Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Hak-Hukuk-Adalet

Sözün özü? Hak, hukuk ve adalet terazimiz bozuk çalışıyor. Düzletmek için bilgili-vicdanlı-basiretli-merhametli ?hakkaniyetli ve adaletli kişilere- kurumlara-ve toplumlara ihtiyacımız var?


İnsanoğlunun isyan boyutunun ön planda olduğu her dönemde çeşitli arızalar çıkmıştır. Hak,hukuk ve adalet üçgenindeki her sapma toplumları felakete sürüklemiştir. Toplumları ayakta tutan dinamikleri emperyalizmin düşünce yapısına göre işletmek, İslam´ın toplumlar için ön gördüğü düzeni yok saymak demektir. Buda ilahi manada muhakkak bir hesabının olacağı manasına gelir.

Her şey ?Hak?  üzerine yaratıldı. Hak üzerine yaratan Rabbimiz, hakkı hak olarak bilmeyi batılı batıl olarak idrak etmeyi insandan istemektedir. En büyük hak´ta, her şeyi yaratan Allah´a iman ve onun buyruklarına uymaktır. Hak´tan ve hakikatten her sapma insanı uçuruma sürüklediği gibi, toplumları da çöküşe sürükler. O zaman yozlaşmaya, değersizleştirmeye götüren bütün amiller insanlar tarafından yapılmaya başlanır. Kendisine tabi olunan ilahi bir kudretten yoksun veya İslam coğrafyasında olduğu gibi ciddiye almama toplumlar için önünü alınamaz kötü bir sona götürür. Helal ve haramların önemsenmediği, hakka değil de dünyevi çıkarlar uğruna yapılan tüm hesaplar yanlış sonuçlar doğurur. Büyüyelim diye, rahat edelim diye, cebimizdekilerin değeri artsın diye uğraş verdiğimiz tüm kazanımların evrensel olmadığını, bu kazanımların kalıcılığının  ?Hak? ile ilişkisinin gözden geçirilmesi gerektiğini bilmemiz gerek. Dünyadaki tüm savaşlar sadece sonuçlara bakılarak değerlendirilmez. Savaşların meşruiyeti ve haklılığı her şeyin önünde olması gerekiyor.

O yüzden batı ülkelerin tüm kazanımları, ?Hak? ka rağmen, kendi çıkarları adına olduğu için yok olmaya mahkûm bir gelecek inşa ediyorlar. İslam ülkelerinde onların kuyruklarında dolaşarak onların sofralarında arta kalan kırıntılarla kendilerini doyuracaklarını sanıyorlarsa, batıyı bekleyen son onları da beklemekte. Hiçbir politika sadece ülkemdeki vatandaşların mutluluğu ve güveni için diğer coğrafyadaki ülkelerin ateşe verilmesi adına veya ateşe verilmesine göz yumulmasına görmezden gelinemez. Gelişmişliğimizin ölçüsü istatisklerin oluşturduğu tabelalara değil İslami değerlerle olan yakınlığımızda aranmalı. Medeniyetler ?Hak? tabi olmadan da var olabilirler ama ?Hak?ka dayanmadan yaşamazlar.

?Adalet?   insani olan vicdanın toplumsal olarak görünümüdür. İnsan tabiatı gereği haksızlığa, zulme, adaletsizliğe karşıdır. Lakin vicdansız kalpler adaleti kendilerini söz konusu olduğunda geçerli sayarlar. Batıda olduğu gibi? Kendi içlerinde adalet timsalidirler, Müslümanlar söz konusu olduğunda zalimliklerini konuştururlar. Adalet şimdiki zamanda gücün tesiri altında hüküm sürmekte. Adalet ancak  ?güç?lüler lütfettiğinde görünür oluyor. Bunun sebebi ekâbir takımının adalete olan düşmanlığından kaynaklanıyor. Çünkü adalet onların saltanatlarının sallanmasına-sorgulanmasına neden oluyor. Adalet bir şeyin yerli yerinde kullanmak, amacına uygun olarak kullanmak demek. Aynı zamanda hakkı hak olana teslim etmek, hak ettiği ölçüne muamele etmek demektir. Zalimlerin hakkı ise dünyada onları hakka boyun eğdirmektir, ahirette ise akıbetleri belli zaten?

Müslümanların adaleti ayakta tutan olması gerekirken, adaletsizlikler ile anılması ancak tipik toplumsal çöküntünün yanında hak ve hakikatten ne kadar uzaklaştığını da gösteriyor. Allah´a hesap verebilirlilik yerine mevcut ideolojik kurumlara göre hayatını ikame etme psikolojisi ancak bu kadar adalet üretir. Kendine kepçe ile başkasına kaşık ile misali adalet anlayışı ya da sürekli kazanma hırsı ile bencil tavırlar adaletin tesisi için en büyük engel olarak görülüyor. Toplumun zengin takımının yükseklerden bakışları fakir fukaranın halini anlamayacakları muhakkak. Mazlumların sokaklarından geçmedikleri için halini anlayacak durumda değiller. Yöneticilerin zamansal ve klasik tavırları da adalet talebi olan toplumların vicdanını yaralamaktadır. Devletin vicdanı yok ama onu yönetenlerin vicdanlı ve adalet sahibi olmaları gerekiyor. O kutsal devletler!  Ancak adaletle ayakta durur. İslam coğrafyasının özellikle bu zamanda hak ve adalete çok ihtiyacı var?

Evrensellik içeren tek ?hukuk? Kur´an merkezlidir. Kur´an Müslümanların toplumsal-bireysel davranışlarını belirlediği gibi bu davranışlardan çıkan olumsuz ve başkalarının hakkına girilen durumlarda, hak sahibine hakkını veren bir dizi kurallar getirmiştir. İslam´ın evrensel kurallarından dem vuran zatların insanları kendi kurallarında boğduklarını ancak akıl-vicdan sahipleri bu durumu teşhis eder. Hukuk adına çıkarılan kanun ve yönetmeliklerin okunması bile epey külfetli iken bir konudaki medyada tartışan hukukçularımızın söylediklerini tercüme etmek, anlamak ayrı bir külfet. İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanların Kur´an ve Sünnet eksenli hukuka imanları gereği riayet etmiyor iken, ideolojik hukuka bakış açıları ancak hukuktan kaçmaları veya kaçamakları şeklinde cereyan ediyor. Buda adaletin bozulmasına, kılıfına uydurma psikolojisini çalıştırıyor. Nice kelli felli insanlar için hukukun nasıl çalıştığını görmekteyiz. Lakin torpillerin garip guruba sokaklarında da yaşanmadığını söyleyemeyiz. Herkes kendini kurtarma derdine düşmüş. Büyüklerin kanatları altında yol almaya çalışmak daha çok üzülmelerine yol açacaklarını ya da büyüklerinin daha çok büyüyeceklerini ve bunun sonucunda da onlara fatura çıkacaklarını unutmasınlar bu yeterli olur?

Hukuk, hak ve adaletin tesisi için önemli bir icra makamıdır. Bu makam kendi meşruiyetini ancak hak ve adaletten almalıdır. Hukukun verdiği kararlar, toplumsal vicdana yara açmamalıdır.

Sözün özü? Hak, hukuk ve adalet terazimiz bozuk çalışıyor. Düzletmek için bilgili-vicdanlı-basiretli-merhametli ?hakkaniyetli ve adaletli kişilere- kurumlara-ve toplumlara ihtiyacımız var?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR