Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Bülent ACUN


Görünmüyorum, bilinmiyorum, tanınmıyorum, mutluyum?

Maalesef bugün birçoğumuz büyük bir yanılgı içindeyiz, ne kadar çok görünürsek o kadar mutlu, ne kadar çok bilinirsek o kadar huzurlu, ne kadar çok beğenilirsek o kadar çok neşeli olacağımızı zannediyoruz.


Bugün maalesef görsellik, gösteriş, şöhret ve teşhir bütün insanlığın hayatını kuşatmış gözüküyor. Bu durum aslında insanlığın özel hayatına karşı ilan edilmiş açık bir savaş. Kitle iletişim ve sosyal medya araçları bu savaşın adeta silahları? Bu savaş öyle bir savaş ki hiçbir savaşa benzemiyor. Belki de bu savaşın en yaman çelişkisi bu silahların tetiğini insanın kumanda ve parmak uçlarıyla bizatihi kendisinin çekiyor oluşu. Evet, bir zamanlar savaşın bile bir namusu vardı. Modern zaman savaştaki o namusa bile tahammül edemedi. İşte bu çirkin ve sinsi savaşın neticesinde bugün insanlık âlemi lisanı hali ile avazı çıktığı kadar bağırarak ?Kendim ettim, kendim buldum? türküsünü söylüyor.

Evimizi, okulumuzu, mabedimizi, işyerimizi, geldiğimizi, gittiğimizi, oturduğumuzu, kalktığımızı, yediğimizi, içtiğimizi sosyal medya araçları ile bildiğimiz bilmediğimiz nice nazarlara servis etmeye ne kadar da alıştık.

Daha çok izlenmek, daha çok görülmek, daha çok beğenilmek ve daha çok alkışlanmak için işlenmedik cürüm, ağza alınmadık küfür, çiğnenmedik değer, denenmedik şarlatanlık ve keşfedilmedik soytarılık kaldı mı?

?Düşünüyorum o halde varım.? önermesinin yerini ?Görüyorum, gösteriyorum o halde varım.? çılgınlığının alması insan için ne büyük bir fecaattir! Sosyoloji Divanı dergisinin 11. sayısının kapak konusunun ?Teşhir Toplumu? oluşunun anlamı nedir? Teşhir toplumu olmanın bizi götüreceği yer neresidir? Bu sorunun cevaplarından biri Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesinden geldi. Sosyal medyanın boşanmalara etkisini araştırmak için bir anket yapan fakülte şu sonuca ulaşmış: ?Boşananların yarısı, sosyal medyanın sebep olduğu şeyler yüzünden boşanmış.?

Peki, her geçen gün baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiye kör ve sağır kalıp sırtımızı mı dönelim? Teknolojinin istifademize sunduğu bu iletişim kanallarını kullanmayalım mı? Sosyal medyaya karşı asosyal mi olalım? Yukarıdaki soruların üçünün de cevabı ?Hayır!? Biraz açalım: Teknolojiye duyarsız kalıp sırtımızı dönmeyelim, fakat bütün yönlerimizi ekranlarımız ve akıllı cihazlarımıza teksif etmeyelim. Teknoloji ve sosyal medyayı biz kullanalım, onlar bizi kullanmasın.

Sosyal medyaya karşı elbette asosyal olmayalım, fakat evimizin, hayatımızın, işyerimizin herkesin giremediği herkesin göremediği yerleri de olsun.

Maalesef bugün birçoğumuz büyük bir yanılgı içindeyiz, ne kadar çok görünürsek o kadar mutlu, ne kadar çok bilinirsek o kadar huzurlu, ne kadar çok beğenilirsek o kadar çok neşeli olacağımızı zannediyoruz.

Hâlbuki yok böyle bir şey! Hiç görünmemenin, bilinmemenin, tanınmamanın tadını çıkaran sahiden mutlu insanlarda var aramızda. Üstelik onların mutluluğu daha bedelsiz, daha masrafsız ve daha kalıcı, çam kokusu kadar da doğal.

Evet, ben yakın zamanda böyle bir mutluluğa şahitlik ettim. İstanbul-Fatih- Fındıkzade´de üç, beş dostla bir su dükkânında oturuyoruz. Dostlara sıcak çay eşliğinde tam samimi bir muhabbete dalmıştık ki söz döndü dolaştı çok ilginç bir noktaya geldi. Acaba ismimizin internet ve sosyal medyadaki karşılığı neydi? Bizi kaç kişi takip ediyordur? Türkiye de kaç tane adaşımız vardı?

Evet, koca koca adamlar olarak çocukluk yıllarımıza dönüp adeta isim bakmaca oynuyorduk. Orada bulunan dört kişinin isimlerine Google çeşitli cevaplar verip internet ve sosyal medyadaki karşılıklarını ortaya çıkardı. Aramızda bir kişi vardı ki Google; ne yapıp etti ise onun ne ismini, ne cismini ne de resmini bulabildi. Biz Google´den sevgili Hüsamettin Bey´in ismini ararken o kendisinden emin bir şekilde şöyle diyordu: ?Benim adım yok abi! Türkiye´de bu ad ve soyadı taşıyan bir tek ben varım! Eğer ikincisini bulursanız şu an itibariyle ön dişlerimi kırarım!..?

O an Hüsamettin beyin mutluluğunu bir görmeliydiniz. Tanınmamak, görünmemek, bilinmemek bir adamı bu kadar mı mutlu eder? Modern zamanda münzevi olmak her halde böyle bir şey. Hüsamettin Bey, kitle iletişim ve sosyal medya araçlarını kullanamadığı için değil kendisini onlardan bir sır gibi saklamayı bildiği için meçhul ve mutlu. Acaba ?İnsan Denen Meçhul? kitabı Hüsamettin Bey için mi yazılmış? Onun bir münzevi, sır ve meçhul olduğunu söylediysek, sakın ha kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yaşadığını zannetmeyin! O İstanbul´un tam orta yerinde yıllardır esnaflık yapıyor.

Yaz, kış, gece, gündüz, yağmur, çamur demeden sırtında insanlara hayat taşıyor. O modern zamanın sıradışı sakisi. ?Hocam, biz parasızlık yüzünden okuyamadık.? sözü bir neslin eğitim yolunda yaşadığı sıkıntıları özetler gibi. Öyle okuyamadık dediğine bakmayın kendisi üniversite terktir. Nice muhasebecileri bilgi ve tecrübesi ile cebinden çıkarır evelAllah. Şöyle eşref saatini yakalayıp bir de frekansına girebilirseniz, sohbet ikliminden asla çıkmak istemezsiniz. Koca bir şehrin modernleştiremediği insanları görmek istediğimde ona ve amcası Hüseyin Abiye bakarım. Hüsamettin Bey diyor ki: ?Görünmüyorum, bilinmiyorum, tanınmıyorum, internet ve sosyal medyadan uzağım, mutluyum, huzurluyum!? Ha! Hüsamettin Bey´in soyadını mı soruyorsunuz, biz sırrı ifşa etmek için değil, onu kendimize yoldaş etmek için yazıyoruz.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR