Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


F. Yılmaz ALTUNÖZ


Cinsel Sapkınlıklar Ve İnsan Türünün Sonu

Başta ahlaki otoriteler olmak üzere; psikiyatristler, sosyologlar ve ilahiyatcılar ciddi bir endişe içerisindeler. Bireyin, ailenin ve toplumun geleceği hakkında bir endişe...


Cinsel sapkınlıklar karşısında hükümet edenler, merkezi ve yerel yönetimler, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (Valilikler, Belediyeler, Emniyet Müdürlükleri), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sivil Toplum Örgütlerinin çalışmaları nelerdir? Yani sadra şifa olması; doğrusu meraka değer.

Başta ahlaki otoriteler olmak üzere; psikiyatristler, sosyologlar ve ilahiyatcılar ciddi bir endişe içerisindeler. Bireyin, ailenin ve toplumun geleceği hakkında bir endişe... Alanın uzmanları insan türünün kendi elleriyle kendi sonunu hazırladığını görmekte ve  bir çıkış yolu aramaktalar. Tüm bunlar seküler Batı medeniyetinin ürettiği sorunlar ve onların çaresizliğinin haritası olduğu gibi; İslam coğrafyası da bu sorunun etki alanında her geçen gün yer almakta...

İnsan türünü yok edecek problemlerin başında savaş ve hastalıklar konuşulmuyor. Konuşulan ve gündemin ilk sırasını işgal eden şey; cinsel sapkınlıklar ve üremenin her geçen gün azalması, durma noktasına gelmesidir. Batı bunun şokunu yaşıyor. Türkiye´nin geldiği yer neresidir? İstatistikler bunun yanıtını veriyor.  Ama tehlike çanlarının çaldığını söylemek mümkündür.

Nikahsız ilişkiler; cinsel sapkınlıkların başında gelmektedir. Adını tek tek sayamayacağım ama eş cinsellik ve ensest ilişkiler ilahi gazabı davet eden çok çirkin ve korkunç sapkınlıklardır. Tüm cinsel sapkınlıkları bir başka ifade ile; nikahsız ilişkileri İslam yasaklamakta ve suç saymaktadır. Kabul edilen ise aralarında evlenme engeli olmayan  kadın ve erkeğin nikah eşliğinde yuva kurmasıdır.

Boşanmaların arttığı, evliliklerin azaldığı ve çocuk sahibi olmanın yük olarak görüldüğü modernist/seküler değerler; muhataplarını cinselliğe/şehvete tapınmaya sürüklemektedir. Bu sapkınlığın üst sınırı olarak; ensest ilişkiler ve eş cinsellik öne çıkmaktadır. Birilerinin insan türünü imha edecek bu sapkın hali cinsel tercih ve özgürlük olarak görmesi kabul edilebilecek bir şey değildir.

Ancak kötülüklerin adını sayıp durmak, karanlıklardan bahsetmek, bir başka ifadeyle ağlama duvarına dönüşmek sorunların çözümü için yeterli olmayacaktır. Hele merkezi ve yerel yönetimlerde ve onların birimlerinde görev alanların mazeret üretme lüksleri olmamalıdır. Oralar mazeret depolama mekanları değil çözüm üretme atölyeleri olmak durumundadır. Aynı şekilde sivil toplum kuruluşları/dernek ve vakıflar sorunların değil çözümün bir parçası olmak zorundadırlar.          

Hani hekimlikte bir tanım var ?koruyucu hekimlik hizmetleri? hastalık gelmeden önce gereken tedbirleri almak. Şayet gerekli önlemler alınmaz ise hastalık topluma çok pahalıya mal olacaktır. Bu noktada cinsel sapkınlıkların başında gelen; eş cinsellik ve ensest ilişkilerinin önü alınamaycak olursa; din, toplum, sağlık ve insan türünün devamı açısından çok tehlikeli sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.     

Eş cinsellik ve ensest ilişkilerin ortaya çıkmasının en önemli nedenleri arasında din (ahlak) ve sosyal (ekonomik) olumsuzluklar yatmaktadır. Dinin belirlediği inanç boyutu ve davranış kuralları birey ve toplum tarafından yaşam tarzı haline getirilmesi cinsel sapkınlıkların önünde en büyük engel olacaktır. Ancak dini referanslar tek başına yeterli olamayacaktır. Bunun sosyal özellikle ekonomik olarak desteklenmesi kaçınılmazdır.

Otoriteler ensest sapkınlığın daha çok dini referanslardan yoksun ve yoksul kalabalık ailelerde (ataerkil/akraba) öne çıktığını, buna neden olarak; kalabalık aile bireylerinin aynı mekanları yatak odası ve oturma odası olarak paylaşmaları gösterilmektedir. Yoksul aileler de olduğu gibi mültecilerin de bu risk grubu içerisinde yer almaları söz konusudur.

Bunun için bireylerin bilinç düzeyi yüksek dini/ahlaki eğitime tabi tutulmaları ve sosyal/ekonomik yaşam düzeylerinin yükseltilmesi çok önem arz etmektedir. Bu kötülüğe engel olacak asgari beslenme ve barınma imkanlarının oluşturulması insani ve İslami bir yaşam için kaçınılmazdır. Ancak bilinç düzeyi yüksek bireyler öncelikle refah düzeyi yüksek olanlar ve kamu/STK mensupları olmalıdır ki; diğerlerinin ellerinden tutabilsinler!

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR