Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


Bencilliğin Yalnızlaştıran Zehiri

Tanrılaşan nefis ise basit kullar arasında ayrıcalıklı bir konumda bulunmayı isterler. Böylece yalnızlığa mahkûm imtiyazlı bir sınıf ortaya çıkar. Aslında bu patolojik ruhsal durumun temelinde varlığın yaratılış gerçeğinden uzaklaşmasından başka bir şey y


?Karun, Musa´nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

Allah´ın sana verdiğinden (O´nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.

Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).

C:UsersUzunDesktophırs.jpg

Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: ?Keşke Karun´a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı!? dediler.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah´ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.

Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah´a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: ?Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış!? demeye başladılar.

İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir.

Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler. (Kasas/76-82)

?Tutkuların esiri olmuş bir aklı, bencillik, hırs, öfke, kin, intikam, korku vs. gibi duygular yönlendirir.?(Mustafa İslamoğlu) Patolojik ruh halinin güncel yansımalarından birisi olan bencillik; her şeyi kendi penceresinden değerlendirerek, başkasının görüşünü, durumunu hiçe sayarak onu küçümsemektir. Başka bir deyişle; Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatini düşünen bencil, enaniyetli ve kibirli kişidir.

Hastalıklı ruh halini bedeninde taşıyan insanlar zaman içinde yalnızlaşmaya mahkûmdur. Çünkü zaman içinde yanında bulunanlar kaprislerinden veya kibrinden dolayı onu çekemez bir hale gelecektir. Bu konuyla ilgili Balzac şöyle demektedir; ?Bencillik dostluğun zehridir.? Bu öyle bir zehirdir ki damarlara yavaş yavaş şırınga edilerek zaman içinde insanı duygu özürlü bir yaşam vadisine sürükler. Bu vadi ise insanı erdemlerden kuraklaşmış ve çöle dönmüş ıssız bir vahadır.

Hodbin kişi kendi bencil ihtirasları için başkalarını öldürmeyi ve onları yok etmeyi meşru bir eylem olarak görür. Burada önemli olan ?ben?in sahip olacağı ayrıcalık ve kendisini üstün kılacağı sermayedir. Ancak bu durum her insanın kendi iç dünyasında hodbinliği kuşanması sonucu karşılıklı sinsi düşmanlığın yüreklerde zehirli bir sarmaşığa dönüşmesine neden olacaktır. ?Nefisler ise `kıskançlığa ve bencil tutkulara` hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.? Nisa/128

Bununla ilgili bir hikâyeyi şöyle özetleyebiliriz: İki arkadaş bir ormanda giderken bir küp altın bulur. Çil çil altınlar gözlerini kamaştırır. Sevinçle birbirine bakarak altınları heybelerine doldururlar. Uzun bir müddet yürüdükten sonra gideceklere köye yakın bir köprünün yanında dinlenirler. İkisinin de iç dünyasında iblisin soluğu hissedilmektedir. ?Bu kadar serveti ne diye şu enayi ile paylaşacaksın. Onu öldür bütün altına sen sahip ol!? Bu felce uğramış duygu anaforundaki içsel hezeyanlar onları etkisi altına alır. Bunun üzerine birisi; ?Karnımız acıktı sen git bize köyden şöyle güzel yiyecekler, meyveler al da karnımızı bir güzel doyuralım? der.

Diğerinin de yüreğinde iblisin nefesi bir kasırga gibi esmektedir. Teklifi kabul eder. Yiyecekleri almaya gider. İkisi de enfeksiyon kapmış duygularıyla yüreklerini kirletmişlerdir. Köprünün yanında bekleyen kılıcını hazırlamış arkadaşının öldürmenin planlarını yapmıştır. Diğeri de tabi ki bu sırada boş durmamıştır. Nihayet köye giden yiyecekleri alıp gelmiştir. Onu bekleyen ise arkadaşının arkasını dönmesini fırsat bilip hemen kılıcını çekerek boynunu uçurur. Sonra onu köprünün altına atar. Arkadaşından kurtulmanın verdiği hazla onun getirdiği yiyecekleri afiyetle yemeye başlar. Ancak kısa bir müddet sonra ağzından salyalar akarak o da oracığa yıkılıverir. Çünkü arkadaşı da getirdiği yiyeceklere zehir katarak onu öldürüp altınlara sahip olmayı planlamıştır. Hodbinlik insanların paylaşma duygularını öldürdüğü gibi birbirini öldürmeyi de güzelleştirmiştir.

?Nerede kıskançlık, bencillik varsa, orada karışıklık ve her tür kötülük vardır.? (Yakup´un Mektubu; Yak.3: 16)

İnsan nefsine prangaladığı bir ruhla yaşamaya başlarsa, zaman içinde ruhunun küçüldüğünü ve nefsinin kocamanlaştığını görecektir. Bu ise fil bedenli kuş başlı bir insanın görünümü kadar garabet bir hal alacaktır. İmam Gazali bu hususta şöyle demektedir; ?Ahmaklıkta en ileri gitmiş olan kimse, nefsinin faziletine en çok inanan kimsedir.?

Enaniyeti galip gelen insanlar sahip olmadığı imkân ve varlığın başkalarında olmasını çekemeyecek kadar hastalıklı bir ruha sahiptir. Bu ise beraberinde kıskançlık virüsünün de ruhuna sirayet etmesine neden olacaktır. Bu ise kişiyi diğer insanlardan yavaş yavaş ya uzaklaştıracak ya da onlara karşı düşmanca duygular taşımasına neden olacaktır. Bu hususta Turgenyev şöyle demektedir; ?Bencil insan, tek başına kalmış meyvesiz bir ağaç gibi kurur gider.?

Peki insanları böylesine enfeksiyon kapmış bir ruh anaforuna sürükleyen hezeyanlardan kurtaracak reçete nedir? Bu tedavisi mümkün olmayan bir hastalık mıdır? Tabi ki hayır diyoruz. Ancak bunu gerçekleştirirken yapmamız gereken en önemli unsur uzman tabiplerin rehberliğinde tedavi görmektir. İşte sosyal yaşamımızı her türlü enfeksiyonlara ve virüslere karşı koruyacak olan uzman Doktor Hz Muhammed (as)in tavsiyesi; "Hiçbiriniz, kendiniz için arzu ettiğinizi kardeşiniz için arzu etmedikçe, (kemaliyle) iman etmiş olmaz" buyurdu.

Bununla ilgili bir hikaye anlatılır.

?Adam sürekli kötülük yapıyordu. İnsanlara karşı acımasızdı. Bir gece uykuya daldı. Rüyasında adamı cehennemin kapısında bir melek karşıladı. Melek adama şöyle seslendi;

?Buraya girmemen için, hayattayken tek bir iyilik yapmış olman yeter. İyi düşün?

Uzun süre düşünen günahkâr adam, nihayet hatırladı. Bir defasında ormanda yürürken yolunun üstünde bir örümcek görmüş ve ona basmamak için yolunu değiştirmişti. Heyecanla bu iyiliğini dile getirdi.

Melek gülümsedi ve gökyüzünden bir örümcek ağı indirildi.  Adam bu ağa tırmanarak cennete girebilecekti. Adam ağa tırmanıp yukarıya çıkarken, cehennemdekilerden bazıları da bu fırsattan faydalanarak ağa tırmanmaya başladılar.

Fakat adam döndü ve ağın herkesi taşımayacağından korkarak onları tekmelemeye ve iteklemeye başladı. Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleriyle birlikte adam da cehenneme düştü.

?Yazık? dedi melek. ?Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe döndürdü. O insanlara şefkat gösterebilseydin, ağın herkesi taşıyabileceğini görecektin?

Paylaşma duygusu hastalıklı ruh halinin yansımalarından birisi olan hodbinliğin tedavisi için elzem olan ilaçlardan birisidir. Kendisi için istediğini kardeşi için istemeyen bir felsefe daha çok Makyavellisi bir düşüncenin ürünü olarak insanları birbirini kemiren kurtlara dönüştürecektir. Hevasını ilah edinen bir anlayış beraberinde köle insanlar topluluğu oluşturacaktır.

Tanrılaşan nefis ise basit kullar arasında ayrıcalıklı bir konumda bulunmayı isterler. Böylece yalnızlığa mahkûm imtiyazlı bir sınıf ortaya çıkar. Aslında bu patolojik ruhsal durumun temelinde varlığın yaratılış gerçeğinden uzaklaşmasından başka bir şey yoktur. Yaratılış amacından uzaklaştıkça insan kulaç atmakta zorlanacağı bir akıntıya kapılarak iradesini kaybeder.

Artık kendisi hayat ırmağında kürek çekmemektedir. Akıntıya sürüklenen bir kütükten farksızdır. Ancak bu durumda bile insan ırmağı kendisine hizmet eden bir köle olarak görecektir. Aslında kendisi onun yönlendirdiği bir çöp olmaktan başka bir şey değildir.

Zindandan kurtuluşun yolu vahyin gerçekliğine tabi olarak, Allah´ın kulları taifesine katılarak Doktor Hz Muhammed´in (as) reçeteleri ile tedavi olmaktan başka bir şey değildir. Kendisi için istediğini kardeşi, arkadaşı için de isteme erdemine sahip olan insan bencilliğin dar zindanından kurtularak cennetin nimetlerine doğru yol alan paylaşımcı bir insan gücüne ulaşır. Böylece kendileri için fedakârlıkta bulunduğu insanların kardeşliği ile yalnızlık mahbesinden de kurtularak umudun sonsuz güzelliğine yelken açan bir yolcular safına katılır.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR