Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nevzat KAYA


Furkan Cemaati Provokasyonu!

Özellikle 15 Temmuz ihanet kalkışmasından sonra Müslümanlara yönelik başlatılan asimetrik propagandalar için kaliteli malzemeler gerekliydi. İşte bu malzeme için Furkan Cemaati seçildi.


Özelden kaç tane mesaj geldi. Bu Alparslan Kuytul Hoca hakkında iyice bir bilgi sahibi olup olmadığımla ilgili.

Bakın daha önce de yazmıştım. Şimdi yine söylüyorum. O adama ve cemaatine büyük bir iftira attılar. Birileri tuzak kurdu ve hala da kuruyorlar. Böylece sürekli uğraşalım, sinir uçlarına dokunalım da çılgına dönsünler ve suç olacak eylemlere girişsinler. Hatta sansasyonel eylemler yapsınlar diye derinlerde "keşkeler" çekenler de var.

Böylece cemaatin başına tamamıyla çökecekler. Türkiye´nin gündemini kilitleyip, bunun üzerinden bütün İslami kesimlere ayar çekecekler.

Sonra da "biz demedik mi bunlar terörist, bunlar hain" diye hoplayıp zıplayacaklardı. Ekranlarda Müslümanları öcü gösterecekler ve böylece zihinleri felç edeceklerdi. En nihayet bunun ötesi insanlar ile İslam arasına mesafe koymaya çalışacaklardı.

Çünkü küfür durmuyor. Hep çalışıyor, plan yapıyor, proje üretiyor, tuzak kuruyor. Tıpkı daha önce bizleri bölük pörçük yapıp, herkese bir ad taktıkları gibi. Şimdi de herkes kendinde olan ile böbürlenip seviniyor.

Evet, Kuytul Hoca´yı iyi tanırım. Belki beş-altı kez yüz yüze görüştüm. Adana´ya iki kez gittim ve cemaatini de iyice tahlil ettim. Elazığ´da görüştüm, Malatya´da da görüştüm. Cemaatinden birçok kişiyi tanırım ve bazılarıyla da İslam kardeşliği üzerinden samimi dostluklarım var.

Haliyle birebir sorular sormuşluğumuz da var, aldığımız cevaplar da var.

Bir şerhle ki, cemaatinden biri değilim. Hoca´nın avukatı da değilim. Hatta bunları söylerken elde ettiğim bir menfaat da yok. Tam tersi işittiğim, duyduğum azarlar ve dışlanmışlıklar var.

Yine cemaat ile ilgili eleştirdiğim ve cemaatinden birçok kişiye ilettiğim üslup ile ilgili ciddi hataları var. Tabi ki bana göre hata. Onlara göre sorun yok. Zaten tek sıkıntı şu dil ile ilgili. Maalesef kemiği olmayana çare yoktur. Önüne gelene cevap verip durmadan konuşursan, birileri de alır eline makası, keser, biçer, yapıştırır, sonrada yallah kodese.

Burası böyle. Ama ne olursa olsun hakkı söylemek zorundayız. Çünkü ahiret uzak değil, yakin bizi bekliyor. Sonra bildiklerimi en doğru şekilde anlatmasam nasıl "adil şahitler" olacağız. Hangi suretle Allah´a bakacağız.

Özellikle 15 Temmuz ihanet kalkışmasından sonra Müslümanlara yönelik başlatılan asimetrik propagandalar için kaliteli malzemeler gerekliydi. İşte bu malzeme için Furkan Cemaati seçildi. Çünkü cemaatin hocası olan Alparslan Kuytul, neredeyse her sohbetinin sonunda gelen siyasi sorulara uzun uzun cevap veriyor, böylece toplumun gitgide imani ve ahlaki dejenerasyona uğrayan hallerine dikkat çekip, bunun müsebbibi olarak da hükümetin Batıyı memnun eden düzenlemelerine bağlıyordu.

Haliyle birçok siyasi meseleye kendince mantıklı, makul ve eleştirel olan, uzun cevapları içeren onlarca videosu oldu ve bunlar cemaatin resmi sitelerinde kısılmadan, kırpılmadan yayınlanıyordu.

İşte ne olduysa o videolar üzerine kurgulandı. Bununla ilgili uzun zaman çalışmalar yapan bazı kriptolar, kısarak, kırparak, cımbızla seçerek çok farklı anlamlara gelebilecek şekle dönüştürdüler. Artık malzeme hazırdı ve operasyon için yer ve zaman bekleniyordu.

Sonrası nasıl oluyorsa aynı anda DEAŞ´a, PKK´ya, PYD´ye destek verdiği, FETÖ´cü olduğu, ayrıca bir de suç örgütü kurduğu suçlamasıyla operasyon çektiler. Kuytul Hoca, vakıf başkanı ve bazı üyeler gözaltına alınıp tutuklandı. Ardından peyderpey şubeleri kapatılıp, ayrıca vakfa kayyum atandı.

Yahu kimse demedi bu ne lahana bu ne turşu. DAEŞ ve PKK aynı karede öyle mi? Hadi birine destek oldun diğerine nasıl oluyorsun. İkisi birbiriyle amansız savaşıyor ve biri diğerinin antibiyotiği.

Kırpılarak sosyal medyada dolaşan güya darbe destekçisi, PKK ve DAEŞ borazanlığı üzerine kurgulanmış videolar birden paylaşım ve tıklanma rekorları kırarak gündemi meşgul etmeye başladı.

Sağ ve muhafazakar cenah da sormadan, soruşturmadan bu algıya dört elle sarıldı. Çünkü bunlara göre Ak Parti iktidardayken, üstelik Tayyip Erdoğan da bu ülkenin başındayken asla hata olmaz ve yapmazlardı da. Maalesef farkında olmadan tipik bir mitolojik kutsama hali sendromu işte.

Halbuki Kitabı Kerim´de "bize bir haber geldiğinde mutlaka aslını-astarını araştırmamız" gerektiğiyle ilgili sıkı tembihler varken, kitaptan uzaklaşan ve kafasının dinini yaşayanlar açısından hiçbir mana ifade etmeyen bu ilahi ikaz, muhataplarına fayda vermedi/veremezdi.

Oysa Kuytul Hoca, kayıtlarla da kanıtlı olarak yıllar öncesinden DAEŞ aleyhine bir çok konuşma yapmıştı. "DAEŞ´in evveli yoktur, Amerika´nın kurduğu bir örgüttür" dediği için DAEŞ tarafından ölüm listesine alındı. Hatta tehdit o kadar ciddiydi ki Adana Emniyet Müdürlüğü, Kuytul Hoca´ya 4-5 kez koruma isteyip istemediğini sormuştu.

Yine Selahattin Demirtaş hakkında "kendi tabanına karşı iyi konuşuyor, tabanını ikna etmesini beceriyor" manasındaki konuşmasından dolayı iddianamesinde PKK destekçisi olduğu yazıyordu.

Halbuki Demirtaş´ın, 6-7 Ekim Güneydoğu kalkışmasına yönelik provakasyonca çağrısına ve ardından yaşanan katliama yönelik "bu yaptığın senin boynunda kara bir leke olarak kalacaktır" demişti. Daha ötesi onlarca hatta yüzlerce videoda kayıtlı olmak üzere Pkk´yı yerden yere vuruyor, asker ve polis katillerine terörist diyordu.

FETÖ ile ilgili tüm Türkiye yediden yetmişe alkış tutarken o ta 35 yıl evvelinden cemaati eleştiriyordu. Hatta 1998 yılında ?Allah´ın tokadını yiyeceksiniz, sevenleriniz kalmayacak, gönüllerde yeriniz kalmayacak. Çünkü dine zarar veriyorsunuz? diyordu. Evet aynen böyle diyordu.

Yine 17-25 Aralık´tan sonra 2014´te Akit Gazetesi´nin sürmanşetten duyurduğu röportajında şöyle diyordu:

?Öncelikle 17 Aralık bir projedir. 17 Aralık projesinde, AK Parti Hükümeti´ni devirmek vardı. Burada belli bir güç AK Parti Hükümeti´nin devrilmesine karar verdi. Proje doğrultusunda Gülen grubunun, şimdiye kadar hükümetle iyi anlaşmaya çalışması vardı. Hükümete istediklerini yaptıracaklarını düşündüler ama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı şeylere ?hayır? demesi gerektiğinin farkına vardı. İşte bundan sonra ipler kopmaya başladı. ?One Minute? ve "Mavi Marmara" olayları ile iplerin kopmaya başladığını düşünüyorum. Şimdi burada başka bir proje de söz konusudur. Gülen grubunun, İslam´ı ılımlı hale getirmesi bir projeydi. Bazıları camianın hata ettiğini ve rotasının değiştiğini söylüyor ama ben buna katılmıyorum. Camianın rotası 30 yıldır aynıydı. Bu grup; ılımlı bir İslam anlayışını, yani Amerika´nın istediği tarzda içi boşaltılmış bir İslam anlayışını hedefliyor.?

İşte böyle. Abdurrahman Dilipak´a da, Ali İhsan Karahasanoğlu´na da, diğerlerine de yuh olsun. Uzaydaki kara deliklerden sorsanız hemen bahsederler ama kendi gazetelerinde belgeledikleri gerçekleri görmezden gelip, burnunun dibinde inşa ettikleri yalandan ve fitneden hiç bahsetmediler. Elbette Allah bunları yazdı ve tarih de bunları yazacak.

En nihayet darbe ile ilgili sohbet ortamındayken sıcağı sıcağına yaptığı açıklama da, birilerince kırpılarak sanki darbeye alkış tutuyormuş gibi bir hava estirildi. İnanın ben dahil kırpılmış videoya kandım ve bunları nasıl söyleyebilir diye yargılamıştım. Ne zamanki tam videosunu izledim "lanet olsun sizin kurmaca düzenlerinize" diye hayıflanmıştım.

Her neyse aslı astarı olmayan tüm bu suçlamalardan tahliye oldu. Fakat tahliye olduğu son duruşmasının akşamında evine gelen oldukça kalabalık sevenlerine balkondan bir selamlama konuşması yapıyorken, birileri provokasyonun sirenlerini çaldı. Sonra da o gece tekrar tutuklandı. Bence Kuytul´un sesini bastırmak için devleti aciz duruma düşürmüş gibi gösteren o polis sireninin çalınması talimatını kim verdiyse ipin ucu orada.

Velhasıl Sayın Erdoğan´ın olup bitenlerden ne kadarından haberi var bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var o da, devlet ve tüm fonksiyonlarının sadece Erdoğan´dan oluşmadığını, bilakis bürokrasinin, yüz yıllık kripto yapıların, Müslümanlara karşı amansız düşmanlık besleyen unsurların her zaman bu devletin genlerinde var olduğu ve bundan sonrada var olacağıdır. 

Bunun için dikkat edeceğiz. Haber kaynaklarımızı yerinde sorgulamadan, tetkik etmeden almayacağız. Sonrası maazallah "mazlumları zalim, zalimleri de mazlum" görmeye başlarız ki, bunun da cevabı "içimizden yalnızca zulmedenlere değmeyecek bir fitneden sakınmamız gerektiği" ile ilgili kuralı ihlal eden bir sünnette saklı.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR