Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mustafa DOĞU


Aymazlık

Yaşanan tüm vahşet, soykırım, mezalim ve yeni işgaller sonrasında klasik açıklamalar medyada görünür kılınıyor; ?Şiddetle kınıyoruz! - Lanetliyoruz! - Bunları kabullenmemiz asla mümkün değil! - Tarih yapılanları asla unutmayacaktır!?


14 Mayıs 1948 İsrail´in bir terör devleti olarak ilan edildiği ve ABD, SSCB başta olmak üzere kısa bir zaman diliminde 33 ülke tarafından tanındığı yüzyılımızın en acı-kara günlerinden-tarihlerinden biridir. Bu kabulü gerçekleştiren ne acıdır ki ilk İslam ülkesi ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Bu ilan aynı zamanda bir gün sonrasında Filistin halkı için bitmeyecek acıların, dramların, sürgünlerin, yalnızlıkların yaşanacağı yılların başlangıcını oluşturacak tarih olarak da kayıtlara geçilecektir. İslam ümmetinin kalbine bir hançer saplanmış ve o gün bugündür çıkarılamıyor ve her kanırttırıldığında kanama bütün şiddetiyle artarak devam ediyor. Ama ne hazindir ki İslam ümmetinin kahir ekseriyeti olayları öyle kanıksamış, öyle kabullenmiş ki kanama ve kanırtma asla acı vermiyor, bırakalım harekete geçmeyi konforum bozulur diye üç maymunu oynamaya devam ediyor. Yaşanan tüm vahşet, soykırım, mezalim ve yeni işgaller sonrasında klasik açıklamalar medyada görünür kılınıyor; ?Şiddetle kınıyoruz! - Lanetliyoruz! - Bunları kabullenmemiz asla mümkün değil! - Tarih yapılanları asla unutmayacaktır!?

Yetmiş yıl sonra, tarihler yine 14 Mayısı gösterirken Filistin halkı için yeni bir acı, yeni bir gözyaşı, yeni katliamların gerçekleştiği, ağır bedellerin ödenmeye devam ettiği bir gün olarak geçti en yakın tarihin yapraklarına. ABD, Müslümanların kalbini-ciğerlerini bu defa Vahşi misali elleri ile sökerek yıllardır süregelen kanamalara ve yaralara tuz basarcasına yeni bir eylemin altına koskocaman bir imza atıyordu. Bu eylemin adı; ?Kudüs İsrail´in başkentidir ve biz elçiliğimizi oraya taşıyarak bunu onaylamış olacağız? sözünün gerçekleşmesi-hayat bulması-pratiğe indirgenmesidir. Bu cüretkârlığı gerçekleştirirken; sözüm ona İslam ümmetini oluşturan devletlerin iktidarları, sivil toplum örgütleri, halkları tarafından caydırıcı, yaptırım gücü olan güçlü bir tepkinin ortaya konmayacağından da o kadar emindirler ki, zerre kadar kaygı-korku-endişe taşımaksızın eylemlerini icra ettiler. Onların bu hesabını bozamayacak kadar edilgen-silik-pasif bir duruma düşmüş olmak bile İslam ümmeti için zillet olarak yeterde artar bir durumdur.

Koskoca İslam dünyası nasıl İsrail Devleti´nin kuruluşu karşısında o gün biçare kaldıysa, bugün de yapılan tüm uygulamalara, vahşetlere, mezalime ve katliamlara da aynı şekilde acziyetin doğurduğu bir çaresizliği sergilemektedir. 14 Mayıs çok önceden ilan edildiği halde hiçbir şekilde siyasi-ekonomik ve askeri ön alma anlamında bir adım atmayan İslam dünyası bile bile ladese düşmüş ve Kudüs´ün İsrail´in başkenti ilan edilmesini engelleyememiştir. Çok önceden toplanıp ciddi caydırıcı kararlar alması gereken başta İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği gibi kuruluşlar testi kırıldıktan sonra seslerini çıkarmakta, şov yapmakta, ümmetin sıkışan gazını almaktadırlar. Kudüs´ü ikiye bölerek Doğu Kudüs´ün -varlığı ve egemenliği bile tartışma konusu olan- Filistin Devletinin başkenti ilan etmek bile sıtmaya razı olma deklarasyonundan başka bir şey değildir. Bölünmüş Kudüs kabulü bütününden vazgeçmenin ön hazırlığıdır. Bu saatten sonra yapılacak tüm mitingler, toplantılar, gösteriler, beyannameler bir anlam ifade etmeyecek, karşılık bulmayacaktır. İllede bir şeyler yapılması gerekiyorsa ki; gerekiyor; yapılacak tel şey var; onların anlayacağı dilden-usulden hitap etmek, eyleme geçmektir.

Müslümanlar; nicelik-kemmiyet itibariyle dünyadaki inanç grupları içinde ikinci sırada. İki milyara yakın Müslümandan bahseder istatistiki veriler. Yine aynı verilere göre; Yahudiler müntesiplerinin sayısı itibariyle, marjinal bir takım inanç gruplarının bile çok gerisinde kalarak son sıraya oturmuş durumdadırlar. Nitelik-keyfiyete gelince işin rengi-boyutu bir anda değişiyor ve Yahudiler birinci sıraya oturuyor. Zira zihinsel algı ve bakış açısı itibariyle birçok Müslüman, Hristiyan, Budist, Hindu vs. Yahudi gibi, siyonist gibi düşünmekte-davranmakta-olaylara bakış açısını bu perspektifte gerçekleştirebilmektedir. İşin hazin boyutu da burada yatmaktadır. Zihinsel prangaların esaretinde geçen son yüzyıllarda İslam ümmetinin kahir ekseriyeti tarihin özneliğinden basit bir nesnelliğine indirgenmiştir. Kişilikten-karakterden soyutlanmış, modernizmin, sekülerizmin ve konformizmin esaretine duçar olmuş bir kukla-robot misali, yaşanan olaylara duyarsız, biçare pozisyonda onursuzca bir yaşamı kanıksamış, adeta içselleştirerek kabullenmiştir.

Aslında son yıllar Ortadoğu coğrafyasında bugün yaşanacakların ipuçlarını, ayak seslerini belirgin bir şekilde veriyordu, ferasetli bir bakış açısıyla bakanlar için. Siyonistler her gün yaşattıkları katliam ve zulümlerle arsızlaştıkça arsızlaşıyor, Müslümanların ve birazcıkta olsa insanlığını yitirmemiş erdem sahibi insanların alnını kaşırcasına eylemler gerçekleştirmeye devam ediyordu dozajını artırarak. Mescidi Aksa´nın altını oymakla kalmayıp, askerlerin kirli potinleri ile çiğneniyor, kutsal kitabımız yerlere atılarak üstlerine basılıyor ve bu tüm dünya medyasına servis ediliyordu. Bir avuç başta Filistinli olmak üzere -ki hep bedel ödeyenler onlar olmuştur- Müslüman; bu olaylara seyirci kalınamayacağını, bunun hesabının mutlaka ama mutlaka sorulması gerektiğini söylüyor, sokaklara çıkıyor, gösteriler düzenliyor, birilerinin harekete geçmesinin zamanının geldiğini, hatta geçtiğini haykırıyordu. Ama ne hazindir ki işitmesi gereken kulaklar işitmiyor, görmesi gereken gözler görmüyordu. Anlı-şanlı(!) İslam devletlerinin iktidar sahipleri en şiddetli kınamalarla yürekleri serinletiyor, İsrail´e haddinin bildirilmesi gerektiğini dillendiriyorlardı. Ama sonuç değişmiyor, yapanın yaptıkları yanına kâr kalıyor ve bir sonraki daha büyük mezalim ve katliamlarının hazırlığına başlıyordu. Zira korkulanlar-çekinilenler olmuyor, kimse had bildirme cüret ve cesaretini gösteremiyordu. Taki bir avuç insanlığın onuru olacak yiğitlerin gerçekleştirdiği Mavi Marmara eylemine kadar.

Siyonist terör devletinin kuruluşundan bugüne kadar uluslararası arenada zor durumda kalmalarını sağlayan en önemli hadisedir Mavi Marmara´nın ortaya koyduğu eylem. İsrail yaşadığı korkuyu faş edercesine sergiledi ellerinde hiçbir silahı olmayan bu yiğitleri durdurabilmek için. Adeta tam donanımlı-tam teçhizatlı büyük bir orduyu durdurmaya gelir gibi gelmişlerdi yürekleri cesaret dolu bu yiğitleri durdurabilmek için. En ağır silahlarını, hücumbotlarını, helikopter ve savaş uçaklarını harekete geçirmişlerdi gelmekte olan gemiye karşı. Çok korkuyorlardı yeni bir Talut, Davut çıkarda tüm kazanımlarını yerle yeksan eder diye. Bu eylem İsrail´in aslında ne kadar korkak, ne kadar aciz olduğunu da gösteriyordu görmek isteyen gözlere, anlamak isteyen kalplere. İsrailli yöneticiler sınırlarından bile çıkamayacak hale gelmişlerdi, tutuklanıp yargılanma korkusuyla. Ama ne acıdır ki sahada ağır bedeller ödenerek kazanılan bu başarılı eylem, basit bir masa başı anlaşmasıyla kaybedildi. Çok ucuz bedellerle, inandırıcılığı ve uygulayıcılığı asla olmayacak maddelerle. O gün çekilen ve gönderilen elçiler aradan geçen yıllardan sonra tekrar görevlendirilmek suretiyle sanki İsrail tüm yapıp ettiklerinden nedamet duymuş, pişman olmuş havası estirilerek. Aslında İsrail tarafında değişen hiç bir şey yoktu. Asla geri adım atmıyor ve atmayacağını da haykırıyordu herkesin gözünün içine baka baka.  

Varlığını İsrail düşmanlığı üzerine kurgulamış ve her defasında yapılanların hesabının çok ağır bir şekilde sorgulanacağını bildiren bir İran İslam Cumhuriyeti var kimsenin anlayamadığı. Ortadoğu´nun herhangi bir yerinde bir iç savaş mı var İran hemen orada. Mezhepdaşlarına arka çıkmak, girdikleri savaşlarda başarılı olmalarını sağlamak için. Yemen´de, Irak´ta, Suriye´de çekinmeksizin varlığını gösteren İran mevzu İsrail olunca yaşanan tüm olaylara rağmen ne hikmetse sessizliğe bürünmekte, üç maymunu çok başarılı bir şekilde oynamakta. Ramazanın son haftasını ?Kudüs haftası? ilan etmelerine rağmen, oralarda gerçekleşen tüm zulümlerde, vahşetlerde, işgallerde kendisinden bekleneni vermeyen bu ülke çok hafif deyimi ile karakterleri haline gelmiş takiyyecilik mantığı ile samimiyetsizliklerini ortaya sergilemektedirler.

Arap devletlerini oluşturan iktidarlara gelince. Osmanlının son dönemlerinde girdikleri ihanet girdabından bir türlü kendilerini kurtaramamakta ve adeta bu cenderede boğulup gitmektedirler. Gasıb-ül Haremeyn olan Suud hanedanlığı başta olmak üzere, arkasına taktığı avenesi ile Siyonistleri bile mumla aratacak söylemlerin ve eylemlerin altına imza atmaktan zerre kadar sakınmamaktadırlar. Kendilerinin ve devletlerinin varlıklarının lütufkârı olarak gördükleri batılılara karşı yıllardır her daim diyetlerini ödemekte, iyi bir kul-köle olduklarını ifşa etmektedirler. Allah´ın kendilerine bahşetmiş olduğu tüm nimetleri azgınlık-sapkınlıkları için kullanmakta, ağababalarının müreffeh bir hayat sürmelerini sağlamak için onlara peşkeş çekmektedirler. Mescidi Haramı kıyam ve hürriyet merkezi olmaktan çıkaran bu zihniyet işgalci bir yaklaşımla ümmetin kaygılarını, dertlerini, problemlerini konuşturmaz, tartıştırmaz, dile getirilmez kılmıştır. Yanına aldığı Bel´am kılıklı sözüm ona din adamı-imam müsveddeleri ile batının kalbine sürur ve mutluluk salacak söylemlere, hezeyanlara adına fetva yakıştırmasıyla imza atmaktadırlar.

İslam dünyasının sivil toplum kuruluşlarına gelince. Bunlar iktidarların arka bahçesi olmaktan sıyrılıp, hiçbir hesabın peşinde olmaksızın hasbi bir bakış açısı ile özgür-özgün söylemlerin ve eylemlerin planlayıcısı ve uygulayıcısı olmadıkları müddetçe basit birer yardım kuruluşu olmaktan öteye geçemeyeceklerdir. Mazlumların ümidi olma misyonunu ham bir hayal olmaktan çıkarıp, gerçekten siyasal anlamda ortaya konulacak her eylem, atılacak her adım bu dünyada ve ahirette elde edilecek en büyük kazanım olduğunu hiçbirimizin unutmaması gerekiyor vesselam.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR