Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Gençlik rüzgârı fena esiyor

Artık gençler edep ve erdeme dayalı şarkıları dinlemiyor. Milli ve manevi değerler onlar için belli zaman diliminde hatıra gelinecek ritüeller konumuna düştü.


Geçenlerde Adıyaman´da bir AVM´de konser verildi. Normal olarak bu tür etkinlikler her zaman yapılır. Çokta kimsenin merak ettiği, baktığı da olmazdı. Giden gider, gitmeyen evinde otururdu. Yalnız bu konseri veren malum kişi (onlardan çok var) bu toplumun değer yargıları ile bağdaşmayan biri olunca bir hayli içerlendik. Gelmesin, konser iptal edilsin dedik ama nafile? Kendi kendimize söylendik, ahlar-vahlar içinde bu konser verildi. Özellikle gençler göz merakını gidermek için doldurdular AVM´yi? Öyle bir rüzgâr estirdiler ki biz bile evlerimizde hissettik. Sayıyı küçümseyenler bu rüzgarı hissetmeyecek kadar ya rahatlar ya da imanları çok kuvvetli..!

Değerli bir dost bu konserden sonra bazı kesimler için söylediği ? Bunlar İslamcılara tepki olsun diye daha çok sahiplendiler bu konseri? sözü tarihe not olarak düştü.  İşin açıkçası sadece bu konseri veren kişi karakteri üzerinden yapılan pazarlama, gençler üzerindeki etkisi yalnız bu karakterle sınırlı değil. Şişirilen, elli-altmış bin kişinin toplandığı bir statta gayri ahlaki sözler eşliğinde insanların coşturulması-coşması artık garipsediğimiz bir durum olmaktan çıktı. Çünkü artık gençler edep ve erdeme dayalı şarkıları dinlemiyor. Milli ve manevi değerler onlar için belli zaman diliminde hatıra gelinecek ritüeller konumuna düştü. Nefislerini coşturacak, şehvetlerini azdıracak,  duygularını okşayacak, akılarını aldıracak müzikler hit yapıyor artık. Sanal ortamların bizatihi ayartıcı cazibesi, göz ahlaksızlığı ile nefisler tatmin ediliyor. Dinlenen şarkıların içeriğinden ziyade, verdiği haz ile kendinden geçmek, izlediği gayri ahlaki şarkı videoları ile yaş sınırlarına takılmadan, ahlak ve edep sınırları aşılıyor.

İlahi müziklerimiz, türkülerimiz hiç bu kadar değer kaybına uğramamış ve yalnızlığa itilmemişti. Bir zamanlar peynir-ekmek misali yanımızda eksik etmediğimiz ezgilerimiz şimdi öksüz. Ezgilerimiz bizim davamızın ruhu ve gıdası idi. O ezgiler ve marşlar eşliğinde çıkardık sokaklara? O zaman rüzgâr nereden eserse essin fark etmezdi bizim için. Çünkü kulaklarımızı tırmalayan, dillerimizde dolanan, kalplerimizi coşturan ?Şehid Tahtında? ve ? Kalksam ve Dirilsem?  sözleri yankılanır, imanımızla yükselen gür sedaları işitirdik.  Şimdiki zamanlarda sohbetlerde bilince dayalı onca şey söyleyen dava adamları gençlerin dinlediği şarkı ve ezgileri es geçiyor. Oysa müzik olumlu-olumsuz şuan sözlerimizden daha etkin bir güce dönüştü. Bunu bilen batı aklı, modern kültürün dayatmacı-zorba ve gayri ahlaki, sınır tanımayan, edep bilmeyen müzik anlayışını cazip hale getiriyor. Gençlerde albenisi ve kışkırtıcılığı çok olan bu tür müziklere rağbet ediyor. Lakin bilinçli bir gençlik, şahsiyet sahibi olamadan, bu yıkıcı rüzgârın önünde durabilecek bir ahlaki duruş sergilemeleri zor görünüyor. Dolaştıkları tüm mağazalarda bu tür müzikleri yüksek bir sesle dinleyen bir gençlik var. Ellerinde akıllı telefon, sınırsız interneti, kulağına taktığı kulaklık ile dinlediği şarkılarda şeytanın fısıldamalarına maruz kalan bir gençlik var.

 Genç nesiller hiç bu kadar sorumsuzca sokağa çıkmamıştı. Aileler bu gençlerin taleplerine hiç bu kadar yenilmemişti.  İslamcılar hiç bu kadar gençlerden bu karda uzak, bu kadar kopuk olmamıştır. Ortamlarımız artık bu gençleri tatmin etmiyor. Nicelik-nitelik sorunu ile ilgili bir tartışma değil bu.  Bir yetkinlik, heyecan, adanmışlık hatta bir kavga-isyan sorumuz var. Ramazan KAYAN Hocamızın ?Sokak Sınavımız? yazısında belirttiği gibi ?Zamanın ruhunu sokakta yakaladık, direniş felsefesini sokakta öğrendik... Kavgamız, sevdamız sokakta başladı... Mevziimizde, mevzuumuzda oradaydı... Hareket, heyecan, huzur mektebimizdi?? diyor. Devamında gelinen noktada ?Sokağa yabancılaştık... Sınıfçı ve seçkinci söylemleri tercih ettik, sokağın dilini unuttuk... İşimizi kurduk, koltuklarımıza koyulduk, kulvar değiştirdiğimizin farkında bile değildik... ? tespitinde buluyor. Gerçekten değerli tespitlerle dolu bir yazı.

Yani sokaklardan, meydanlardan; evlerimize, derneklerimize, konferans salonlarına döndük. O yüzden sokaklarda dolaşanlara müdahil olamıyoruz. Sokaklara, meydanlara müdahil olamayanlar bir toplumu dönüştürme, değiştirme, insan kazanma hayalleri, planları boşa çıkar. Sokakta kimin sesi çok çıkarsa, kimin borusu öterse, kimin sedası duyulursa, kimin müziği çalınıyorsa; o zamana ve topluma yön veriyordur. Kulağımızı açıp, etrafa bir göz atıp, dinleyelim? Kimin müziği kulağınıza geliyor. Yâda kendimizi koruduğumuzu var sayarsak, ilgilendiğimiz gençler ile çocuklarımızın kendi kendine ne mırıldadığına kulak kesiler isek; neden bu konserlerin prim yaptığı anlarız.

Rüzgarlı ve soğuk günlere hazırlıklı olalım. Genç nesil fena esiyor. Faturalarımız cep ve gönül yakacak gibi? Buna kızmanın anlamı yok? Bu fatura sadece İslamcılara havale edilerek, diğer kesimlerin kendini kurtaracak kadar basit değil. Hele ki bu modernizmin her türlü ahlaksızlık ve İslam karşıtı her türlü gönüllü projelere katılma istekleri varken ve bunu canlı tanı olduğumuz olaylarda sergilerken, bu faturadan kaçmak gibi bir ?tilki?liğe başvurmasınlar. İslamcılarda kendilerini harap edecek derecede kendilerini hırpalamalarına gerek yok. Hesaplar Allah´a arz olunacak? Kendimize düşen payı alırız ama başkasına düşen arsız paylara eyvallah demeyiz. O yüzden kaçış nereye? Bu fatura sağıcısından solcusuna, fakirinden zenginine, dinsizinden İslamcısına herkese kesilecek? Çünkü edep herkese lazım?

Kulağınıza düşen dile, dile düşen gönlünüze, gönlünüze düşen hayatınıza düşsün inşallah? Vesselam?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR