Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Prof. Dr. Bilal SAMBUR


BİLİNÇ, AHLAK VE İNSAN

Fıtratımıza uygun bir hayat yaşayabilmemiz için bilinç ve vicdanımızın körleşmemesi, köreltilmemesi, çürümemesi ve işlevsizleştirilmesi lazımdır.


Kişinin, yaptığı ahlaki seçimler konusunda derin bir bilinç  düzeyine sahip olması lazımdır. Çoğu zaman ahlaki seçimlerimizin gerçek doğasını anlamakta yetersiz kalıyoruz. Ahlaki seçimlerimiz Allah´ın insanı yarattığı fıtrat durumuyla uyum içinde olmalı, bilgi, özgürlük, irade, güzellik, merhamet,  aşk, umut ve inanç unsurlarını içermelidir. Bilgiden, aşktan, akıldan ve umuttan  soyutlanmış bir ahlakın,  kuru  şekilcilikten öteye geçmeyeceğini, başka bir ifade ile ahlakın ahlakizmedönüşeceğini söylememiz lazımdır. Ahlakizm, insanın  bilinci, bilgiyi, aklı, aşkı, umudu ve inancı kaybederek ahlaki tercihlerde bulunduğunu vehmetme darlığı, açmazı ve sıkışmışlığı içine düşmesidir. Bilinç, ahlakın bir izme dönüştürülmemesini gerekli kılmaktadır.

Bilinç, genel anlamda neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda sahip olunan kavrayış ve anlayış olarak anlaşılmaktadır. Yaptığımız bir hareketin iyi veya kötü olduğu konusunda sürekli olarak yaptığımız değerlendirmemiz, aslında o davranışla ilgili bilinç durumumuzu ortaya koymaktadır. Kişinin ahlaki değerler çerçevesinde günlük hayatında karşılaşacağı durumlara bilinç ve vicdan meyvesi olan karşılıklarda nasıl bulunacağı sorusu, herkesin önünde duran büyük bir meydan okumadır. Bilinç ve vicdan, insanın kalp gözü ve aydınlığıdır. Akıl ışığında kalp gözümüz açık olabilir. Akıl eden ve açık olan bir kalp gözü, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırdetmemize yardımcı olabilir.

Bilinç ve vicdan, yaratılışımızın saf fıtrat halidir. Fıtrat hali olarak bilinç, yaratılışımıza uygun bir şekilde yaşayıp yaşamadığımızı  tezahür ettiren doğal durumdur.  Bilinç, fıtri bir şahitliktir. Kendimiz veya diğerleri hakkında saf olarak ne bildiğimiz, ne hissettiğimiz ve ne değerlendirme yaptığımız şeklindeki insani durumdur. Bilinç, aslında insanın kendi kendinin şahidi olmasıdır. Bilincin insanın kendi hayatına şahitliği olarak anlaşılması, bilincin insanın dışından bir yerden gelen yapay bir durum olmadığını, bizzat insanın kendisinden  gelen doğal insanlık durumu olduğu anlamına gelmektedir. Kendimizin ne yaptığına, ne düşündüğüne ve ne hissettiğine şahitlik etmemiz, bilinç durumunun olmazsa olmazıdır. İnsanın kendi kendisinden gafil olma hali, insani varlığımızdaki bütün çürümüşlüklerin ve yozlaşmışlıkların kaynağını oluşturmaktadır.

Bilinç, varlığımıza ve varoluşumuza derin bakışımızdır ve bizim  sübjektif benliğimizdir. Sübjektif benliğimiz olan bilinç sayesinde düşüncelerimizin, davranışlarımızın ve duygularımızın temelini oluşturan ahlaki ve manevi     değerlerimizin farkında olmaktayız. Bizi ahlaki, manevi ve insani yaşam sürmeye  motive eden dinamik merkez, bilinçtir. Ahlaka, fıtrata ve insanlığa karşı düşünceler, duygular ve davranışlar içine girdiğimiz zaman, nefsimize karşı mücadeleye giren, beni bene karşı uyaran dinamik güç, bilinçtir. Bilinç, benliğin bilgisinin, ahlaki ve fıtri prensiplerin farkında olmayı ve onlara uygun yaşamayı, kendimizi sürekli olarak  varlığımızın derinliklerinden gelen vicdan olak nitelediğimiz  sübjktif benliğe göre  değerlendirmemizi  kapsayan sahici insani özümüzdür.

Bilinc ve vicdan kavramlarının kendimize dair bilgiyi   kendimizle paylaşmamız ve kendimizi bulmamız anlamına gelmesi, varlığımızda iki insani bene sahip olduğumuzu ifade etmektedir. Yüzeydeki benliğimiz, günlük hayatımızı devam etmemizi sağlayan benliktir. Derin benlik ise, varlığımızın derinliklerinde duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değerlendiren, eleştiren, bize daha iyi insan olmamız için yol gösteren fıtri derin benliktir. Biz kendimize ve diğerlerine dair bilgiyi derin benliğimizle paylaşmakta ve gerçek kişiliğimizi derin benlikte bulmaya çalışmaktayız. Bilinç ve vicdan, bir ben vardır benden içeri gerçekliğinin farkına ve şuuruna ulaşma olgunluğudur. Benliğimizin içindeki derin benliğimiz, sürekli olarak varlığımıza ve hayatımıza şahitlik etmektedir.

Bilinç, kendimiz hakkında pasif bir şekilde bilgi toplamak veya ilgisiz bir şekilde kendi kendimizi gözlemlemek değildir. Bilinç ve vicdan içimizdeki aktif benliklerdir. Bilinç ve vicdanı,  benliğimizde kurulan, duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız hakkında sürekli yargılamalarda bulunan ve hükümler veren aktif bir mahkeme ve hakim olarak düşünebiliriz. Hayatımız, fıtrat ve ahlak mahkemesi olan bilinç ve vicdanın huzurunda sürekli olarak yargılanmaktadır.  Ahlaka ve fıtrata aykırı her türlü duygumuz, düşüncemiz ve davranışımız hakkında bilincin ve vicdanın verdiği hükümler,  utanç, suçluluk ve pişanlık şeklindeki tecrübelerle varlığımızı ısırmaktadır. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı, sürekli olarak bilinç ve vicdanımızın ahlaki standartlarında sorgulayıp daha ahlaklı insanlar haline gelmek için çaba sarf etmeliyiz. Derin varlığımızda kurulan vicdan ve bilinç mahkemesinde yapılan devamlı yargılamalar sonucu  benliğimiz, sürekli olarak yap-boz gibi yeniden inşa edilmektedir.

Bilinç ve vicdan, benliğimiz hakkında bilgiler toplayan ve değerlendirmeler yapan fıtrat mahkememizdir Fıtrat mahkemesi olan bilinç ve  vicdan sayesinde neyin ahlaki  olup olmadığını öğrenmekte ve ahlaklı davranışta bulunmak yönünde bilinç ve  vicdanımız bizi motive etmektedir. Bilinç ve vicdan, aslında kimlik olarak gördüğümüz benliğimizi oluşturmaktadır. İnsanın kimliğini oluşturabilmesi için bilinç ve vicdan üzerinde hiçbir baskının  kurulmaması ve dayatmanın  olmaması gerekmektedir.

Fıtratımıza uygun bir hayat yaşayabilmemiz için bilinç ve vicdanımızın körleşmemesi, köreltilmemesi, çürümemesi ve işlevsizleştirilmesi lazımdır. İrade ve özgürlük sahibi bir varlık olarak hayatın asli gayesi olan Allah´a kul olmayı bilinçli bir şekilde hayatımızın başı, ortası ve sonu haline getirmeliyiz. Akılla, düşünceyle ve bilgiyle Allah´a, insana ve kainata dair bilgiyi ve hikmeti edinmenin peşinde olmalıyız. Kalbimiz ve duygularımız, Allah, insan ve yaratılanların sevgisiyle  dolmalıdır. İnsana ve kainata güzel görenin güzel düşüneceği ve güzel davranacağı bilinciyle yaklaşmalıyız. Güzeli, doğruyu, sevgiyi, hakkı, umudu ve iyiyi bilincin bizzat kendisi haline getirmek, yaşam boyu önümüzde duran çetin meydan okumadır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR