Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Adalet Kimin Tekelinde

Adalet kimin mi tekelinde? Adalet dâhil hiçbir kavram-değer kimsenin tekelinde değil zaten. Her kavram veya değer aslında insana eşit mesafededir


Anlaşılan adalet kavramının kimsenin kimseye bırakmaya niyeti yok. Böyle bir bilinç düzeyinde, böyle bir bakış açısıyla bırakmasını da beklemek biraz iyi niyetimizin göstergesi olsa gerek. Şu bir gerçek ki adaletin merkezine kendimizi konumlandırmak gibi bir hastalığımız var. Oysa yaşantımız, İslam ümmetinin durumu göz önünde iken, bunca kan ve gözyaşı varken, adalet tellallığı yapmak adalet getirmiyor. Adaleti başkasına havale etmek, adaleti başkası üzerinde balyoz gibi kullanmakta kendi adaletimizi sağlamıyor. Sağlamadığı gibi iş ve uygulamalarımızdan sürekli marazlar çıkıyor. Hal böyle olunca başlıyoruz edebiyata? Bu süreçte adalette, adaletimiz de payına düşeni alıyor.

Anlayacağınız hangi kavrama bakarsak bakalım bizim bu kavramların özü ile ciddi problemimiz var. Bu problemi şahıslar üzerinde yürütmek,  dipsiz kuyuya bir taşta biz atıyoruz anlamı taşır. Niyetimizde, hataları düzeltme değil de kişiyi veya fikirlerini pazara çıkarmak olunca cümbüş başlıyor. Ağlasak mı? Gülsek mi? Bilemiyor insan?

Abdülaziz BAYINDIR´ın güzel bir benzetmesinde ?Bir deli kuyuya taş atmış 40 akıllı çıkaramamış? dedikten sonra şu soruyu soruyordu ? Bir akıllı bir kuyuya taş atarsa kaç akıllı çıkarır?? ? Çıkaracak yiğidin epey bir feraset ve basirete sahip olması gerektirdiği kesin. Çünkü attığımız taşı kimse bulmasın adına atıyoruz. Hal böyle olunca içinden adalet çıkması, hakka riayet edilmesi, hukuku özümsemesi epey güçleşiyor. Modern kuralların bizi zorladığı aşikâr. Çünkü bizim dilden konuşmuyor. Konuşmadığımız bir dilin bize anlatacağı şeyde gönülle buluşmuyor. İnancınıza olan yabancılığı hissedince de o kurallarla ciddi olarak cedelleşiyoruz. Anlayacağımız sistemin bozuk terazisi bizi tartmaya yetmiyor. Tartsa bile adalet zuhur etmiyor. Bazen modern kuralların suç saydığı şeyi inancımız helal sayıyor. Bazen de tersi? Cuma namazına çağrılan bir Müslüman´ın işi dolayısı ile kutsal saydığı mesleğini tercih ederek görevini ifa ederken sevap beklemesi bu tür bir çelişkidir. Allah´tan Cuma namazım saati memurlar için düzenlendi de bu yaman çelişkiden kurtulduk. Lakin yine de Cuma namazımız kendisine adaletle yaklaşmamızı bekliyor notunu düşelim?

Hakkını vermediğimiz her amel adaletsizlik kokar. Çünkü onun özünden bir şey eksiltmek onun hakkına girmektir. Kendimize yapılan haksızlıklara karşı tavrımız bir başkası için pekiyi görüntü vermiyor. Hiç kimsenin ?Ben haksızlığa gelemem? deyişinden dil olarak beri kaldığını söyleyemeyiz. Lakin aynı duyarlılığı Allah için olan kısma gelince işler değişiyor. Kılmadığımız vakit namazlarımız bile kazaya uğruyor. Hakkını vermediğimiz namazın bizden beklediği adaleti ona çok gören zaman diliminde göz nurumuzu kaybediyoruz. Dinin direği sallantıda iken ekonomik krizlerin derdine düşerek geleceğe dair kaygılarla boğuşuyoruz.  Müslümanca hayat krizi yaşıyoruz ama bu doları kafasına takan cenahtan ses bir türlü çıkmıyor. Hal böyle olunca, bu kadar hassas davranan bir yanımız varken, üstat Necip Fazıl´ın dizeleri aklımıza geliyor.

Hasis sarraf,

Kendine başka kese diktir

Mezarda geçer akçe neyse,

Onu biriktir?

Adalet beklediğimiz besbelli ama aynı zamanda yanında hürmette olsa tadından yenilmez tavrındayız. Çünkü takdir beklediğimiz yanımız, takdir toplayacak işlerimizden daha çok iştah kabartıyor. Oturduğumuz yerde, iş yapmadığımız halde, yola çıkmadığız halde, yine de her halimizden-hallerimizden memnun halimiz geleceğimizi tehdit ediyor. Maddi zenginlik içerisinde sabah-akşam yediklerimizi eritme adına turladığımız zamanlar yaşıyoruz. Tek çeşit sofralardan açık menü sofralara taşınmışız. O zaman Hz. Peygamberin açlıktan karnına taş bağladığı rivayetleri hatırlatarak, fakirleri doyurma niyetimiz dumura uğruyor.  Bu iştah ile mescitlerimizin kapısına uğramayan ayaklar egzersiz salonlarından çıkmıyor. Görüntü adına fıtrat değişikliğine yenik düşüyoruz. Estetik cerrahları en çok ziyaret edilen poliklinik olma yolunda ilerliyor. Amerikan Plastik Cerrahi Derneği´nin resmi dergisi ?Plastic and Reconstructive Surgery´de (Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi) yayımlanan rapora göre, 2017´de ABD´de 13 ila 19 yaşlarındaki 229 bin genç estetik ameliyat yaptırdı? haberi yayınlanmıştı.  Çok şaşırmıştım. Bizim coğrafyada şuan makyaj ve sahte montaj ile kaldığına şükretmek gerek mi bilmiyoruz ama Amerika´daki gibi bir tıp derneği verileri açıklasa bizde öğrensek halimizi-ahvalimizi?

Başka adalet duygusu zedeleyen başka bir yanımız da eleştiri furyasına dalmış gitmişiz. Lakin birbirimizi eleştirme adına çizik attığımız görüntüsü varken kardeşlik ve adalet nasihatları hakikat ile buluşmuyor. Hakikatle buluşmayan bu nasihatlar sizin kaderiniz olmuyor. Şahsiyete dönüşmeyen kişiliklerden marazlar ortaya çıkıyor. Kalp ve zihin çatışması o zaman ayyuka çıkıyor. Söz ve eylem tutarsızlığı cetvel ile bile ölçülmüyor. Birbirimizin cennetine vesile olmamız gerekirken birbirimizi cehenneme sürüklüyoruz. Birbirimizin hakkına-hukukuna garantör olmamız gerekirken birbirimizin hakkına-hukukuna göz dikiyoruz. Ama tüm bu zafiyetimiz yüzünden  ?Müslüman böyle olmalı? paylaşımlarımız bizim duruşlara yeniliyor. Bitmek bilmeyen dokundurmalı mesajlar birilerini (sistemin kurucularını) zenginleştirirken,   Müslüman şahsiyetimizi fakirleştiriyor. Zemin kaybı yaşayanların duruştan bahsetmesi ise ayrı bir konu olarak konuşulması gerekir?

Rasim ÖZDENÖREN´in ? Eleştirmiyoruz, yakınıyoruz? tespiti hakikaten yerinde. Değerli âlimlerimiz, yazarlarımız, çizerlerimiz bu yakınmadan nasiplerini alıyorlar. Bu ümmet için dertlenen insanlarımıza, tv. Kültürü ile ilim dersleri vermeye kalkışıyorlar. Dil adalet vasfını kaybedeli çok oldu. Ondan hak adına bir şey çıkmayınca, yalanla hemhal olan yalan makinesine dönüştü. Edep ile buluşmayan insan, edepsizlik çarkında dönüyor.  Dil yaraları gönül yarasına dönüşeli çok oldu. Dil, susma erdemini kaybetti. Konuşunca hakkı konuşma emrini unutu verdi. Ağzına geleni söyleyince, ağzından çıkanı kulağı duymaz oldu. Allah için zalime söylenmesi gereken sözler belli menfaatler adına, belli stratejiler adına yarınlara bırakıldı. Yarınlar gelince, bir kez tevil edilen hakikat bir daha nasibimiz olmuyor.

Sonuç eksenli tartışmalar bizleri bir yere götürmediği belli. Sitemsel ve yapısal sıkıntıların yanında Allah´ın dinene olan bağlılığımızın zayıf olmasından kaynaklanan duruşsal sıkıntılar ile yol alıyoruz. O yüzden kişiler ne kadar iyi niyetli de olsa hakikat tecelli etmiyor. Hikmetimiz, ferasetimiz, basiretimiz işlerimizin helal ve haram ölçüsündeki ayarsızlık yüzünden kayboluyor. İrademiz ve imanımız artık dilimize söz geçiremez oldu. Oysa anı coğrafyanın insanlarının birbirine merhamet eksenli bakması, güvene dayalı bir ilişki kurması, hakkı ve sabrı tavsiye ederken kendi üzerinden değil de Kur´an ve Sünnet ekseninde anlatması gerekmez mi? Hangi denge adına atamadığımız adımların ilkesel duruşlar söz konusu olduğunda, makam ve mevki karalamasına bakmazsızın atılması geren adımların atılması, söylenmesi gereken bir söz var ise söylenmesi, zemin kaybı yaşanmadan bir duruş sergilenmesi gerekmez mi? Karalamalara aldırmadan yürünmesi gereken yolda yürürken sizlerin önüne çıkan engelleri aşmak, haksız ithamlara başınızı çevirmek, yolunuza taş koyanlara ?selam? deyip geçmek gerekmez mi?

Sözümüz kime? İlk önce elbette nefsimize? İlke ve duruşlarınızı belirlediğiniz bir yapıda kime denk geliyorsa onlara?

Adalet kimin mi tekelinde? Adalet dâhil hiçbir kavram-değer kimsenin tekelinde değil zaten. Her kavram veya değer aslında insana eşit mesafededir. Bu noktada kimseye torpil de geçmezler. Bizlerin durduğu yer aslında değerlere olan yakın veya uzaklığımızı belirler. Bizim niyet ve amellerimizin hayata yansıması bizim adaletle olan ilişkimizi ortaya çıkarır. Adalete olan mesafemiz epey ırak gözüküyor. Gözden ırak olan, gönülden de ırak misali? Anlayacağımız adaletten epey uzaklaştık. Tekrar adaletle buluşmak için adaletin bize değil; bizim adaletin merkezine doğru yaklaşmamız gerekiyor. Değer ve hikmet yolculumuz o zaman anlam kazanacak ve aşağıdaki ayet hayatla buluşmuş olacak? Vesselam?

 ?Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah´a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah´a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.? (Maide-8)

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Ömer
5.12.2018 10:57:44
Muhafazakar bir çizgide olduğunuzu düşünüyor ve sitenizi takip etmeye çalışıyorum. Ama noel alışveriş reklamı sityenize pek yakışmıyor.Çizginizle pek bağdaştıramıyorum doğrusu. (bu ne Lahana ile bu ne pehriz turşusu diyesim geliyor )

Mehmet AKTAŞ
5.12.2018 16:56:21
Ömer Bey hassasiyetiniz ve uyarınız için teşekkür ederiz ama genel bir tarama ile reklamları rafine etmekteyiz ama gelen reklam içeriklerini kontrol etmek elimizde değil. İyi okumalar.

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR