Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Birbirimize Tahammülümüz De Mi Yok?

Zannediyoruz ki Kur´an´ı çok okusak, çok tefsir yapsak, çok kafa yorsak o zaman Kur´an kalbimize işlenir ve biz de Kur´an´ı yaşarız.


Mü´minler ancak kardeştirler. .. (Hucurat-10)


?Canım kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!´ (Hadisi Şerif)

Yıllardır bu ayetler ve hadisler üzerine onca tefsirler, yazılar yazıldı. Sevgi ve muhabbete dair açılımlar bu ayet ve hadis üzerinde verildi. Müslümanın diğer Müslüman kardeşine yaklaşımının bu ayet ve hadis ile altı çizildi. İslami tebliğ ve davet süreci bu ayet ve hadis ile süslendi. Kalbe ulaşmak için ilahi buyruğun emri üzerine iman kardeşliğine birleşiyor olmamız yüreğimize işlendi. Kan bağını, bu ayet ve hadis  üzerinden Bedir ve Uhud´taki fotoğrafa bakarak anlamaya çalıştık.

Anlamaya çalıştık ama anladığımız kanaatinde miyiz? Vedûd olan Rabbimizin sınırsız sevgi ve muhabbetine karşın bu en güzel isimlerinden  bize düşen pay maalesef sevgi ve muhabbeti bırakın tahammül sınırlarında bile değil. Abdurrahman DİLİPAK´TAN okumuştum ?Birbirimize sevgimiz kalmamış olabilir ama birbirimize  tahammül etmek zorundayız? demişti. Çünkü bunu bile beceremezsek Cennete giden yolu nasıl bulacağız. Nasıl beraberce yol alacağız? Nasıl adalete ve hakka dair ümitleri yeni bir medeniyete taşıyacağız.

Birbirimiz itham ettiğimiz kavramlar kardeşlik bırakmadı ki ortada? Kafirlik ile suçlamak 90´lı yıllarda dile bela idi. Çok şükür bu anlayış kırıldı ama başka bir hal aldı. Okumalarımız bize derinlik kazandıracağına, basiret ve feraset kazandıracağına, birbirimize karşı sevgi ve muhabbete dönüşeceğine; karşı olarak lanse ettiğimiz, samimi bulmadığımız, düşüncesini beğenmediğimizi ya da nefret ve kin beslediğimize ?münafıklık ve fasıklık? üzerinden bu sefer itham etmeye başladık. Yan yana gelirken birbirimize gülüşlerimiz çokta sağlıklı bir fotoğraf oluşturmadığını ancak birbirini tanıyan insanlar anlar. Kalabalık ortamlardaki iltifatlar, ortam dağıldıktan sonraki samimiyet tartışmalarından dolayı sırıtıyor. O zaman ortamın bereketi kaçıyor. O zaman ruhumuz doymak bilmeyen nefsin peşinde dolanıyor.

Oysa ortamlarda söylediğimiz sözler yüreğimizden gelmeliydi?Yoksa aklımızın stratejik planlamasından değil. Allah her şeyi biliyor zaten diyerek havale ettiğimiz bütün sorunların kardeşliğimizi bitirdiği gibi, tüm mazlum insanların umutlarını kırıyor. Ahirete dair dualarımızın, Cennete dair beklentilerimizin, Allah için yaptıklarımızın ihlâsını öldürüyor.  Kur´an hayata aktarımdaki hikmeti bu yüzden kaybediyoruz. Zannediyoruz ki Kur´an´ı çok okusak, çok tefsir yapsak, çok kafa yorsak o zaman Kur´an kalbimize işlenir ve biz de Kur´an´ı yaşarız. Oysa Kur´an´ı hayata taşıma ve kalbe nakşetme işini Allah üzerine almış. Bizim yapacağımız şey ise bilgiyi bilince, duyguları muhabbete, amellerimizi samimiyete dökülmedikçe Kur´an´ı hayata taşıyamayız. Cennet ile daha hayatta iken müjdelenen sahabelerin çoğu bizim sahip olduğumuz bilgiye sahip değillerdi. Bazıları daha tefsirini yaptığınız, tevil ve yorumlarla felsefesini yaptığımız  Kur´an ayetlerinin ancak bir kısmına ömürleri yetti. Lakin anılmaya değer insanlar olarak günümüze taşındılar.

Birbirimizi anlamaya değil de tanımlamalara kalktığımız bu zamanda  kardeşliğe dair bir şeyler söylemek ve buna inandırmak zor. Her tanımlama kısır örneklendirmeler içinde katılaşıyor. Hz. Aliler gibi olmak herkes ister  ama ne hatip ne muhatap Hz. Ali değil? Herkes neyse odur. Rabbimiz bizleri tornadan çıkmış ürünler gibi yaratmadı. Fabrika ürünleri değiliz.

Yorumlarımız kişilerin şahsiyetine, imanına zarar verecek dozda olmamalı. Bir Müslüman diğer bir Müslümanın davranışlarının yanlışlığına dair sevgi ve muhabbet barındıran nasihatlerde bulunmalı. Güven bulanımı yaşadığımız bu zamanda aynı ortamların insanlarının birbirine güven dersi vermeleri ibretliktir. Bu üzerinde uzun uzadıya konuşulacak bir konudur.

Bilinçli olduğunu söyleyen Müslümanların toplumun buhranlarına yenik düşmeleri kabul edilemez. Allah için ayağa kalkanlar, oturanların dedikodularına kulak kabartamazlar. Siyasi ve ideolojik tartışlara girerek birbirlerini tarafgirlikle suçlayamazlar. Birbirimize benzemiyoruz diye, anlama güçlüğü çekiyoruz diye birbirimizi çekiştirmeye gerek yok. Daha öncede bir yazımızda belirtmiştim. Müslümanların bir çok tarafları olabilir ama ben durdukları zemine bakarım. Benim yanımda olmadığı için onu itham etmem ama hak ve batıl çizgisindeki kalın çizgide nerede durduğuna bakarım.

Yoksa yöntem ve teknik tartışmalarına, hak tarafındaki tercih meselesine girerek tahammüllerimizi zorlamayalım? Zaten ince bir çizgide yürüyoruz. Dokunsak patlayacak bomba misali bir psikolojik süreçteyiz. Sevgimizden, muhabbetimizden, saygımızdan ve en önemlisi birbirimizden vazgeçmeyelim?Cennet kardeşlerimizin duasında gizlidir?Vesselam?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR