorum demek yetmez toplumu, insanları, arkadaşlarımızı kandırabiliriz ama bizi yaratan, hesaba çekip faturamızı elimize veren, cennete ve cehenneme göndereni aldatamayız. Yol yakınken yeryüzünün imarı, insan neslinin insani ve İslami olması için canımızı, malımızı, mevki ve makamımızı Allah yolunda harcayalım.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR