Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Deizme Dair Bir Derkenar

İndirgemeciliğe tevessül etmeden söylersek; değişmez Kur´ani ilkeler bize günümüzde şirin gösterilmeye çalışılan ve sözde ?Allahlı´ birçok değerin felsefi temelinin seküler kaide üzerine oturtulmuş deizm olduğu anlaşılacaktı.


Deizm konusundan önce?

Günümüzde, Müslümanların büyük çoğunluğunun ?çağdaş´ dünyada yaşıyor olmalarına rağmen, birtakım indi mülahazalarla, ne olursa olsun ?eskiyi´ yaşamaktan ziyade yaşatma, modern dünyanın imkânlarından yararlanılmasına koşut olarak eskiye sığınma, yeni durumda üstesinden gelinemeyen ve ortaya yeni bir şey koymama, koyamama durumuna koşut olarak; her şeyden ziyade düşünce tembelliğine bağlı olarak batı´da ortaya çıkan hal ve durumlara yönelik olan kavramlara karşı ?düşmanca´ davranış, hâl ve tavırlara bakıldığında, niye yalpaladığımız, sendelediğimiz, çok şeye yeter olmadığımızda kendiliğinden vücut bulacaktır.

Gerçekten de bu konu içerik açısından birçok zorlukları barındırdığından olsa gerek, çok kişi, çağdaş dünyada yaşıyor olmasına rağmen, hemen hem bu konularla ilgili ciddi bir okuma yapmamış, üzerine düşmemiş, ciddiyetini anlayamamış ya da çoğu kez olduğu üzere, kendisi de çağdaş bir dünyada ve ortamda yaşamasına rağmen birtakım argümanlarla bu işi ?batıl´ bulduğu için öteleyip durmuştur. Ama süreç onu çağdaş düzenler içerisinde ?garip bir şekilde ve türüne özgü şartlarda´ yaşamaya mahkûm etmiş ve kavramlar kendisini ona alabildiğine dayatmıştır.( http://ozgunirade.com/cagdas-kavramlar-ve-duzenler

Günümüzün Müslüman´ının, çağdaş olarak addedilmesinin yanında gerekli olduğu da apaçık ortada olan, haddizatında, din olgusundan tutun da en basit insani ilişkilere kadar hayatın her alanında kendine yer bulan kavramların belki de en önemlileri hangisidir diye sorulduğunda, çok rahatlıkla din-inanç ve amel bağlantılı olarak; bir Kur´ani kavramlarla birlikte, seküler zeminlerde kotarılan batılı kavramlar diye cevap verilirdi?

Din temelli kavramlar, yine din olgusu üzerinden değerlendirildiğinde dahi, zemininin sekülerizm olduğu söylenebilirdi.

İşte bu kavramlardan olan deizm, kendi aralarında birçok farklılığa rağmen diğerleri gibi seküler zeminlerde vücut bulmuş ve seküler hayatın devamı için düşünülüp ortaya çıkarılmıştı.

Diğerleri ise, kabaca teizm ve ateizm ile birlikte bunların alt birimleriydi?

Bunlardan ateizmi, mantık ve anlayış açısından, tarih boyu sürmüş bulunan inkârcılık kavramı ile eşleştirebilirdik. Teizm ise, her ne kadar salt bir Allah/tanrı inancına dayanıyorsa da İslam´daki Allah inancından farklı; deizmi ise, birçok yanıyla onunla örtüşen, bir iki yanıyla da farklılaşan bir kulvarda değerlendirebilirdik.

Kur´an´daki üç tip ?inanç´ insanı kategorisi 

Kur´an üç insan tipolojisinden bahseder; mümin, kâfir ve münafık. İnsan için hali hazırda iki yol varken, insan tipolojisinin üç olması bir rastlantı değil, bilakis ontolojik bir hadiseydi. Kur´an´ın da ifade ettiği üzere küfür, onu yol olarak benimseyenlerin kalbinin farklı farklı olmasının yanında, bir tek yola işaret ederdi. (Bakara,99)

Müminlerin ise, esasa ve dolayısıyla usule ve bunlardan hareketle iman esaslarına aykırı olmaması şartıyla bir ve tek oldukları görülürdü...  (Mü´min,40)

Nifak ehli olan münafıklara gelince, bunlar esasında inkârcı oldukları halde, tarih boyunca tevhid mücadelesi vermiş ve kendi döneminde güçlü konuma ermiş peygamber ve bağlılarına ?iman etmiş´ olarak görünme; inkârcıların güçlü olduğu dönemlerde ve zeminlerle ise, esas kendi tarafı olan inkâr cephesinde yer alma söz konusu olurdu. 

Bu konu ile ilgili olarak Nisa 142. ve 88. ayeti dikkate aldığımızda, konumuz gereği felsefi temelli seküler bir kavram olan deizmi, nifak olgusu üzerinden münafıklıkla, deisti ise, münafık olarak tanımlayabilir miyiz?

Bu iki ayete bakıldığında, değerlendirebileceğimiz kuvvetle muhtemel görünmektedir. Zira Nisa 142 münafığın namazından, onunla insanlara gösteriş yapmalarından ve Allah´ı ancak çok az anmalarından bahis açıyor; 

Nisa 88. Ayette de  müminlerin, münafıklar konusunda ikiye bölünmeleri ile ilgili olarak soru soruluyor; Allah´ın, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak ettiği belirtiliyor Allah´ın saptırdığını hidayete erdirmenin mümkün olmadığı, kimi saptırırsa da, artık ona kesin olarak bir yol bulunmayacağı belirtiliyor 

Ayetlerin mahiyeti ve münafıkların ve gerekse de günümüzde nifak ehli olduğu az çok bilinen insanların davranışlarında hareketle münafıklığı deizm içerisinde değerlendirebilir miydik?

Konu ile ilgili ayetlerin mahiyetinde bir değişiklik olmadığı; apaçık bir şekilde o tür davranış sergilemenin nifak hareketinden kaynaklanan davranışların münafıklık olduğu Kur´ani prensip/ler açısından hiçbir farklılığın ve değişikliğin olmadığı, ama günümüzde din kavramı konusunda zihinlerde oluşan grilik, bundan hareketle dinin mahiyeti ve ondan anlaşılanın ne olup olmadığı ve bunlara tuz biber olacak olan kavram kargaşasını da işin içerisine kattığımızda, bizlerin deizm, deistik hareket ve deistlerle birlikte, çoğu kez de birtakım indi mülahazaların etkisinde kalarak, o güruhun yapıp ettiklerini İslam, Müslümanlık ve onları da Mümin/Müslüman olarak görmemizi sağlayacaktı.

Sözde ateizm karşıtlığı içerisinde görmeye alıştığımız, alıştırıldığımız laiklik benzeri kavramlarla birlikte, her nedense hayatımızı ?kolaylaştırdığı´ zehabına kapılma suretiyle milliliğe bulaştırıldığımız dönemlerde ?bize düşman kılınan´ bilumum sol cenaha, o cenahın her ne yaptı, her ne işledi ve her ne söyledi ve her ne ?söyleyecek´ ise, işin niceliğine ve niteliğine bakmaksızın onları sağcılık adına düşman ve ortadan kaldırılması gereken güruh olarak görme eğilimini Müslümanlara bulaştıran, o bulaşığı insanlık adına ehven gören bir yöne sahipti.

Bir bütün içerisinde baktığımızda, Kur´ani ilkesellik baki kalmak şartıyla, günümüzde bizlere sunulan ve bilgi cürufu ve albenili hayatın parametrelerinin, aslında içerisine giydirilmiş, gizlenmiş bir deist anlayışın hâkim olduğu müşahede edilecekti.

Dostlar kızacaktı, ama indirgemeciliğe tevessül etmeden söylersek; değişmez Kur´ani ilkeler bize günümüzde şirin gösterilmeye çalışılan ve sözde ?Allahlı´ birçok değerin felsefi temelinin seküler kaide üzerine oturtulmuş deizm olduğu anlaşılacaktı.

İnşaallah bundan sonraki bir yazımızda, sacayakları olan laiklik, milliyetçilik, millilik, mukaddesatçılık, muhafazakârlık, sağcılık, kapitalizm, liberalizm, demokrasi vb. kavramları ışığında deizmi incelemeye çalışacağız?. 

Kaleme almayı düşündüğümüz yazı ile ilgili olarak; aidiyetlere yönelik kimlikler bir tarafa, ama laiklik gibi apaçık İslam dışılığa işaret eden(laiklik, kapitalizm, liberalizm vs.) ekonomik ve yaşamsal sistemlerle birlikte, öteden beri genel anlamda insana, hatta biz Müslümanlara dahi doğru, mantıklı, özgürlükçü bir ortam sunduğu düşünülen ve öylece bilinen demokrasi, kulların yönetimsel anlamda kendi geleceğini belirlemede iyi bir yol ve yöntem olmakla birlikte, Allah´a yeryüzünde belli ve belirgin bir fonksiyon vermediğinin deizmin sömürgeci Batılı hegomonyaya hizmet için değerlendirildiği söylenebilirdi.

İman üzere kalma niyet ve ameli/eylemi bizler için hemen her şeyden önemliydi?

deizm ile ilgili görsel sonucu

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR