Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Ekonomist Ali Kılavuz İle Özel Söyleşi: Yap-İşlet-Devret Modelinde Ekonomi Kime Emanet?

Bu düzlemde; manevi değerleriniz korunamaz, sizin dünya görüşünüzün kapsamı alanında gerçekleşen gelişmeler ve toplumsal değişimin her türü kadüktür, Finansal zenginliklerin el değiştirmesi, yeni zenginlerin oluşması ve toplumsal deviniminin minimum 50 yı

Ekonomist Ali Kılavuz İle Özel Söyleşi: Yap-İşlet-Devret Modelinde Ekonomi Kime Emanet?

Söyleşi: Said Alioğlu

Ali Kılavuz*

Haber Duruş: AK Parti iktidarı, her alanda olduğu gibi eski Türkiye´nin yanlış ekonomi uygulamalarına alternatif oluşturduğunu, yeni adımlar, dev projeler yapıldığını söylemesine karşı, bugün gelinen noktada oluşan kriz(ler)i nasıl izah edebilirsiniz?

 Ali Kılavuz: AK Parti dönemi, ekonomi algısı ve yönetimi, yeni bir ekonomi bakış açısı ile ele alınmış, bir ekonomi projeksiyonudur. AK Parti ekonomi modelinde, büyük yatırımlar, öncelikle yatırım olarak değil, istihdam, görünür bir eser ve siyasi malzeme teşkil edecek şekilde ele alınmaktadır. Ülke refahını artıran, gelecek nesillere borçsuz bir ülke bırakmayı kaygı edinen, gelişmiş ve müreffeh toplumlar çizgisinde, vatandaşları için kazanım hedefleyen bir ekonomi yönetimi değil de, kısa vadeli (15-20 yıla sari) ekonomik modellemeler üreten bir sistem kurgulamışlardır. Duble yollar, tüneller, havaalanları, şehircilik planları, uluslararası anlaşmalara dayalı boru hatları, nükleer enerji vs. gibi projelerde dahil, Türkiye ekonomisinde, ekonomik olmaktan ziyade, sosyo-politik olgular düşünülerek ele alınmış projelerdir. Görüntüde halkı cezbeden, anıtsal nitelik taşıyan, göğsü kabartan, kısa süreli istihdam sağlayan bu projeler, devlet aygıtının kredibilitesi ile değil de, yap işlet devret modeli ile, 20-25 yıllık süreçlerde dış kaynaklı kredilere devletin kefil olduğu, işletmecilik gelirlerinin geri dönüşleri ile ödenen dış kaynaklı kredibilite kullanılmıştır. Evet, bu bir ekonomi politikası olarak belirlenebilir. Bir benzerini Turgut ÖZAL ve Adnan MENDERES´te de gördüğümüz bir siyasal karar veriş ve uygulayış modelidir. Öncelikle bu gerçekleri ortaya koyarak Türkiye ekonomisinde gerçekten hatırı sayılır ekonomik başarılar elde edilip edilmediği tek başına değerlendirilemez. Bununla beraber, toplumun ihtiyacı olan, kısa vadeli çözümler, kısa vadeli ekonomik ferahlamalar, gözle görülür müşahhas yapılar ve toplumsal huzur birlikte düşünülerek oluşturulmuş bu siyasal kararı değerlendirmek gereklidir. Bu çerçevede Türkiye´nin son 15 yılında, ortaya konulan ekonomik gelişmeler?? hem iktisadi hem siyasi hem sosyolojik hem de konjonktürel olarak değerlendirildiğinde, AK Parti dönemi, kısa vadede çokta kırılgan olmayan bir ekonomi modelini aşama aşama vücuda getirmiştir. Her seçimde halktan almış olduğu siyasal geri bildirimler ve girmiş olduğu seçimlerde almış olduğu başarılı sonuçlar, ekonomi yönetiminin de başarılı olduğu sonucuna bizi götürmektedir. Oysa ki; devletler, toplumsal ekonomi yönetimini, orta ve uzun vadeli olarak ve konjonktürel gelişmeleri de baz alarak planlar ve uygularlar. 1950´lerden sonraki Almanya sanayi hamlesi, 1970´lere geldiğinde büyük bir güç oluşturmuştur. Savaştan yeni çıkmış bir ülkenin, 20 yıl gibi bir sürede, dünya çapında ekonomik anlamda söz sahibi bir pozisyona gelmesi dünyadaki öncü rolünü koruyarak sürdürmesi incelemeye değerdir. Ekonomi politikalarındaki başarı kriteri, kısa dönemli döngülerde, rapor ve analizler eşliğinde değerlendirmek yanlıştır. Bu şekilde bir ele alış, önümüzdeki X bir zaman sonra, konjonktürün değişimi, iç ve dış dinamiklerin değişimi, dost ve düşmanlıkların değişimi gibi hususlar devreye girdiğinde, öngörülemez riskler ortaya çıktığında, buna hazır bir ekonomi modeliniz ve altyapınız yoksa, uyguladığınız program başarılıdır denilemez. Bu cümleden mülhem olarak, AK Parti dönemi ekonomi yönetimi açısından, uzun vadeli ve öngörülebilir bir gösterge oluşturamamıştır. Bunun neticesinde, uluslararası siyasal konjonktürel değişim, ekonomiyi (parayı) silah olarak kullanan dış güçlerin etkisi ile, krizle yüz yüze gelinmiştir. Yıl başında belirlenen enflasyon oranının çok çok üzerine çıkılması, döviz karşısında Türk Lirasının %30 civarı değer yitirmesi, toplumsal huzurun bir anda bozulmasına, insanımızın ekonomik algısında ?Ne oluyoruz?? ifadesinin kullanılmasına neden olmuştur. Üretimin gücüne dayanmadan (Almanya gibi), orta ve uzun vadeli alt yapı yatırımı oluşturmadan, ulusal ve uluslararası para politikaları teorilerini siyasi söylemlere kurban etmeden, geçirmiş olduğumuz bir 18 yıl görseydik, bugün bu kriz dönemleri yaşanmamış olacaktı, ya da daha az zayiatla atlatılıp, daha güçlenmiş olarak yoluna devam eden bir ülke olacaktık. Şu anki kafa karışıklığı, görselleri ve siyasi söylemleri ile güçlü bir ekonomi olan Türkiye kavramı bir yanda, dış mihraklı saldırılar karşısında krize sürüklenen Türkiye bir yanda, 3-4 aylık dönemde zor günler yaşayan bir Türkiye ekonomisi gerçeğini ortaya koymuştur.

 Haber DuruşGerek rahip Brunson´ un tutuklanması üzerinden ve gerekse de ülkeye epey zamandır giren ve küresel sermaye imzasını taşıyan sıcak paranın seyir değiştirmesi sonunu ekonomik bir kriz ile karşı karşıya kalmıştık! Ki bu sıcak parayla devasa yatırımlar yapılacaktı, yapılıyordu. Ama paranın kaynağının epey kısmının yerli olmaması ve mecra değiştirmesi sonucu, haliyle suların çekilmekte olduğu görüldü. Bu kriz aynı zamanda birbiriyle var olan ilişkisinden dolayı küresel bir krizdi. Kapitalizmin artık umut olmaktan çıktığının da habercisiydi oluşan bu krizler. Buna rağmen AK Parti iktidarının İslamcı olarak bilinmesine ve Müslüman bir yanı olmasına rağmen, on küsur yıldır kapitalizme alternatif bir sistem arayışı ile ilgili olarak, en azında bilimsel alan itibarıyla dahi olsun, kaçınması ne ile ve nasıl izah edilebilir sizce?

 Ali Kılavuz: Yukarıda da belirttiğimiz gibi, toplumsal ekonomik modeller, uzun süreli, büyük idealler etrafında, ilmi olarak birbirine kenetlenmiş, sosyal ve kültürel seviyeleri yakın bireylerden oluşan toplumlarda tezahür eder. Bu da eğitim ve kültür seviyesinin inanç ekseninde modellendiği bir ekonomi algısını beslemelidir. Hem dünya hayatında başarı kriterini hem ahiret hayatının başarı kriterini hem de dünya nimetleri kavramını!! yan yana oturttuğunuzda, birinden ödün vermeden diğerini sivriltemezsiniz. Şöyle ki; dünyalık başarılar için çalışan, üreten, proje geliştiren bir toplum hedefindeyseniz, dini referanslarınızı ya kalbe ya da göklere havale edersiniz. İktisadi teoremler, başarılı ekonomi modelleri, finansal analizler ve dünyalık olarak refah seviyenizdeki artış, sizin için başarı kriterini ve düzlemini oluşturur. Bu düzlemde; manevi değerleriniz korunamaz, sizin dünya görüşünüzün kapsamı alanında gerçekleşen gelişmeler ve toplumsal değişimin her türü kadüktür, Finansal zenginliklerin el değiştirmesi, yeni zenginlerin oluşması ve toplumsal deviniminin minimum 50 yıllık periyotlar halinde tezahür ettiğini düşünürsek, kısa vadeli planlar uygulayan bir ekonomi modeliniz, uzun vadeli toplumsal dönüşümü içeren ekonomi modeli için engeldir. Siyasal iktidarın her türlü iç ve dış çekişmeye rağmen 18 yıllık iktidarı, toplumun felsefi yönde temellendirilerek bir ekonomi modeli oluşturulması için yeterli bir süre değildir. Toplumdaki kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları ve uzun vadeli planlar peşinde olan bir devlet aygıtı, aynı amaç etrafında bir araya gelerek, minimum 50-100 yıllık bir projeksiyonda arayışa başlamalı, zaman içerisinde uygulayacağı orta ve kısa vadeli planları da bu büyük plana teşne olacak şekilde sürdürmelidir. Ancak bu durumda kapitalizm!! algısı karşısında, manevi pencereden yeni bir perspektif kurgulanabilir. Bu sorunuzun cevabı, belki bundan 35-40 yıl sonra anlamını bulacak ve AK Parti dönemi siyaseti kendi tarihi sürecinde yeni bir ekonomi modeli arayışı çerçevesinde, başarılı veya başarısız diye değerlendirilebilecektir.

 

Haber Duruş: Yeni iktidar sürecine uygun düşecek şekilde deruhte edilen YEP´in gelecek için önemli olduğu vurgulandı ve bunun da hemen herkes tarafından kabul edildiği görüldü! Bu programın, öyle iddia edildiği kadar orijinal olup olmadı epey kişi tarafından henüz teyit edilmemişken, bu programın yeni, reel ve uygulanmasının iyi ve güzel sonuçlar vereceği düşüncesi, bu şartlar içerisinde ne kadar doğru olabilir?

 Ali Kılavuz: Bir önceki sorunuzda cevap vermeye çalıştığım çerçevede olayı değerlendirirsek, siyasal iktidarın, bütün şartlara rağmen, uzun vadeli ekonomi politikası oluşturmaya yönelik çabası, 2071 vizyonu çerçevesinde ele almaya çalışması, bu yürüyüş esnasında ortaya çıkacak sorunlar, yoldan ve raydan sapmalar, siyasal kaybediş riskleri, iç ve dış tehditler hepsi bir değerlendirildiğinde, ekonomi politikasında 2071 yılında nerede olacağımız, dünya ve Türkiye ekonomisinin konumu, kendimize münhasır ekonomik bir model geliştirip geliştiremediğimiz ortaya çıkacaktır. Biz bu süreci yaşayanlar olarak, an itibariyle değerlendirmekte zorlansak ta, risklerini, ipuçlarını, ayak izlerini takip ederek, 2071 hedefine bu ekonomi politikalarıyla ulaşmanın zor olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Milli ve manevi değerlerini ekonomik göstergelere ezdirmeyen, faizden ısrarla kaçan, toplumsal adaleti ve huzuru matematiksel verilerden önde tutan anayasal ve yasal politikalar geliştirilmedikçe, ekonomik istikrar elde edilemeyeceği bir gerçektir. Eğer bu sağlanmazsa, kısa dönemli gelişim ve birikintilerinizi, bir gün bir rüzgâr veya bir yangın alır götürür. Buna da kriz denir. Ve siyasal önderler ?Krize göğüs germe? cümlesi ve söylemleri ile kendi çapsız plan ve projelerini gölgelemeye çalışırlar.

"Dengelenme, Değişim ve Disiplin" sloganıyla hazırlanan Yeni Ekonomi Programı 3 yıllık bir programdır. Hazırlanan bu program daha büyük ve uzun vadeli başka bir planın master planı mı?Öncelikle buna bakılmalı. Ülkemizin bu hükümet döneminde MAKRO planı ne idi; ?2071 dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almak, teknoloji devrimi ve uzay çağı Türkiye si? YEP in gerçekte bu hedefe ulaşmaya ne kadar katkısı vardır, büyük planın parçası mıdır? Yoksa; kiriz dönemi siyaseti çerçevesinde ele alınan önlemler manzumesi midir? Bu durum maraton koşusu için hazırlanmış bir sporcuya muhtelif ağırlıklar asılmasına benzeyecektir. Her kriz bizi yavaşlatacak, saptırmaya çalışacak, siyasal irade de bu durumu güncel politik siyasete oyuncak etmeden çözümler üretecektir. Ama MAKRO plandan sapmadan

 Haber Duruş:  Bu programın isminin zikredilmesinin hemen akabinde AK Parti´nin ekonomi kurmaylarının McKinsey´ in huzuruna çıkması; bu mali denetim şirketinin tam on altı bakanlığın a´dan ?z´ye denetim işinin başına geçme çaba ve düşüncesi ve bunun aynı zamanda kamuoyuna sunulmadan yapılmak istenmesi, Türkiye ekonomisin on altı yıllık AK Parti iktidar sürecinde alarm verdiği anlamına gelmez mi?

/resimler/2018-12/5/1719228257312.jpg

 Ali Kılavuz: Böyle bir anlamı çıkarmak doğru değildir. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi, AK Parti dönemi politikalar, kısa ve orta vadeli olarak belirlenirken karşılaşılan yol kazaları, krizler ve siyasal zorluklar, toplum mühendisliği manevraları ile çoğu zaman atlatılmıştır. Türkiye ekonomisi, huzuru ve bekasına yapılan saldırılar, içten olduğundan daha etkili bir şekilde dışarıdan gerçekleşmektedir. MacKinsey meselesi bu çerçevede analiz edilmelidir. İktidarın ekonomi politikalarını dış mecra ve yatırımcıya, onların güvendiği bir kanal üzerinden izah ettirmeye çalışması için kullanılan MacKinsey şirketi, profesyonel ve kurumsal bir raporlama ve analiz şirketidir. Raporlama ve analiz kavramıyla, yetki ve sorumluluk kavramları birbirlerine karıştırılmamalıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN´ ın müdahalesi ile MacKinsey meselesi bitmiş olsa da, akıllarda kalan, ülke içindeki iki benzemez akımın (Sağ Muhafazakar, Sol Kemalist) Türkiye ekonomi politiğine etkisi açısından ciddi önem arz etmektedir. Süreci tersinden işletirsek, MacKinsey´ in yapması muhtemel çalışmaları neticesinde, dünya ekonomi çevrelerine verilecek olumlu bir vizyon ve nihayetinde Türkiye´ ye çekilecek yatırımlar, Türkiye halkının ekonomik krizler karşısındaki salvosunu önemli ölçüde etkileyecekti. Tabii şu durumda keşke ile başlayan cümleler kurmak pekte doğru değil. Her sürecin artı ve eksi yönleri birlikte değerlendirilmeli, uzun vadeli plan ve projeksiyona uygunluğundan hareketle değerlendirilmelidir. MacKinsey meselesi, çokta abartılacak ve Türkiye´ nin ekonomi politikalarını ve siyasal eğilimlerini etkileyecek bir mesele değildir. Bürokratik, kurumsal ve profesyonel hizmet satın alımı olarak değerlendirilmeli, bu durumun hükümetin başarısızlığı veya ihaneti gibi görmek haksızlık olacaktır. Farz edelim ki, aile şirketimize dışarıdan danışmanlık desteği almışız, Ürettiğimiz malın dış pazarlara satılması için satış danışmanlığı desteği almışız. Böyle değerlendirsek daha doğru olur kanısındayım.

 Haber Duruş: Belki mizansen de olabilirdi, ama bir yandan ilk ağızda birçok fabrikanın yanması, iflas edilmesi durumu ve bir yandan da konkordato ilan eden büyük şirketler duruyorken var olan krize rağmen gerek iktidarı gerek yandaş medyanın ve gerekse de partili kitlenin, ?kriz, miriz yok, sadece kara propaganda ve beri yanda da kendini Avrupa´ya ve ABD´ye kabul ettirmiş güçlü ve dirayetli bir iktidar var´ söylemi ne kadar gerçekçi durur ve de ne kadar işe yarar olmaktadır?

 Ali Kılavuz: Ekonomi politikalarında dizginleri elinde bulunduranlar; siyasal gelecekleri, bugüne kadar yapmış olduklarının karşılığı ve gelecek planlarını bir arada düşünerek söylem geliştirirler. Ülkenin ekonomik bir saldırı altındayken ne olduğunu anlamaya çalıştığı bir durumda, devlet aygıtının görevli ve yetkili ağızları, huzur ve sükuneti oluşturmak ve diğer birimlerin zaman kazanmasını sağlamak açısından, bu söylemlerde bulunmaları anlaşılabilir. Ama bu onların gerçekleri ifade ettikleri anlamına gelmez. Gerçek ortada ve dupduru bir şekilde tezahür etmeye devam eder. Marketlerde gıda fiyatları, pompalarda benzin fiyatları, enerji fiyatları, vergiler vs. artar, kemer sıkma politikaları devreye sokulur, vatandaşın alım gücü düşer, KOBİ sınıfı sanayicinin ve tüccarın işi ve ödemeleri bozulur, enflasyon yükselir, büyüme durur ve hatta geriler. Bu süreç uzadıkça kontrolü ve izah edilişi zorlaşır. Şu an yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bunlara karşı söylemler ve bu karşı söylemlere karşı söylemler, gerçekçi bir şekilde değerlendirilmeli, kimin suçlu ilan edileceğinden daha ziyade, ?Nerede yanlış yapıyoruz?? sorusu irdelenmelidir. Siyasal kayıplar yaşansa bile?

 Haber Duruş:  Göründüğü üzere mevcut iktidarın ?gizli ve açık olduğu kadar iktidarı denetleme işi verildiği düşünülen MHP´nin AK Parti iktidarının emperyalist bir mali denetim şirketine, ülkenin denetlenmesi işinin tevdi edilmesi hususunda, ona karşı olacak şekilde kayda değer bir şeyler söylememesi, onun da bu krizi gör(e)mediğinin bir delili olabilir mi? Ya da ekonomik krizi ve durum üzerinden ?bekle, gör siyaseti´ ne mi oynuyor?

 Ali Kılavuz

Ali Kılavuz: Türkiye siyasal tarihinin her döneminde, partilerin, aynı toplumsal vakalar karşısındaki farklı yorumları siyasal manevra olarak değerlendirilmeli, kendi geleceklerine yapılan bir yatırım olarak düşünülmelidir. MHP´nin AK Parti ile olan siyasal projeksiyon örtüşmesi ve ?devletin bekası? söylemi, süreç analizi olarak değerlendirildiğinde, iktidarın üzerine almış olduğu sorumluluk, bu sorumluluğa susarak bile olunan desteğin anlamı şudur; süreç olumlu tamamlanırsa AK Parti ve MHP kazanacaktır, süreç olumsuz olursa AK Parti kaybedecektir, süreç uzarsa MHP için politika geliştirme ve elini güçlendirme senaryosu devrede olacaktır. Bu bağlamda değerlendirdiğimiz bir birliktelikte, MHP´nin sorumluluk almadan sonuç elde etmesi siyasi bir politika olarak değerlendirilmelidir. İki taraf için de üzerinde uzlaşıldığı söylenen ?Ülkenin bekası?, ?Türkiye sevdası?, ?Ortak düşman? ? kavramları, politik siyaset üretmek için manevra cümleleridir. Ve birlikteliğinde genel olarak başarılı olduğu kanısındayım.

 Haber Duruş: Bununla birlikte, ekonomide var olan kötü gidişi, ya da sıkıntılı durumu aşmak için birtakım önlemler alınıyor, alınacak gibi; Bunlardan en göze çarpanı ise, işin en alt katmanına inerek, büyük firmaları değil de, çarşı esnafını vs. zabıta marifetiyle denetime tabi tutma ucuzculuğu ile ekonominin istenilen, arzu edilen seviyeye gelmesi sizce mümkün görünüyor mu?

 Ali Kılavuz: Toplumsal huzuru oluşturmak ve korumak çok önemlidir. Siyasal iradenin toplumun huzurunu bozan, cebini ve elini yakan, ani fiyat artışlarıyla söylemine ve diline pelesenk ettiği ?´kriz´´ kavramını hafifletmek, bertaraf etmeye çalışıyor görüntüsüyle siyasal vizyonundan ödün vermemek için, çarşı pazar esnafı anlamındaki niceliksel yoğunluğa sahip kitlenin üzerinde etkin olmaya çalışması şu an ki yaşadığımız süreçtir. Büyük plana nazır ekonomi politikaları yürütülürken ortaya çıkan yol kazalarında (kriz), bu tür tedbirler ucuzculuk olarak değerlendirilmemelidir. Hükümet aygıtının diğer yetkililerine kazandırılacak alan ve zaman, krizlerin aşılmasında önem arz edecektir. Süreci bu şekilde değerlendirirsek, çarşı pazar esnafı ve karşısındaki ?orta direk? kitle, ülkenin siyasal ağırlığını teşkil etmekte, ve palyatifte olsa, bu iki cephe arasında uzlaşıyı bulma, ekonomi yönetiminin bir yandan görevi, bir yandan da siyasal geleceği olarak görülmelidir. Yıllar içerisindeki ekonomik ve kültürel birikim poatif süreçlerle baltalanmaya çalışıldığında, taşa vuran baltanın çıkardığı kıvılcım ve ses misali karşı bir tepki bulacaktır ve bu normal karşılanmalıdır.

 Haber Duruş: AK Parti sürecinde dolara bağlı olarak oluşan kâğıt sıkıntısının, muhafazakâr kitle açısından fark edilmesi, belki de temizlik işinde kullanılan kâğıda zam geldiği zaman ?anlaşılacaktı´. İş kitap ve dergi vs. boyutundan ele alındığında; Kültür ve yayıncılık için önemli bir kalem olan basılı kâğıt konusunda yaşanan sıkıntıların ekonomik durum ve oluşan kriz üzerinden ve aynı zamanda oluşan durumu kullanarak AK Parti iktidarını da kültür konusunda kendine uygun ve ?muhalefete alan bırakmama, alanlarını daraltma´ anlamında bir zemin oluşturma düşüncesi olduğu söylenebilir mi?

 Ali Kılavuz: Kriz süreçlerinde muhtelif sektörlerin etkilenişleri üzerinden siyasi politik kurgu devşirmek planlanabilir bir şey değildir. En azından iktidar için. Şöyle ki iktidar, ekonomi politikalarını belirlerken, bütün plan ve programlarını krize mahal vermeyecek şekilde belirler, ya da belirlemelidir. Kriz oluşması esnasında; sbop önlemler ve palyatif çözümler genel projeksiyonun prosesi içerisinde zaten vardır. Kriz ümit edilmeyen bir projeksiyonda; ?kriz oluşursa şunlar şunlar şunlar üzerinden siyasal olarak fayda sağlarız? kavramını planlamak ahlaki değildir. Bu süreçte böyle bir durum olduğunu da zannetmiyorum. Büyük denklemde hangi sektörlerin ne kazanıp ne kaybedeceği, stratejik öneme sahip sektörlerin (petrol, enerji, kâğıt vs.) ne şartlarda bu süreçten etkileneceğini bilmek, çok daha büyük politik bir ön hazırlık gerektirmektedir. Ancak iktidar haricindeki parti ve siyasal grupların, krizler üzerinden hükümeti sıkıştırma politikasına bir söylem unsuru olarak geliştirdikleri diller, toplumsal olarak haklı bulunsa da, denklemin geneline bakıldığında, az veya çok bütün sektörlerin kaybettiği bir düzlemde, yandaş çıkarımda bulunmak tehlikeli olacaktır.

Ezcümle; Ekonomi politikaları, sosyal ve siyasi politikalardan bağımsız değildir. Orta ve uzun vadeli bu planların üzerinde neşvünema bulacağı zemininde AHLAKİ YETERLİLİK VE ERDEMLİ GELİŞİM olduğunu ön görmemiz zaruridir. Bizler insani değerleri yitirmeden ekonomik gelişmişliğe talip olmak durumundayız. Alın terimizi ve birikimlerimiz, 3,5 soysuza kaptırmamakta siyasal erkin görevi olsa gerek.

 Ali KILAVUZ 

REAKSİYON DANIŞMANLIK MERKEZİ 

Yönetim ve Girişim Danışmanlığı 

akilavuz@mynet.com 

*Hayatı

1975 yılında K.MARAŞ´ta doğdu, çocukluk çağından itibaren tekstil ile tanışmış pamuk tarlalarında ve çırçır işletmelerinde hayata merhaba demiş bir tekstil alaylısıdır. Daha sonraki yıllarda 1990´ ların başında İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ, End. Elektronik bölümünde okumuş ve ?Tekstil makineleri bilgi sistemleri, tasarım ve kontrolü ? konusunda stajlarını yapmış çeşitli işletmelerde çalışarak konusu üzerine uzmanlaşmıştır. 1990´ların sonunda MARMARA ÜNİVERSİTESİ´nde Tekstil boya-apre alanında 4 yıl daha eğitim görerek ?Tekstilde Yardımcı Kimyasal Maddeler? konulu tezini vermiş ve ticari kariyerine devam etmiştir. Aynı zamanda ANESİAD (Anadolu Esnaf Sanayici Ve İşadamları Derneği) Kurucu Genel Başkanlığı görevini sürdürmekte, birçok sivil toplum kuruluşunda üyelik ve yöneticiliği devam etmektedir.
Reaksiyon Danışmanlık Merkezinin , yönetilmesi ile ilgili danışman olarak destek vermekte, insan ve iş yaşamı ilişkileri konularında gelebilecek danışan sorunları ile ilgilenmektedir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER