Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


Bolluk İçinde Ekonomik Kriz

Sadece oturduğumuz yerden, yaşadığımız şehirden bakmayalım. Daha daha üst perdeden baktığımızda, etrafımızda ve yakın coğrafyalarda yaşananlara baktığımızda yüce Rabbimizin bizlere ve ülkemize ne kadar da çok ikram ettiğini daha iyi anlayacağız.


Otuzlu yaş ve üzerinde olanlar ekonomik krizlere yabancı değildir. Az çok bir şeyler bilirler. Şimdiki gençler sabun yoktu dediğinizde, çamaşır deterjanı yoktu dediğinizde, soba yakacak gaz yağı yoktu dediğinizde, tüp yoktu dediğinizde, zeytinyağı yoktu dediğinizde, çay, şeker yoktu dediğinizde her halde ?hadi ya!? der, inanamadığını söyler.

Bu zamanın gençlerine bir zamanlar, Türkiye´de vefat edenleri saracak kefen bulunamadığını, kefen alabilmek için kaymakamlıklardan ve valiliklerden izin alınması gerektiğini söylesek hiç inanmayacaklar. Evet öyleydi. Bir zamanlar bu ülke yoklar ülkesiydi. Yol yoktu, hastane yoktu, okul yoktu, doktor yoktu, ebe yoktu, hemşire yoktu, ilaç yoktu, elektrik yoktu, su yoktu. Bir zamanlar su taşıyan erkeklerin kollarının vücutlarına oranla daha uzun olduğunu söylesek yine inanmayacaklar. Ama öyleydi.

Bugünlere kolay gelinmedi. Bir zamanların yokları yüzünden nice canlar yok oldu gitti veya sakat kaldı. Neredeyse yaşadığımız toplumda bu yokların acısını çekmeyen, bedelini ödemeyen insan kalmadı. Ülkeyi yönetenlerin art niyetli olmadıklarını düşündüğümüzde herkes elinden geleni yaptı. Tarih yapanları da, yapmayanları da, yapamayanları da kaydetti. Aziz milletimiz bunlara ya tamam, güle güle dedi ya da hadi bakalım devam, daha çok çalışın dedi. Devam denilenler ellerinden geleni yapmak için gecelerini gündüzlerine katıyor.

Küresel dünyada içe kapanık bir yaşam tarzını, kapalı bir ekonomik anlayışı tercih etmemişseniz dünyada meydana gelen birtakım gelişmelerin etkisinde kalmanız kaçınılmazdır. Ülkemiz için de aynı durum geçerlidir. İphone telefonu olan genç krizden bahsediyor. Herhalde en son çıkanı niye alamıyorum diye dert yanıyordur. Ülkenin etkilendiği genel bir sıkıntıdan toplum ve birey olarak elbette etkileneceğiz. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılara ve yokluklara baktığımızda şükretmemiz gerektiği ortadadır. Şükrederken de bizi yönetenlerden, her türlü yetkiyi verdiklerimizden daha iyisini, daha idealinin gerçekleştirilmesini istemek gibi bir hakkımız ve beklentimiz olduğunu da unutmayacağız. Açlıkla, her türlü yokluk ve yoksulluklar içindeyken istiklal mücadelesi vermiş, bağımsızlık kazanmış ve devlet kurmuş bir milletin bu sıkıntıları aşması elbette mümkündür. Sabrımızı, metanetimizi ve ümidimizi asla kaybetmeyeceğiz.

Üzerinde gezdiğimiz yollar yapılmasaydı, hastalandığımızda koştuğumuz hastaneler yapılmasaydı, her ile bir üniversite kurulmasaydı, köprüler, viyadükler, hızlı trenler, hava alanları, barajlar, nükleer santraller yapılmasaydı, savunma sanayimiz dünya ile yarışır hale getirilmeseydi, Cumhuriyet tarihi boyunca alınan öğretmen sayısı son on beş yılda alınmasaydı, her şehre yeni bir stad, yeni bir spor salonu, yeni bir kültür merkezi yapılmasaydı, şehirde ne varsa köyde de o olacak anlayışıyla hareket edilmeseydi vs. bu ekonomik sıkıntıların hiç birisi olmayacaktı. Peki, bu doğru muydu? Elbette değildi. Nimetler külfetsiz değildir. Eleştirilecek meseleler yok değil; eleştiri hakkımızdan vazgeçmiş de değiliz. Ancak fotoğrafa geniş bakalım istiyoruz. Sadece oturduğumuz yerden, yaşadığımız şehirden bakmayalım. Daha daha üst perdeden baktığımızda, etrafımızda ve yakın coğrafyalarda yaşananlara baktığımızda yüce Rabbimizin bizlere ve ülkemize ne kadar da çok ikram ettiğini daha iyi anlayacağız.

Çünkü

Özgürlük nimettir.

Devlet nimettir.

Vatan en büyük nimettir.

Kendisine ikram edilen nimetlerin kadrini bilen yüreklere selam olsun.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR