Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


Aşk Sevdiğini İncitmemektir

Yaşam hakkı tanımadığımız birinin yüreğinde sevgili olmak mümkün değilmiş bunu öldürülen, taciz ve istismar edilen her kadının bedeninde yeniden anladım.


Nefesini hissettiğimde

Gelen beyaz atının ayak seslerinde

Hayaletim oldun

Korkuyla yaşam gözlerimde

Senin hatıran oldu.

 

Aşk yüreklerde bir heyecan, sevdiğine doğru kanat çırpan bir güvercinin tatlı masumluğuydu. Olabildiğince içten ve pazarlıksızdı.

Beyaz atlı prensin gözlerden gönüllere kayışı ve insan olmanın, sevmenin, sevilmenin doruk noktasıydı aşk.

Hep güzel sözler söylenir ve tatlı vaatlerle geleceğe umutla bakılırdı âşıkların gözlerinde.

Bilinirdi ki aşk sevdiğini incitmemekti.

Sahiplenme değildi aşk, birlikte var olmak ve bir arada farklılıklarımızla birbirimizi anlamaktı.

Yağmurda birlikte ıslanmak, gökkuşağının renklerinde hayatı yorumlayabilmekti aşk.

Ama ne zaman ki sahip olmanın karanlık rengi sözde sevenlerin yüreğine hükmedince renkleri soldu gökkuşağının ve umutsuzluk çöktü yüreklere.

Sahip olmak, sevgiliyi köle edinmekti.

Köleyle efendi arasında aşk değil güce bağlı zorunlu bir ilişki vardı ve köle, efendinin ?malı´ydı.. Her istediğini yapmak zorundaydı. Ve bu aşamada ?mal´a dönüşen sevgili ya kişinindi ya da kara toprağın.

İşte beyaz atlı prensin bir atmacaya dönüşerek sevilenin korkulu rüyası olması aslında prens sanılan kişinin, sevmesini bilmeyen duygu özürlü bir ruh hastası olduğunu göstermesi açısından çok ama çok önemliydi.

Bu yaklaşım erkek olmanın ayrıcalıklı dünyasında sahip psikolojisiyle kadına yani insanlığın diğer yarısına karşı acımasızca davranmanın ilk aşaması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadın cinayetlerinin, tacizlerin, istismarların çıktığı noktada işte tam burada gerçekleşmektedir.

?Kadının kişiliği değil cinselliği önemlidir.?

Reklamlarda öne sürülen bedenler, fetvalarda cinselliğe mahkum edilen cinsiyet, kapitalist dünyada harcanan dişilikler hepsi aynı anlayışın ürünüdür: kadın cinselliktir ve bir maldır.

Kadına bu şekilde bakan bir anlayışın yüreğinde sevgi ve merhametten eser görülmez.

O istismar edilir, tacize maruz bırakılır, terk edilir, aldatılır, kullanılır ama asla terk edemez.

Sevmeme hakkı elinden alınmış bir ?mal´dır erkeklerin dünyasında.

Aşk ölmüştür, sevmesini bilmeyen duygu özürlü erkek efendilerin dünyasında ve kadın onların malıdır yalnızca.

İnciten, bağıran, böğüren, döven, yaralayan, hakaret edenlerin dünyasında aşk, patlamış koca bir balondur yüzlerinde yansıyan vampir gülüşlerinde.

Aşk sevdiğini incitmemekti oysa.  Sevdiğini söyleyenlerin yüreği biraz geniş olmalıydı, sevgilinin acılarını dindirebilmeliydi derinliğinde.

Tahammül edebilmeliydi. Anlamaya çalışmalıydı. Ve en önemlisi dinlemesini bilmeliydi.

?Üzer miyim acaba?? düşüncesiyle onu incitecek en küçük bir davranıştan bile kaçınmaya çalışmalıydı.

Aşk vuslatı olmayan çile dolu bir yolmuş meğer sevenlerin katlanması gereken.

Bedeli olmayan birlikteliklerde söylenen nice güzel sözler bedel isteyen birlikteliklerde sert rüzgarlara dönüşüyordu. Kırmamak için kırk takla attığımız sevgiliyi kırk kere öldürmekten çekinmez oluyorduk söylediği bir söz ve istemediğimiz bir davranışı yüzünden.

En çirkin ses eşeklerin sesiymiş çok sonraları, kulaklarımda fısıltılarını cennet neşesi diye dinlediğim sevgiliyle karşılıklı atışmaya başladığımda anladım.

Ve anladım ki aşk birbirimizi dinlemek ve dinlemek kadar da anlamakta gizliymiş.

Yaşam hakkı tanımadığımız birinin yüreğinde sevgili olmak mümkün değilmiş bunu öldürülen, taciz ve istismar edilen her kadının bedeninde yeniden anladım.

Anladım ki sevdiğine katlanmasını bilmeyenler, sevmesini bilmeyen duygu özürlü ruh hastasıymış.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Mehmet
2.03.2018 10:58:02
Dilinize yüreğinize sağlık hocam.

Nurullah
2.03.2018 16:12:51
Kalemine sağlık üstad.

Ali Kara
2.03.2018 18:46:09
Keşke herkes böyle düşünse hocam.

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR