Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Dr. Ali YALÇIN


Güvenlikçi Toplumdan Güven Toplumu İnşa Etmek

Mobeseci olmaktan haz duyan bir sistem döngüsü! Mobeseler arttıkça suçlarda azalma sağlamayan şüpheci bir döngü!


Güvenlikçi toplumlar, güven olmadan güvenliği sağlamaya çalışan toplumlardır.

George Orwell , 1984-Bin Dokuz Yüz seksen Dört  adlı eserinde bu toplumu çok iyi irdeledi.

Eser, bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzenini konu almaktadır. Edebiyata  ?Büyük Birader? ve ?Düşünce Polisi? gibi kavramları kazandıran ve günümüze kadar gelmesini sağlayan ünlü romanda politika ve beyin yıkama üzerine mükemmel bir konu işlenmekle kalmıyor geleceğin toplumsal hastalıklarına yönelik önemli uyarılar da içeriyor.

Tüm gözlerin bakışını, tüm zihinlerin akışını takip eden, denetleyen, cezalandıran, her şeyi haber almak ve tedbirler almak üzere kurgulanan toplumsal senaryolar bugün Orwell´in hayallerini geride bıraktı.

Garip otoriteler var?

Güvene inanmayan, güvenlik sistemi taraftarı!

Biliyoruz ki güvensiz bir güvenlik sistemi, sadece paranoyalar üzerine kurulu olacaktır ve her varlığı tehdit olarak gören bir yapı olmaktan öteye de gitmeyecektir.

Bir sistem her şeyi tehdit olarak gördükçe daha güçlü bir denetim ve gözetim sistemine ihtiyaç duyacak ve daha fazla güvenlik personeli istihdam edilmesini gerekli kılacaktır. Tıpkı 1984 ?tekine benzer ve hatta daha gelişkin bir şekilde  evrensel insani alanlara ayrılması daha hayırlıyken,  ekonomik kaynakların, güvenlik sektörüne tahsis edilmesi zorunluluk haline gelecektir. Ekonomik kaynakların dağılımında ortaya çıkacak olan sorunun yanı sıra daha fazla güvenlik tedbiri alan devlet, toplum nezdinde daha fazla güvenilmez hale gelecek, toplumdaki güvenirlik sürecini zayıflatacak ve insanlar günden güne daha huzursuz olacaktır.

Bu sistemde huzursuz insan demek  aynı zamanda makul şüpheli insan demektir.

Tam bir kısır döngü.

Güvenlikçi kısır döngü! 

Mobeseci olmaktan haz duyan bir sistem döngüsü! Mobeseler arttıkça suçlarda azalma sağlamayan şüpheci  bir döngü!

Ne yazık ki böylesi bir döngüde güvensizlik sorunu sosyal paranoyaların en doğurgan annesidir.

Arada sorumuzu yinelemek  gerekiyor: Güvenlikçi toplumdan güven toplumuna evrimle ihtimali  söz konusu mudur? 

Güvenlikçi toplumun saldırı hedefine koyduğu ?birey olma? burada   kilit nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Güven  toplumu için en elzem ihtiyaç, ?el-Emin? , ?Güvenilir İnsan ?karakteri? bu insanın bir de iletişim dili olacak? Ona değineceğiz.

Çölün ortasındaki en bedevi toplumdan    geleceğin en   medeni toplumsal örnekliğini çıkaran, bu örnekliğinin mimarı Muhammed Peygamber ?el-Emin? olarak  ortaya çıkıyor.

Bedevilik ve cehaletin  en dip ortamından şekillenecek en  güvenli   ortam için;  kendisiyle, toplumla ve Allah ile barışık sosyal devrimi gerçekleştiren ve  insan fıtratındaki sevgiyi açığa çıkarmayı başaran bir kişilik olarak Muhammed Peygamber  tüm güven toplumu inşacıları için yegane örnektir.

Her kim bulunduğu yerde güven şemsiyesi açmak istiyorsa bu örnekliğe bakmak zorundadır.

Güven şemsiyesi kendiliğinden kurallı bir şemsiyedir.

Güven  şemsiyesi toplum için açıldığında, güven olgusu bu şemsiyenin altında en evvel yerini almak ister. Çünkü güven ortamın ilk somut çıktısı  medeniyet üretimidir. Medeniyet ve medeniyet üretimiyle kasıt ;  esasen adalet, eşitlik, özgürlük ve dürüstlük gibi temel erdemler zemininden, ahlaki değerlerle paralellik arz eden    bilgiyi, refahı, huzuru, barışı,  mutluluğu , bir arada yaşama erdemini ve benzerlerini  de üretmek demektir.  Bunların yokluğu ise güvensizlik kavramlarıdır. Terörize olma, çatışma, bunalım, karmaşa?

Sağlıklı toplumdan uzaklaşarak emniyet tedbiri sarmalları içinde silaha yatırım yapma?

Dünyanın geldiği son durum  neredeyse bundan ibaret.

Medeniyeti bile çatışmasız hayal edemeyecek noktada: Medeniyetler Çatışması!

Medeni toplum örnekliklerinde  işyerlerinin kepenklerini açık bırakarak Cuma namazına gidenler, yüreklerini ve fikirlerini de sonuna kadar açık tutarak bunu başardılar. Bir kere iletişim dilleri Lisan-ı Sıdk idi!

Lisan- Sıdk ?Doğruluk Dili? manasındadır.

Doğruluk en evvel dillerinde! İslam´ın dili yani  selametin, sulhun  dili  ? Barışın dili.

Bu dil bize Hz.İbrahim´den bir mirastır. İbrahim Peygamber´den bu yana güveni tesis edecek dil.

En kuşatıcı dil doğruluk dilidir.

Devletin en tepesinden toplumun en sade bireyine doğru,  gramer yapısı bozulmadan devam eden dil.

Bu dil başkaca nasıldır?

Farklı kimliklere saygılı, ötekileştirmekten imtina eden, sahiplenen dil olarak kültürel değerlere de saygılıdır. Böyle olunca da korku, güvensizlik, şüphe yayacak söylem, bu dili konuşan güven toplumunda barınamamaktadır? Karşılıklı inanma ve bağlanma kendiliğinden toplumun güçlü bağlarını da tesis etmektedir. Bir zaaf veya zayıflığın varlığı halinde, bunu istismar edecek ortamlar korku toplumunun karakteristikleri iken, güven toplumunda kişi tüm zaaf ve zayıflıklarıyla bile güvendedir. Zamanla tüm bu zaaf ve zayıflıklarından- süreçler dahilinde- kurtulacak, toplumdan bu yönde destek alacaktır. Zira kişi zaaflarıyla bile kendini emniyette görürse, burada emanet bilinci gelişmiştir.Artık  kendisi de bu toplumda emanet hükmünde bir iman edicidir. Dikkat edersek; emniyet, emanet, eminlik ve iman aynı kökten kardeş kelimelerdir?

Lisan-ı Sıdk dedik, İbrahim Peygamber dedik.

?Lisan-ı Sıdk ? ibaresi  Kur´an´da,  Hz. İbrahim´in    duasında geçmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi, bir başına ele alındığında ?doğruluk dili? manasında.  

?Sonradan gelecekler arasında benimle ilgili doğru bir dil oluştur.? ,  ?Benden sonra gelecek topluluklarda beni doğrulukla anılanlardan eyle?(Şuara/84)  

Bahsi geçen duanın öncesine de bakmak lazım:

?Rabbim bana hüküm ver ve beni salihlere kat? (Şuara/83) 

Hz. İbrahim, ağzından çıkan kelimeler temelinden sıkça denenen bir peygamberdir. Belli ki bu sözlerini yaşamış,  sözünün kelimeleri  etkili olmuş. Dili ve seçtiği kelimeler üzerinden ateş de dâhil birçok sınavdan geçmiş.

Pişman da değil ?

Nemrut, küçücük bir söz alevinin kendi haksız saltanat ormanını yakıp küle çevirdiğinin farkında bir otorite buyurganlığıyla,  bu ormandan odunlar yığarak tutuşturmuş,  İbrahim´i  yakmaya kalkışmıştır.

İbrahim´in duasına dönersek?

İbrahim´in  duasında ileriye yönelik ve geriye dönük talepleri var. Kendisinden önceki salih insanlara dahil olmak arzusunda olduğu gibi, kendisinden sonra gelecek kuşaklar arasında da doğru bir dille anılmak istiyor.

Bugün İbrahim Peygamber Lisan-ı sıdk ile anılmakta, Muhammed Peygamber el-Emin?

Lakin bundan sonra oluşacak medeniyetin temellerini yükseltmek için, yani günümüzün insanlık birikimi emanet toplumunun inşası için yeni Lisan-ı Sıdk sahibi, yeri geldiğinde ateşle imtihana razı bu asrın  İbrahimlerine  ve ne pahasına olursa olsun el ?Emin Muhammedlerine ihtiyaç var?

Medeniyetleri çatışmadan kurtaracak bu örnekliklerin dualarında, kendilerinden sonra gelecek topluluklar arasında Lisan-ı Sıdk ile anılmak, el-Emin olarak anılmak arzusu muhteşem bir talep olacaktır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR