Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Cafer AKDENİZ


Darbe ve Direniş

Dünyada insan haklarını koruyoruz diye kurulan Birleşmiş Milletler, insan hakları örgütleri, ekonomik teşkilatlar sadece dolaylı veya direk bu darbeci emperyalist devletlerin politikalarını desteklemektedirler.


Darbelerin bile bir şerefi var. Darbe yabancılar tarafından işgal edilen bir yerin yönetimine gelen yabancılara karşı yapılır. Darbe mazlum halklara zulüm eden, haklarını gasp eden darbecilere karşı yapılır, ama darbeyi kendi mazlum halkını başkasına köle yapmak için yapana darbe denmez, buna hainlik ve satılmışlık denir.
Amerika, direk veya dolaylı olarak başta Müslümanların yaşadığı toprakların hemen hepsinde irili ufaklı onlarca darbe yapmıştır. Bugün bu Amerikan emperyalizmine karşı darbe yaparsanız ne ala, ama gidip aynı paralelde emperyalizme ümmetti amade kılmak için darbe yapmak hiç bir aklıselim Müslümanın kabul edeceği bir durum olamaz.
Dünya emperyalizmi çok yüzlüdür, darbeye karşı olduğunu tüm dünyaya haykırır. Uluslararası darbe karşıtı tüm resmi evraklara imza atar, antlaşmalar yapar ama gider Mısır´da Müslümanlara karşı darbe yapar, Etyopya´da yapar, Somali´de yapar, Yemen´de yapar Afganistan´da yapar, yani dünyanın muhtelif yerlerinde canları istediğinde mazlum halklara ve Müslümanlara karşı her türlü liderlere ve halka suikastlar düzenleyerek binlerce insanın kanına girerek darbeler yaparlar. Hasbel kader bunların darbelerine karşı çıkan Türkiye gibi ülke liderleri olduğunda bunu da darbe ve suikastlarla alaşağı etmeye çalışırlar.
 
Gelişmiş batılı devletler üçüncü dünya ülkelerinde bu darbeleri yaparken kendilerine bağlı enayileri kandırarak "bunu sizin için, yardımcı olalım diye yapıyoruz" derler.
 
Dünyada insan haklarını koruyoruz diye kurulan Birleşmiş Milletler, insan hakları örgütleri, ekonomik teşkilatlar sadece dolaylı veya direk bu darbeci emperyalist devletlerin politikalarını desteklemektedirler.
 
Günümüzde batılı güçlü emperyalist devletlere karşı duramayan üçüncü dünya ülkeleri darbelerde son aşamada razı olsalar dahi Batılıların emelleri farklıdır.
 
Batılılar darbe yapmakla kalmazlar, o ülkeyi ilerde kendilerine tehlike arz etmesin diye ülke şehirlerini ve sanayisini yerle bir ederler. Halkın hakiki ve sağlam öncülerini idam ederler, O ülkenin elli yıl kendisine gelemeyecek şekilde savaşı zamana yayarlar.
 
İşte bu gün Irak´ta Afganistan´da Yemen´de Suriye´de ve mağrip ülkelerinde yaptıkları gibi uzun süre devşirdikleri yerli insanlarla uzaktan kumandalı olarak darbelerini, savaşlarını politikalarını bu mazlum halklar üzerinde sürdürürler.
 
Amerikanın geçmişte "Türkiye´deki darbelerde bizim çocuklar başardı" sözü duymayan kalmamıştır.
 
2008 ´de Amerika´nın dışişleri bakanı siyahi bayan biz Irak´ı üçe böleceğiz derken, Amerikan Fox Tv kanalı 15 Temmuz darbesi için bu bizim son şansımızdır demişti. Afganistan vb. ülkelerdeki tüm operasyonlar bu batılı darbe sevici emperyalistlerin işi olarak önümüze çıkmaktadır.
 
ABD Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Irak´taki darbenin oturması için ABD politikaları nedeniyle 500 bin çocuğun öldürüldüğünü ve bunun başarı için ödenmesi gereken bir bedel olduğunu söylemiştir.
 
Bu Batı endeksli darbeye halk direniş destani yazdı. Bu güne kadar askeri vesayete alışılmamış bir baş kaldırı. 15 Temmuzda doksan yıllık askeri vesayete, darbeci zihniyete karşı biriken öfkenin; şiddete, silaha bulaşmadan ortaya koyduğu direnç darbeyi püskürttü...
 
Paletlerin altına yatan kahramanlar; ?Pasif direniş´, ?sivil itaatsizlik´, ?sivil inisiyatif´ terminolojisine yeni bir açılım sundular...
 
Halkın tankı nasıl ezdiğinin tanıkları oldular. Onuruna düşkün bir halkın, gelen ordu da olsa oyunu nasıl bozacağının ispatıydı. Tekbir seslerinin, tetik çeken elleri nasıl derdest ettiğinin muhteşem fotoğrafıydı. Kurşun sıkan değil, kurşunlanan kazandı.
 
Toplumsal sınavın sadece seçim sandığı ile sınırlı olmadığının, sokakta silahlara karşı göğsünü siper etme sınavının öncelik kazandığını gösteriyordu. Belki de bu durum önceki darbelerde gerekli tepkiyi vermemenin bir diyet borcuydu. Ama sonuçta direnen bir halk vardı. Darbeciler ve darbecilerin arkasında pusuda bekleyen dünya şaşkındı. Hesapta olmayan hesaplar üstü bir hesap devredeydi.
 
Bir kıyam ki, kıyamete kadar ses getirecek bir özellik arz ediyordu.
 
Alanları adımlayan adsız kahramanlar: ?İstiklalimize, istikbalimize gelecek kurşunlar, öncelikle sinemize gelsin.´ diyorlardı. Anlaşılan üretilen korkuları, öğretilen çaresizlikleri aşan bu halk, korku tünellerinden çıkmış, zillet gömleklerini çoktan yırtmış ?Zillet bizden uzaktır? diyebilmişti.
 
?15 Temmuz´ ezberleri bozdu. Sivil direniş yeniden tanımlandı. ?Türkiye modeli´ sivil itaatsizlik tarihe geçti. Bundan böyle darbeci, cuntacı, çeteci güçler tüm hesaplarını gözden geçirmek zorundalar.
 
Pasif direniş veya sivil itaatsizlik olarak da isimlendirilen bu mücadele yönteminin en bariz özelliği şiddet içermeden başarıya ulaşmasıdır. Bundan sonra sivil direniş bir sorgulama yöntemidir. Silahsız ama silahlı güçlere meydan okuma cesaretidir. Pasif direniş pasiflerin işi değil, cesurların işidir. Korkuyu yenenlerin işidir. Silahına değil imanına, iradesine, azmine güvenme yürekliliğidir.
 
Bundan sonra bu ülke yönetiminde hesap yapanlar ister asker, ister Batılı emperyalist ecnebiler veya bunların hizmetinde olan Türkçe, Arapça ve Kürtçe konuşan dinli veya dinsiz örgütler kendilerine çeki düzen vermek zorundadırlar.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR