Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

YENİ BİR MENEMEN VAKASI

Hüseyin AKIN- 30.08.2018 Perşembe

YENİ BİR MENEMEN VAKASI

30.08.2018 Perşembe

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya bir soğan yüzünden ikiye ayrıldı. Menemen soğanlı mı soğansız mı olmalı? Ünlü gurme Vedat Milor Twitter hesabından yaptığı menemen anketine tam 438.000 katılım oldu ve %51 ile menemen soğanlı olur diyenler kazandı. Menemeni soğanlı yiyenlerin havasından geçilmiyordur artık. Bir Norveç ya da İsveç özentisi olmalı bu. Türkiye iktisadi, sosyal ve siyasi meselelerini bir iki gün unuttuğunda menemen, mıhlama, omlet gibi yemeklerin ayrıntısını konuşur hale geleceğiz demek ki. Tabi menemenin içindeki soğanı, domatesi, yağı ekonomik tartışma zeminine çekmemeniz şartıyla. Tartışmaya yeni bir şey eklemek niyetinde değilim, ancak şunu da söylemeden geçmeyeyim: Ne soğanlı ne soğansız, yeter ki menemeni yapacak el usta ve maharetli bir el olsun, gerisi hikâye!

 BEN HİÇ DUA KİTABI YAZMADIM

2004 yılında ağızdan ağza dolaşan ya da kayıt altına alınmış şifahi kültürün bir parçası olan dualar ve bedduaları içeren bir kitap hazırladım: Semtlere Göre Dualar. Dua olgusuna sokak sosyolojisi bağlamında bir dikkat çekme hedefi gütmekti amacım. Oğuz Kağan´dan Sezai Karakoç´a, Faruk Nafız Çamlıbel´den Nazım Hikmet´e Oğuz Atay´dan Gökhan Özcan´a, Sibel Eraslan´a kadar dua örneklerini sundum. Bir tür alkış (dua) ve kargış (beddua) antolojisiydi yapmak istediğim. Siz buna dilekler ve ilençler derlemesi de diyebilirsiniz. Tunceli Çemişgezek dua ve beddualarından Ağrı Doğubeyazıt dua ve beddualarına, Ünyeli Gürcülerin dua ve beddualarından Şanlıurfa-Mardin-Erzurum-Maraş dua ve beddualarına kadar 81 ilin şifahi kültüre yansıyan dua ve beddua envanterini çıkardım. Şifahi kültür kaynağı kurumuş olan büyük şehirlerin merkez ve ilçeleri için anket ve birebir görüşme yoluyla dua ve beddua örneklerini karşıdaki kişilerin ağızlarından çıktığı gibi aktardım. Nişantaşı, Kadıköy, Çankaya, Alsancak vb modern ilçelerin dua ve beddua envanteri böyle oluştu. Kahvehaneler, kafeler, köy ve kasaba dernekleri bu anlamda istifade ettiğim çok önemli mecralardı. Dolayısıyla her çeşit kültürel ortamdan akan dua ve yöresel, nevzuhur beddua örneklerinin yer yer mizahi özellikler barındırması gayet normaldi. Neredeyse basımından bugüne 15 yılı bulmuş olan bu kitabımın hâlâ Eyüp Sultan´daki dua kitaplarıyla yan yana konulması anlaşılır gibi değil. Ömrüm boyunca hep dua ettim, lakin hiç dua kitabı yazmadım. Kitabın internet ya da başka mahfillerde çaresiz insanlara göz kırpar bir üslup ve tonla satışa sunulması tamamen bilgim dışıdır. Sosyal medyada kitabın kapağına ve işgüzarca piyasa sunumuna bakarak mal bulmuş mağribi gibi laf sokuşturmaya çalışanlar kitabı bulabiliyorlarsa şayet (çünkü baskısı yok) okuyup o şekilde eleştirilerse biz de istifade etmiş oluruz. Kitabın yanlış anlamalara sebep olan taraflarını izale edilerek yakın zaman içerisinde Halkın Dilinden Dualar ve Beddualar adıyla yeniden basıma hazırlanacaktır. Bunu da buradan duyurmuş olalım.

 

 BÜTÜN YAĞMUR DUALARINA ÂMİN

Yok hayır, bir dua kitabından bahsetmeyeceğim. Sevgili şair kardeşim Selim Sina Berk´in birbirinden güzel şiirlerini içeren bir ilk şiir kitabından bahsedeceğim. Selim Sina Berk Allah vergisi bir isme sahip sanki. Eserinden evvel adıyla kitabına yakışıyor. 1991 doğumlu. Bunu niçin söylüyorum? 27´sinden daha yeni gün almış olduğuna vurgu olsun diye söylüyorum elbette. İlk şiir kitabı için iyi bir yaş. İki bölümden oluşuyor Selim Sina´nın şiirleri. Bu ayrım iki farklı iklimin şiirlerini karıştırmamak için olsa gerek. İlk bölüm, Elmalar ve Elmacık Kemikleri 13 şiirden oluşuyor. Başlıklar o kadar etkileyici ki ben hemen Safir ve Nurtepe´yi okuyorum. Yok, orada oturduğumdan değil, ne bileyim ben de çok severim bu mahalleyi. Safir´in tepeden baktığı semtle Nurtepe´yi sahici bir halk çocuğu kıvamında karşılaştırıyor şair. Şu dizelere dikkat: ?benim avuçlarımdaki kirde açar ısırgan ayrık otu / gökdelenlerin camında olsa olsa camsil kokusu / onun çatısına çıkarıp indirirler seni vahiy diye yeryüzüne / benim mahallemde ben her evde aynı keder aynı işsiz aynıkpss?.

 

Şiire inanılır mı? Ben inanırım. Şaire demedim, şiire dedim. Ben burada şairin söylediklerinin şiir olduğuna kalpten inanıyorum. Şairin istese de yalan söyleyemeyeceği yer işte burası: Hayatın gerçeği. Bu şiirler neon lambalarıyla aydınlatılan türde şiirler değil. Bu şiirlerdeki evlerin kışın sobaları yanmıyor ve çocuklar annelerinin hiç sönmeyen bakışları ve dualarıyla ısınıyorlar. Trafik lambalarında kaderin ön camlarını silen çocukları başka yerde aramayın, baba tokadıyla uslanmayan çocukları da. Sokağı çok iyi bilen mahalleden gelen bir şairin harbi ve de delişmen aşkları ve hüzünleri desek çok acele bir hüküm mü vermiş oluruz?  Mısralar arasında gezerken aklımdan geçendi bu. Şu çocuk mezarı gibi iki dize beni böyle söylemeye sevk etti: ?hayat rahat vermeyince / ölüm rahatsız etmiyor beni?.  Yağmura değil, alın teriyle yeşeren işçi çocuklarına şiir yazan kaç şair kaldı şunun şurasında. İkinci bölüm şiirleri de aynı delişmenlikten nasibini almış, bir o kadar da ironik. Bu bölüm de beş şiirden oluşuyor. Bu dizeler de Cennet Derya/sına Ücretsiz Geçiş yapmak isteyenlere gelsin:

?Fuzuli söyledi bir zamanlar / o demeseydi ben diyecektim / gene de duymanı istiyorum / ?sevgilim´ / mecnunu bu yarışta ben de geçtim.?



Anahtar Kelimeler: YENİ MENEMEN VAKASI

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER