Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nevzat KAYA


15 Temmuz Bir Direniş Destanıdır!

...ihanet şebekelerinin kol gezdiği bir düzende, her daim dışlanmış, aşağılanmış, değersizleştirilmeye çalışılmış bir neslin, yenilgi yenilgi büyüyen hikayesini neslimize ve nesillerimize iyi anlatmamız gerekiyor.


Hani ezelde takdir edilen bir karar gereği "yok olmaya mahkum bir Firavun düzeni" vardı ya. Sonra da ilahi takdir kıyamete kadar değişmeyecek olan, her devrin müstekbirleri için aynı akıbete götürecek bir sünneti bize vaaz ediyordu. Buna karşılık bizden istenen ise, sadece Allah´a hakkıyla kul olmak, zalime karşı mazlumdan yana durmak ve asla adaletten sapmamaktı. 
 
Biz böyle olacaktık, ilahi kudret ise buna karşılık bize vaadinden dönmeyeceğinin teminatını veriyordu..!
Hani Nuh(as), "Rabbim! Ben yenildim, artık intikamımı al demişti" de, yerin ve göğün kapakları açılmıştı ve yeryüzünden küfür bir anda temizlenip gitmişti. 
Sonra Hud, Salih, İbrahim, Lut, İsa ve diğerleri peyderpey gelmişlerdi de, Allah onları dokuz baş çetelerden, Nemrut´ların ateşlerinden, fuhuş ve hile düzenlerinden, çarmıhlardan kurtarıp, kurdukları firavuni düzenlerini ise kafirlerin başlarına yıkmıştı..!
 
Sonra sıra Firavun´a gelmişti. Musa(as)´ın yumuşak sözüne karşı kibirlenmiş ve; "Bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattir" demişti. Derken şeytan ona, yenilmez olduğunu kulağına fısıldamıştı da, amansız bir şekilde Musa(as)´ın ardına düşmüştü. Oysa ardına düştüğü kendi eceliydi de, "firavuni düzenin" bu sünnetten haberdar olması mümkün müdür? 
 
Sonra Allah, onlar farkına varmadan bahçelerinden, pınarlarından, hazinelerinden ve şerefli makamlarından çıkarıp, denizin dibine gömmüştü. Yine kazanan; haktan, adaletten ve mazlumdan yana olan Musa(as) olmuştu..!
 
Aslında bu sünnet hiçbir zaman değişmedi ve kıyamete kadar da hiç değişmeyecek. Hak ve Batıl savaşı, Hz. Adem´den kıyamete kadar aynı kulvarlarda devam ediyor ve edecek de. 
 
Günümüzün okumasını yaparken, tarihsel bütünlüğün, hayatın üzerine yaratıldığı gayenin ve ilahi hikmetlerin esrarını anlamadan yapılacak bir değerlendirme, bizi doğru bir karargaha götürmez. 
 
Yüzyıl önce başımıza örülenin ne olduğunu anlamadan, bugün başımıza gelen onca musibetin üstesinden gelmemiz mümkün değildir.
 
İpotek altına alınmış millet iradesi, ipleri ellerinde bulunan bir esaret düzeni ile Lozan´da bize giydirilen dar gömleğin ne olduğunu iyi anlamamız gerekiyor. 
 
Öyle bir düzen ki, içinde şeyh de var fahişe de. Birbirinden haberli veya habersiz kripto yapılanmaların, ihanet şebekelerinin kol gezdiği bir düzende, her daim dışlanmış, aşağılanmış, değersizleştirilmeye çalışılmış bir neslin, yenilgi yenilgi büyüyen hikayesini neslimize ve nesillerimize iyi anlatmamız gerekiyor. 
 
Bana göre 15 Temmuz gecesi, ilahi hikmetlerin ayan beyan ortada olduğu onurlu bir direniş gecesiydi. Şayet öyle olmasaydı onca insan seline rağmen bir kaldırım taşının dahi sökülmediği, bir dükkanın camının bile kırılmadığı anlamlı bir direniş ortaya çıkmazdı. 
 
İnsanların büyük bir cesaretle evlerinden bir ilham ile çıkması ve hikmetli bir duruş sergilemeleri gösteriyor ki, bu direniş ilahi bir yönlendirme ile oluyordu..!
 
Bu zafer şahsi etkilerinden daha çok, kabul görmüş bir duanın ve makbul olmuş bir amelin, ilahi kudretin yardımını celbedişiyle alakalıdır. 
 
Doğru ya, mazlumlara yardım eden, onların sesi, soluğu olan bir anlayış ile onlara karşı kör ve sağır kesilenler, Hak katında bir olur mu? 
 
Ne çare ki, anlamadıkları ve anlamak istemedikleri bir şey var. O da Allah´ın oyun bozucu üstünlüğünü ve bu halka yardım edişini anlamıyorlar. 
 
Ne zaman ki "işte an bu an, bugün bize karşı duracak yoktur" dedikleri vakit, göklerden gelen bir kararla alaşağı olmanın, rezil ve rüsva olmanın unutulmaz gecesini yaşadılar. 
 
Yüzyıl düşünüp taşınsak dahi kimin kim olduğuna dair bir öngürüye sahip olamayacağımız girift bir karmaşayı, bir gecede ayan beyan edip ortaya çıkaran ilahi bir yardımı hissetmek zorundayız. 
 
Bu yardım şundan dolayıdır: Bu halk mazlumlara ekmeğini ve yurdunu paylaştı. Mazlumların ahını alanlarla duasını alanların bir olduğunu mu zannediyorsunuz? Asla, zafer kesinlikle haktan yana duranlarındır. Böylece bu ihanete kalkışmaları gayretullaha dokundu da, Allah´ın gazabına uğradılar..!
 
Evet, unuttuğumuzda unutulup yok olacağımız sorumluluklarımız ve emanetlerimiz var. O da, bizim sadece bizden ibaret olmadığımızdır. Gözü ve kulağı bizde olan bir ümmet ve mazlum bir dünyanın hikayesi var. 
 
Bunun farkında olmayanların ucuz kahramanlıklar peşinde ahkam kesmelerine ise sabretmekten başka yapacağımız bir şey yok. 
 
Elbette tarih bunu yazacak. Belkide tüm bunlar 100 yıl öncesinden kendi uyduruk kahramanlarını ve destanlarını ortaya koyup, bunun üzerinden bir anlayış inşa edenlere karşı, bir rövanş olarak tarih boyunca zikredilecek..! 
 
Bu direniş destanını bazı kavramlarla bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde itibarsızlaştırmaya çalışanların uğraşları da boştur. Bunlar geçicidir ve dere mutlaka kendi yatağına dönüp, akmasına devam edecektir..!
 
Tarih istesek de istemesek de bizi zor bir karar almaya var gücüyle itiyor. O da, bize biçilen bu dar elbisenin dışında kalanlarla gönül köprülerimizi tekrar tamir etmekten geçiyor. Kaybedecek bir şeyimiz yok ama kazanacak çok şeyimiz vardır. Unutmayın, dersi acılar, yıkılmışlıklar ve yenilmişlikler olanların kaybedecekleri bir zafer yoktur. 
 
Bizim en büyük talihsizliğimiz ise, mert bir düşmanımızın olmamasıdır. Yeryüzünü hile ve desiselerle, paranın gücüyle dizayn edebileceğini sananlar yanılıyor. Şeytanın tuzağı muhlisleri nasıl etkilemiyorsa, haçlıların hile ve desise üzerine inşa ettikleri siyasetler, doğru ve hak üzerine inşa edilen siyasetlere yenilmeye mahkumdur. Yeter ki bunu adalet namına yapalım. Çünkü yeryüzünün kalıcı hakimiyeti ancak adaletle sağlanır.
 
Velhasıl konu bağımsızlık ve istikbal ise, millet olarak partiler üstü düşünecek bir diyalektiğe ihtiyacımız çok fazla. Fevrilikten sıyrılıp, dar siyasi hesapların dışında bir bakış ve vizyon inşa etmemiz gerekiyor. Aynı kıbleye bakanların, aynı suallerle haşrolacakların, tefrikalarla uğraşma lüksü olamaz.
 
Bunun için 15 Temmuz bir direniş destanıdır diyorum. Tarih sahnesinden silindiğimiz günden bu yana, yeniden tarih sahnesine dönüşümüzün miladi başlangıç adıdır. 300 yıllık gerileyişimizin ve 100 yıllık esaretimizin son bulduğu, yeniden diriliş sürecine girdiğimiz bir diriliş vaktidir. 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR