Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Eğitim Sistemimize Dair (2)

Bir toplumu değiştirmenin sistematik yolu onların düşünce ve bilgi kanallarını değiştirmek olduğunu görürsünüz. Kaynağı değiştirilen bilgi zamanla hayata kendi renklerini taşır.


Eğitimin uzun soluklu süreç olduğunu herkes biliyor. Bu uzun soluklu sürecin büyük hayaller ve hedefler içermesi ancak bu sözü anlamlı kılar. Yoksa pratikteki eğitim modeliniz sürekli kesintiye uğrar. Bunu en iyi bizim ülkemizdeki eğitim sistemi üzerinde tanımlayabiliriz. Bizim eğitim sitemi kişilerden çok sistemsel ve fikirsel sıkıntılar yaşıyor. Yani kendimize göre bir bakış açısı ve felsefesi yok. Felsefesi olmayan bir eğitimin bir medeniyete tekabül etmesi zor. Bir toplum inşası hakikat pusulasını alarak, zamanın gerçekliğini içeren haritalara bakarak yol alırsınız.

Ülkemiz son iki-üç yüzyıldır bir kuşatılmışlığın etkisinde. Modern Batı aklı bu kuşatılmışlığı çeşitli alanlarda iyice hissettiriyor. Daha önceki yazımızda buna dair bazı yorumlar yapmıştık.

Giyim-kuşamımız, kelime-kavramlarımız, bilgi-bilincimiz, kültürümüz-geleneğimiz hep bu kuşatılmışlığın etkisinde. Bu kuşatılmışlığı sadece düşmanımızın güçlü oluşuna havale etmek, kaderimize teslim olduğumuzun da göstergesidir. Haklı inancımızın ve haklı davamızın tarafı olamayışımızın sonucu belimizi doğrultamıyoruz. Küfür nereden belimizi kırmış ise oradan başlamak gerekiyor. Batı hegemonyasını nereden egemen kıldı ise bizimde orayı yıkmamız lazım. Bu sorulara baktığımızda toplumların nereden değiştiğine ya da değiştirildiğine bakmamız lazım. Bir toplumu değiştirmenin sistematik yolu onların düşünce ve bilgi kanallarını değiştirmek olduğunu görürsünüz. Kaynağı değiştirilen bilgi zamanla hayata kendi renklerini taşır. Düşüncelere sirayet eder, en sonunda inancınızı da etkileyerek başka bir kalıba girer. Bu zehirlenme türü yavaş olduğundan farkına varılmaz. Bu öğretilerin mekânsal dizaynı da yapıldığından sistematik olarak bu kurumların gönüllü üyesi olursunuz. Batı akılına kapı açtığımızda aslında onun tüm iz düşümleri olan kurumlara da kapı açtık. En önemli gediği de eğitim alanında verdik. Eğitim sistemimiz modern olacak diye İslam ve gelenek bağlarının izlerini silme derdine düştük. Kelime ve kavramlarımız değişince hayata zihinsel algımız da değişti. İsimlerimiz değişti, kişiliklerimiz değişti. Örnek olarak sınıfa girdiğimizde Allah selamı vermek gericilik iken; günaydın, merhaba, hay? vb. kavramlar modern insanın figürleri olarak kabul edildi.

İlmin kaynağı nakil iken, biz aklın hatırına vahyi okullarımızın dışına bıraktık. Okula kadar takke ile gelirken, sınıfa gerince şapkalı göründük. Vahyin doğrularına rağmen, müfredatın doğrularını önceler olduk. Yeryüzü bize mescit kılınmışken, okullar dini vecibelerin ayıplandığı yere dönüştü. Başörtüsü yasaklanırken, mini eteklilerden geçilmez oldu. Hümanizm adı altında zalimleri kahraman yapar olduk. Her kaybedişimizi İslam´ın hanesine yazanlara ses de çıkaramaz olduk. Batı klasiklerini okumak, sınıf kitaplığında bulundurmak, 100 temel eserlerde konu edindirmek uygarlığımızın sembolleri oldu. Moda rüzgarına kapılarak kız-erkek öğrencilerden karma sınıflar oluşturduk. Birbirlerine laf atarak kelime hazinelerini geliştirerek bugünlere geldiler! Kız-erkek öğrencilerini ayrı sınıflarda okutmak yobazlıkla suçlanır oldu. Batının bilim-ilim kahramanlarını o kadar çok anlattık ki çocuklarımız başka kahramanlar arama ihtiyacı duymadılar. Elektriği buldu diye Edison´a Fatiha okuyacak hale geldik. Daha nice örnekler.

Tüm bunlara zaman böyle ne yapalım diyerek geçiştirilecek şeyler değil. Bu hayat modelleri tasarlanmış ve eğitim modelleri adı altında ders kitaplarımızda, medya gücü ile televizyon ve sanal ortamlarda, aydınlar-yazarlar tarafından gazete köşelerinde, tiyatro sanatçıları tarafından sahnelerde, şarkıcılar tarafından müzik parçalarında, aktörler tarafından sinemalarda sürekli gündem edilerek, algılar oluşturularak canlı tutulmakta. Buna karşın verilen tepkiler özgün olmadığı veya sistemleştirilemediği için yerel kalmakta, okullarımız modern görünümlü insan yetiştirmeye devam etmekte. Gelinen noktada eğitim sistemimizde bazı değişiklikler olmasına karşın temelde eğitim felsefemiz aynı. Başarı ve kariyer odaklı sürekli bir yarışın etkisiyle öğretmenler - öğrenciler ?okullar sürekli yarışıyor. Hayırda yarışmak güzeldir ama bu yarışın hayır getirmeyeceği bir eğitimci olarak kendimden ve eğitim camiasından aldığımız dönütler ve yazılan-çizilenlerden anlıyoruz.

Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir Hocamızın ?Bize, farklılıklarımızı zenginlik bilen, irfani derinliğe ve hikmete sahip, Hakka götüren bir yol ve aydınlığa açılan bir kapı lazım. Ahlaki değerleri tanıtan, hayâya hayran gönüller ve insanlığı seven temiz yürekler yetiştiren, milletimizin kadim değerlerine ve tarihine yaslanan nesiller inşa eden bir eğitim sistemi için buradayız. Bize, bizi kendi ruhumuza kavuşturacak insan mektebi lazım.? Tespitinde bulunmuştu. Lakin ?Değişen Türkiye? hedefinde değişmeye direnen, hatta değişime bile ihtiyaç duymayan çok büyük bir kitlenin olduğu da muhakkak.

Eğer bir eğitim felsefesi veya bilincimiz yoksa işimizin zor. Eğitim anlayışımızın sistemleşmesi ve kurumsallaşması gerekiyor. Bunun yanında uygulayıcıların da nitelikli ve şahsiyet sahibi olması gerekiyor. Okuyan-araştıran-sorgulayan ve hedef belirleyen eğitimcilere ihtiyaç var. Teknolojinin mahkûmu olmayan, teknolojiye istikamet belirleyen öğretmenlere ihtiyaç var. Batının ürettiği aletleri ellerinde görünür kılan değil, o aletleri görünür kılan zihinsel alt yapıya ulaşmaya, hatta aşmaya ihtiyacımız var. Ellerimizde okuduğumuz kitaplarla sınıfımıza gidip rol model olma muhtaçlığımız var. Okuduğunu paylaşmaya, kopyala yapıştır kültüründen, üreten ve ufuk açan yeni mısralara, yazılara, fikirlere ihtiyacımız var. Sosyal medyada sanal ortamlarda, sanal gündemlerden gerçek gündem oluşturacak eğitimcilere açlığımız var. Mesleki ve teknik bilgisini geliştiren, aynı zamanda manevi iklimini zenginleştiren, farklı bakış açıları sunan ve üslubuna bunu yansıtan öğretmenlere bu öğrencilerin-gençlerin hasreti var.

  Üstat Ali Şeriati ?İnsanın Dört Zindanı? Kitabında bir öğretmenin öğrencisine: ?İki yıldır aynı sınıfta kalmaya utanmıyor musun? Dediği anlatılır. Öğrencinin cevabı: ?Sen utan ki, yirmi beş yıldır aynı sınıftasın.?  Eğitimcilerin halini güzel bir örnekle anlatır. Eğer eğitim sistemimiz değişecekse öncelikle eğitim camiasının zihinsel değişim yaşaması gerekiyor. Yoksa kısır döngü içerisinde döner dururuz.  Bunu aşmamız içinde okumak gerekiyor. Okumaktan kastımızın başta belirttiğimiz kaygılarla değil, tamamen hayatı anlamaya dönük İslami bir okuma. Bilginin İslami kavramlarla anlatılması, vahyin ışığında sunulması, Allah rızası gözetilerek verilmesi şarttır. Sınıfa girdiğimizde derse ?Bismillahirrahmanirrahim? ile başlamıyorsak hangi kapıyı açmayı düşünüyoruz. Allah´ın selamını vererek öğrencilerimizle buluşmuyorsak bu nesli kim için yetiştiriyoruz.  Biliyoruz ki ideolojik baskıların yoğun etkisi üzerimizde ve bu eğitim camiasında da hissediliyor. Fakat artık bu coğrafyanın temel doğal kaynakları ve özü olan İslam´la buluşması gerekiyor. Çocuklarımızın hayallerini bu dünyadan ötelere taşıyarak, Cennet´le buluşturmak gerekiyor.

Eğitimin temel fonksiyonun istendik davranışları sergilemek olduğunun farkında olmamıza rağmen söz konusu İslam olunca neden bu kadar isteksiz olduğumuz sorgulanmalı. Allah´ın da bizim üzerimizde vahyin ışığında istendik davranışlar istediğini bilmemiz gerekiyor ve bu davranışları sergilememizi istiyor. Bu sadece şekilsel değil ruhsal olmasını da şart koşuyor. Bunun hayata taşıyacak ve geleceği tasarlayacak olanlar başta eğitimciler ve gönüllü eğitimcilerimizdir. Yeteri kadar malzememiz, en önemlisi eşsiz bir üst yöneticiniz (Allah) ve örnek bir önderiniz-öğretmenimiz (Hz. Peygamber) var. İyisi mi yöneticimizi ve öğretmenimizi değiştirmekten başlayalım. Çok şey değişeceğini göreceksiniz. Vesselam.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR