Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Zarrab olayına tek yönlü bakamayız!

Ufuk Söylemez - 23.11.2017

Zarrab olayına tek yönlü bakamayız!

R. Zarrab´ın ABD´de tutuklanmasını takiben ağır yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları ile açılan davada, Halkbankası Genel Müdür Yardımcısı H. Atilla´nın da tutuklanmasının ardından, E. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Halkbankası E. Genel Müdürü Süleyman Aslan ile bir diğer Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan hakkında da tutuklama kararları çıkarıldı.

Bu gelişmeler olurken, diğer yandan R. Zarrab´ın ortağı B. Zencani hakkında da İran´da sürdürülen yargılama sonucunda idam cezası verildi. İnfazın ancak İran´dan çalındığı iddia olunan petrol ve doğalgaz paralarının iadesi şartıyla mümkün olabileceğine dair de bir karar verildi.

Bu uluslararası boyutlu olaya, Türkiye´de hemen her konuda görmeye alışık olduğumuz üzere ?siyah-beyaz? diye kategorize ederek bakmamalıyız, bakamayız.

Yani vatansever, demokrat ve namuslu insanlar, bir yandan R. Zarrab´ın iktidarın bakanları ve üst düzey bürokratlarıyla rüşvet temelinde yaptığı iddia olunan usulsüz işlerin ve buna bulaşan şahısların kayıtsız-şartsız savunucusu ya da koruyucusu durumuna düşmemelidir.

Diğer yandan ABD´nin bu davayı ülkemize karşı bir siyasi şantaja dönüştürerek ekonomimize ve ülkemizin itibarına karşı bir koz olarak kullanmasını da destekler ve alkışlar bir konuma sürüklenmemelidir.

HAYATİ UYARILAR

Bu konuda, 12 Eylül 2017 tarihinde bir yazı yazmıştık ve özetle şunları söylemiştik; ?...Çünkü ABD yakın geçmişte, önce BM tarafından ilan edilen, bilahare bizzat kendisi tarafından kapsamı genişletilen yaptırım kararlarına aykırı iş ve işlemlere tevessül eden çoğu ABD ve AB ülkelerine ait olan bankalara da yüz milyonlarca dolarlık para cezaları verdi. Ancak T. Halk Bankası ile ilgili olarak, sadece yaptırımların delinmesine yönelik değil, banka dolandırıcılığı, rüşvet gibi yüz kızartıcı suçlardan da dava açmaya yoluna gittiği görülüyor bugün ABD´nin eline, FETÖ - PKK/PYD terörü ve bölücülükle yoğun mücadele verdiğimiz bu dönemde, Türkiye´ye karşı böylesi bir kozu veren siyasi iktidar bakanlarıyla bürokratlarıyla birlikte büyük bir vebal altına girmiştir. Bu dava ve soruşturmalar sonucunda T. Halk Bankası´na verilebileceğinden endişe duyduğumuz ?milyonlarca dolarlık? bir para cezası mevzubahis olursa, bunu kimler-nasıl ve ne hakla ödeyecektir? Türkiye Cumhuriyeti´nin kamusal sermayeli köklü bir bankasını bu duruma düşürenler bunların hesabını hiç vermeyecekler, hiç utanmayacaklar mı acaba?...?

Yine bu köşede yaklaşık 6 ay önce 30 Mart 2017 tarihinde yazdığımız yazıda ise şöyle demiştik;?...Türkiye Cumhuriyeti´nin kamusal sermayeli köklü bir bankasının Genel Müdür yardımcısına yönelik bu gözaltı olayı, münferit ve kişisel bir hadise değildir. T. Halk Bankası´nın 2010-2015 yılları arasında milyonlarca dolar usül ve yasa dışı ticarete, kara para transferine ve aklanmasına, bankacılık dolandırıcılığına, Rıza Sarraf (Reza Zarrab) ile birlikte kurumsal olarak katıldığı ve sorumlu olduğu iddia edilecektir işin sonunda. Çünkü ABD´ye bu işlemlerle Türkiye´ye karşı kullanılabileceği çok sakıncalı bir koz verilmiştir... İşin daha vahim tarafı, o tarihler arasında bu işlemlere cevaz veren bankanın o dönemlerdeki genel müdürleri de (Süleyman Aslan) bankanın yasal olağan idare ve işleyişinden birinci derece sorumlu olmaları nedeniyle gündeme getirilmek istenebilir. Türkiye Cumhuriyeti´nin itibarı ve Türk bankacılık sistemi açısından çok büyük ve vahim gelişmelerle karşı karşıya kalma riskimiz var. Böyle şeylerin olmasını inanın hiçbirimiz istemeyiz ve arzu etmeyiz. Çünkü mevzubahis olan, Türkiye Cumhuriyeti´nin itibarı ve ekonomisinin istikrarıdır. Ama üzücü olan, koca çınar, Türk ekonomisinin vefakar kurumu, milli bankamız Türkiye Halk Bankası´nın gözü kara, niteliksiz, yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmış bakanlar ve bürokratlar yüzünden ağır bir töhmet altına sokuluyor ve imajının yerle bir ediliyor olmasıdır. Buna neden olanlara yazıklar olsun...?

TAVŞANA KAÇ-TAZIYA TUT KURNAZLIĞIYLA OLMAZ!

İşte bugün piyasalarda, özellikle döviz kurlarında doların neredeyse 4 TL´ye avronun ise 5 TL´ye ulaşmasına neden olan spekülatif döviz ataklarının öncelikli sebebi bu gelişmeler nedeniyle yaratılan olumsuz beklentilerdir.

Zaten, 15 yıldır uygulanan ağır borçlanma ve yüksek ithalata dayalı hatalı politikalar sonucunda enflasyon-işsizlik ve faizlerin çift haneye yükselmesiyle ve yatırım ikliminin bozulmasıyla zor bir dönem geçiren ülke ekonomisinde bu gelişmelerden kaynaklı olumsuz beklentiler üzerine tam anlamıyla tuz-biber ekiliyor maalesef.

R. Zarrab olayını tümden inkar ederek ve siyaseten bir reddiye söylemiyle tavır alarak kafamızı kuma gömemeyiz.

Sosyal medyada speküle edilen 5-6 Türk bankasına yönelik milyarlarca dolara ulaşacağı söylenen yaptırım ve ceza tehdit ve risklerinin nasıl bertaraf edilebileceği -inşallah olmaz ama- olduğu takdirde bunun para ve döviz piyasalarına, bankacılık sistemimize olası etkilerinin nasıl göğüslenebileceği ve tepki verilebileceği konusunda süratle bir ?acil önlem komitesi? oluşturulmalıdır.

Yoksa hamasi laflarla bağırıp, çağırarak önlem alınamaz, çare bulunamaz.

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü´nün geçen gün Paris´te yaptığı açıklamalar (Esed düşmanlığı ve NATO ile devam etmek istiyoruz vb. lafları) ABD ve NATO karşıtı tüm ulusal tepki ve söylemleri adeta tekzip eder mahiyettedir.

Bunun manası, gelebilecek milyarlarca dolarlık olası cezaya da ?neo-liberal ve emperyal sistem? içinde kalma beyanları nedeniyle ister istemez rıza göstereceğiniz şeklinde anlaşılabilir ve yorumlanır.

Biz milli duruşla ulusal çıkarlardan yana tavrımızı açıkça ortaya koyduk koyuyoruz. Ama Cumhurbaşkanı ile onun Sözcüsü aynı günde birbiriyle çelişen ve/veya tavşana kaç-tazıya tut şeklinde algılanabilecek tavırlardan ve söylemlerden mutlaka kaçınmalıdırlar...

 

Kaynak: Aydınlık



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz