Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


Feminizmin İslamcısı Çekilmiyor

Kuşku yok ki, İslam inancına göre adalet, temel merkezi değerlerin başında gelir. Kadınların korunması gibi masum bir gerekçenin arkasına sığınılarak erkekleri mağdur edecek bir adaletsizliğe göz yumulamaz.


Kuşku yok ki, kadına şiddet, hiçbir gerekçenin arkasına sığınılarak kabul edilebilecek ve meşru gösterilebilecek bir tutum değildir. Kadına şiddetin önlenmesi çerçevesinde, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk´un açıklamaları tartışma yarattı. Bakan Zehra Zümrüt Selçuk´un kadına şiddet konusunda, kadının ifadesinin yeterli sayılacağı açıklaması tartışma yaratan konunun odak noktasını oluşturuyordu.

Bu karar öncelikle hukuk açısından son derece sakıncalıdır. Hiçbir hukuk sistemi sadece beyana, dahası tek taraflı beyana dayanarak karar vermez ve bu beyanı yeterli sayamaz. Burada herhangi bir anlaşmazlıkta kadınları masum sayarak, kadınların tek taraflı ifadelerini geçerli ve doğru kabul etmek anlamına gelen, yeterlilik gerçekten bir hayli sorunludur.

Cinsel istismar ve tek taraflı beyanın yeterli sayılması konusunda Cumhurbaşkanına açık bir mektup yazan Sema Maraşlı konunun sakıncalı yönlerini açıkça belirtmektedir.

?Cinsel istismar konusu şu anda en mühim problem gibi duruyor. Fakat bunun çözümü seçim öncesi mecliste imzaya açılıp seçim sebebiyle imzası tamamlanmamış olan kanun değil. Bu kanun kabul edilirse konuyu daha da içinden çıkılmaz hale getirir. İçinde adalet gözetilmeden hazırlanmış bir kanun adaleti de sağlayamaz. Tabii istenilen adaletse.

Cinsel istismar yasa tasarısına göre yine sadece kadın beyanı ile delilsiz, şahitsiz cezalar verilecek. Şimdiden 6284 e dayandırılarak bu cezalar veriliyor. Burada iki problem var: Birincisi tek taraflı beyan ile adalet sağlanmaz. İkincisi taciz ve tecavüz ?cinsel istismar? adı altında aynı kefeye konuyor. Taciz ve tecavüz arasında çok büyük fark vardır ve ikisine de birbirine yakın cezalar verilmesi öncelikle adaletle bağdaşmaz.

Tacizin kapsamı çok geniştir; bir söz bile taciz sayılabiliyor ya da bir dokunma. Ayrıca taciz kişilerin algılamasına göre değişir. Bir kişi için normal olan bir davranış, başka bir kişi için taciz sayılabilir. Oysa tecavüz tecavüzdür ve ispatlanması da kolaydır, bir sağlık kuruluşuna gidilmesi yeterlidir. Tecavüz çok ağır bir saldırıdır ve asla tacizle bir tutulamaz.

Cinsel istismar adı altında ikisinin bir tutulması, cezaların yakın olmasının pek çok mahsurları vardır hatta tecavüzün artmasına sebep olabilir. Cezalar suça göre olmalıdır. Yoksa aksi sonuçlar çıkar.

Ayrıca 18 yaş altı dini nikahla gönüllü genç evlilik yapanların, erkeklerin tecavüzcü diye hapse atılıp ağır cezalar alması her yerde geçerli olan kadın beyanının (ben gönüllü evlendim demesi) burada geçerli olmaması ve genç evlenen kızları sen çocuksun deyip kocalarından koparılıp çocukları ile ortada kalmalarının vebalini bizler nasıl ödeyeceğiz! Müslüman bir ülke olarak zina serbestken, evlenenlerin genç evlendi diye hapse atılmasının istismarla yargılanmasının utancı bana ağır geliyor.

Taciz ve tecavüzün ?cinsel istismar? adı altında aynı kefeye konması adalet terazisini bozar hatta bozdu da. Binlerce insan iftira ile cezaevlerinde hem de on beş yirmi yıl gibi ağır cezalarla mahkûm edildiler. Meclisteki tasarı geçerse bu cezalar yirmi yıldan kırk yıla kadar çıkacak. Genç evlenenler de bu ağır cezalarla yargılanıp mahkûm olacak.

Tek taraflı kadın beyanı ile ve taciz iddiası ile insanlara bu kadar ağır cezalar verilmesi hangi adalet sisteminde hangi ülkede var! Kadınlar kendileri üzerinden ya da kız çocuklarını kullanarak hoşlanmadıkları ya da aralarında husumet olan kişilere iftira atıp karşıdaki kişinin hayatını bitiriyorlar kanun eliyle.?(1)

Kadına şiddetin önlenmesi gibi masum bir amaçla hazırlanan tek taraflı beyanın yeterli sayılması mantığı çok sayıda mağduriyet yaratmaktadır. Diğer yandan bu durum, kötü niyetli kadınlar tarafından şantaj aracı olarak kullanılmaya son derece müsaittir.

Sema Maraşlı, bu konuda çarpıcı tespitlerde bulunmaktadır: ?Bu ülkede iftiralar yeni geçim kapısı olmaya başladı. Kız öğrenciler öğretmenleri tehdit ediyor ?istediğim notu vermezseniz cinsel istismar iftirası atarım? diye tehdide boyan eğmeyenler hapiste. Ve iftira atarım istediğim parayı vermezsen diye pek çok kimse tehdit ediliyor ve hayır dediğinde istismar gibi adi bir suçla kendini hapiste buluyor. Bir erkeğin ve ailesinin hayatının kayması, toplum nezdinde haysiyetinin bitmesi bir kadının birkaç cümlesine bağlı; delilsiz, ispatsız. İnsanların haysiyeti bu kadar ucuz olmamalı.

Hele meclisteki tasarıya göre ?mağdurum? diye başvuran kişinin ifadesinin hâkim ve savcı tarafından değil de üniversitelerde kadın hakları adı altında toplanmış feministlerin de alabilecek olmasının getireceği felaketleri düşünmek bile istemiyorum. (2)

Kuşku yok ki, İslam inancına göre adalet, temel merkezi değerlerin başında gelir. Kadınların korunması gibi masum bir gerekçenin arkasına sığınılarak erkekleri mağdur edecek bir adaletsizliğe göz yumulamaz.
Kadın erkek ilişkileri Batı feminist anlayışın temel değeri olan eşitlik üzerinden değil, adalet üzerinden yürütülebilir. İslami açıdan ?İnsanlar arasında üstünlük yaratan özellikler ontolojik değil, manevi, entelektüel ve ahlaki özelliklerdir. Bu özellikleri herkes elde edebilir. Ahlaki ve manevi gelişimin sonu yoktur. ?Allah´ın ahlakıyla ahlaklanmak? ifadesi bu gerçeği anlatır. Ahlaki gelişim her bakımdan mükemmel varlığa yakınlaşmaktır. Bu yakınlaşma eylemi mekânsal değil, makamsaldır.?(3)

Özetle:
1. Hiçbir suçun belirlenmesinde tek taraflı beyan yeterli kabul edilemez.
2. Kadın-erkek ilişkileri toplumun dini değerleri paranteze alınarak değerlendirilemez.
3. Kadına şiddet ve cinsel istismar konusu ele alınırken başka mağduriyetler yaratılmamalıdır.
4. Kadın?erkek ilişkileri Batı düşüncesinin ürünü olan feminist anlayışına mahkûm edilemez.
5. Kadın?erkek ilişkileri feminist anlayışın eşitlik değeri üzerine değil, adalet değeri üzerine inşa edilmelidir.
6. Kuşkusuz toplumumuzda bir kısmı gelenekten kaynaklanan sorunlar vardır. Bu sorunların çözümünde Kur´an ve Sünnetin mesajları mutlaka dikkate alınmalıdır.
7. Kadın ve erkek birbirinin rakibi değil, toplumsal yaşantıyı birlikte yürüten, birbirine destek veren ve birbirine karşı sorumlu olan varlıklardır. Kadın ve erkek birbirleriyle çatışarak değil, sorumluluklarını yerine getirerek anlamlı bir yaşam sürebilirler.
1. Sema Maraşlı, 4 Temmuz 2018
2. Sema Maraşlı, 4 Temmuz 2018
3. Kadir Canatan, İnsan Felsefesi, s: 116

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR