Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

VEYSİ DÜNDAR SP´DEN ABDULLAH SEVİM´LE KONUŞTU: "BU SEÇİMİN EN BÜYÜK KAZANANI SAADET PARTİSİ OLACAKTIR"

Abdullah Sevim, Saadet Partisinin en önemli, en ünlü, en sevilen isimlerinden. Bilhassa kendisiyle ilgili paylaşılan bir video viral etki yaptı.

VEYSİ DÜNDAR SP´DEN ABDULLAH SEVİM´LE KONUŞTU:

Abdullah Sevim, Saadet Partisinin en önemli, en ünlü, en sevilen isimlerinden. Bilhassa kendisiyle ilgili paylaşılan bir video viral etki yaptı.

Sayın Sevim ile söyleşimizi kendi işletmesi olan Emiroğlu Baklavaları´nın Bağlarbaşı şubesinde yaptık. Tatlı yedik, tatlı konuştuk. ?Allah´ın da kendi planı var? dedi vedalaştığımızda.

Velhasıl ülkemiz adına en güzelini, en hayırlısını dileyerek söyleşimizi istifadelerinize sunuyorum.

Abdullah Sevim kimdir

1955 Kastamonu doğumlu. İstanbul İmam Hatip Lisesi ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü´nden mezun oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi İslami İlimler Bölümü´nde de eğitim yaptı. İslam hukuku alanında doktorası var.

Sosyal alanda, İlim Kültür ve Eğitim Vakfı (İKEV) Yönetim Kurulu Başkanı, İHH Vakıf Eserleri Komisyonu Başkanı görevlerinde bulundu. Milli Gençlik Vakfı (MGV) İstanbul İl Başkanlığı´nı ifa etti.

Siyasi alanda, Refah Partisi (RP) İl Başkan Yardımcılığı yaptı. Fazilet Partisi (FP) Genel Merkez Eğitimciliği görevinde bulundu. 1991´de Kastamonu, 1995 ve 1999´da İstanbul birinci bölgeden milletvekili adayı oldu. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde Saadet Partisi 25. Dönem milletvekili adayı gösterildi. Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyeliği görevinde bulundu.

Halen Saadet Partisi İstanbul il başkanı Abdullah Sevim evli ve 3 çocuk babasıdır.

Saadet´in çıkışı

Veysi Dündar (VD): Saadet Partisi uzun süren muhalif sessizliğinin ardından iyi bir çıkış yapmaya başladı. Akp´nin politikaları uzun zamandır eleştiriliyordu. Sizde kırılma noktası ne oldu da keskin bir muhalefet yapmaya başladınız?


Abdullah Sevim (AS):
Hem bilgisi hem de siyaset tecrübesiyle Sayın Temel Karamollaoğlu´nun Genel Başkan seçilmesiyle birlikte, Kurucu Genel Başkanımız Sayın Necmettin Erbakan´ın ardından, partimiz adeta ikinci Erbakan dönemini yaşamaktadır. Bu durum sadece partimiz açısından değil, Türkiye siyaseti açısından bir kazançtır. Temel Beyin üslubu, eleştirilerine rağmen nezaketle yoğrulmuştur. Temel ilkemiz ?hangi partinin ya da kişinin söylediği doğru ise, onaylarız. Yanlışına da hangi parti ya da siyasi olursa olsun yanlış deriz.?

VD: Diğer muhalif çevrelerle de ortaklaştığınız söylemler kamuoyunda dikkat çekiyor. Parti kurmayları olarak bu söylem ve pratik stratejisini birlikte mi belirlediniz?

AS: Biz partimizin yetkili organlarıyla istişareye önem veriyoruz. Ayrıca tabanımızdan gelen her türlü refleksi de dikkate alarak siyaset üretmeye çalışıyoruz. Teşkilat söylem ve eylem birliği olan topluluklardır. Bu bağlamda Saadet Partisi iyi ve gayretli bir insanlardan oluşan sağlam bir teşkilata ve teşkilat kültürüne sahiptir. Ayrıca işinin ehli insanların/uzmanların fikirlerini dinliyor, onlarla birçok konuları müzakere ediyoruz. Bu durum bizlere kamuoyunun eğilimini de yakalayabilmeyi sağlamaktadır.

VD: AKP´nin açtığı onca İmam Hatip okuluna rağmen dindar nesil yetiştirmede başarılı olamadığı görülüyor. Sizce neyi yanlış yapıyorlar?

AS: Tutarlılık ve ilkesiyle baktığımızda AK Partinin hemen hemen hiçbir politikası geçer not alamaz. Özellikle bu sorunuz bağlamında, eğitim, aile, gençlik ve kültür alanında yürütülen faaliyetler ve politikalar bu ülkenin DNA´sına uygun olarak yürütülmemiştir. Birbirini tamamlar olarak yürütülmemiştir. Mevcut sonuçlar, melez değerler sistemine sahip anlayışın ürünüdür. Bir örnek verecek olursam: Bir milli eğitim toplantısı yapıyorsunuz, sponsorluğunu banka yürütüyor. Bir gençlik çalışması yapıyorsunuz, sponsorluğunu Loto-Toto yürütüyor.

VD: Geriye dönüp baktığınızda Soğuk Savaş´ın anti-Komünist söylemlerinin ülkede özellikle Erdoğan tarafından hala savunulduğu görülüyor. Sizce Türkiye soğuk savaşın en ağır mağlubu, tanımı yerinde midir?

AS: Genel olarak bakarsak Türkiyeli siyasiler ve toplum olarak bizler soğuk savaş diye kavramsallaştırılan dönemi başarılı geçirdik diyemeyiz.

Saadet´in dış ve eğitim politikası

VD: Dış politikada komşularla sıfır sorun diye başlayıp son derece agresif tarza evrilen, özelde Suriye, genelde Ortadoğu, Balkanlar gibi bölgesel sorunlar yumağına dönüşen bu girift problemlerin çözümünde ne gibi stratejileriniz var?

AS: AK Parti iktidarı tek yönelimli politikalar izlemektedir. Bu da sorunları içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Devleti yönetenlerin tutarlı ancak esnek karar alabilmesi gerekir. Kibir yapmak suretiyle sorunların çözülemediği görülmektedir. Suriye bu anlatımıma iyi bir örnektir. Türkiye başlangıçta da hata yaptı, şu anda da hata yapmaya devam ediyor. Proaktif bir siyaset güdüyor görünüyor, ancak maalesef Putin´in oyun kuruculuğunda hem İran hem de Türkiye yol almaktadır.
Olması gereken, öncelikle bölgenin sorunları bölgenin devletleriyle konuşulmalı. Suriye´deki savaş ancak çekirdeğini Türkiye, İran, Irak ve Suriye´nin oluşturacağı girişimlerle durdurulabilir.
Bir başka örnek de Erbakan Hocanın siyasetteki devlet adamlığı üzerinden verilebilir: Erbakan Hoca Mısır´daki Müslüman Kardeşler´le iş birliği yaptığı gibi, diktatör Hüsnü Mübarek´le de irtibatı koparmazdı. Dünya Müslümanlarının geleceğini İhvanla konuşurdu ama D8´leri kurarken Mübarek´i işin içine dâhil ederdi.

VD: Üniversitelerin bölünmesini durduracak mısınız? Çok merak edilen bir konu bu? Bir de kamuda eğitimi yetersizliği liyakat veya diğer yetersizliklere rağmen keyfi dağıtılan ek göstergeler ve diğer haksızlıklar kalkacak mı?

AS: Ülkemizin kıymetli sosyologlarından merhum Prof. Dr. Mümtaz Turhan´ın tespitiyle söylersek ?Bizim için üniversite hala evlatlarımızın ekmek paralarını kazanmalarına yarayan bir meslek mektebi olmaktan öteye gidememiştir.? Yine bir İngiliz terbiye profesörü şöyle söylemektedir: ?Yüksek bir tahsil müessesesi açıp, adına, layık olmadığı halde üniversite demekle memlekete mümkün fenalıkların en büyüğü yapılmış olur.? Üniversite demek, her tahsil müessesesinde olduğu gibi, kaliteli öğretim üyesi demektir.
Ayrıca bütün medeni memleketlerde birinci sınıf yani müstakil araştırma yapabilecek veya üniversitede öğretim üyesi olabilecek bilim insanlarının umun nüfusa nispeti birbirine çok yakındır ve hemen hemen hiçbir memlekette bu nispet 120´de birin altına düşmez. Yani her 100 ila 120 kişiye bir bilim insanı isabet eder. Buradan bakıldığında üniversiteleri bölmenin ötesinde daha yapısal sorunlarımız var.
Bir diğer husus da bölmek, üniversiteyi parçasıyla birlikte aşağıya çekecekse o üniversitenin ekol yönünü aşağıya indirecekse bu yöntem hem motivasyon hem de aidiyet açısından zararlı olur. Öğretim üyesi ve öğrenci sayısı daha yönetilebilir düzeylere indirilebilir. Bunun için iyi bir ihtiyaç analizi ve planlama gerekir.
Kamuda eğitim yetersizliği, liyakat veya diğer yetersizliklere rağmen keyfi dağıtılan ek göstergeler ve diğer haksızlıklar kalkacak mı? sorunuza şöyle cevap verebiliriz: Yönetimde liyakat esasıyla liyakatsiz yöneticiler hakkında tasarrufumuz olacak. Ancak kazanılmış hakların geri alınması başka mahzurları da meydana getirebilir. Mümkün mertebe yeni hak mağduriyetleri oluşturmadan liyakat ve ehliyet öncelenecektir. İktidar ?Eşit işe, eşit ücret? dedi, ama bunu kısmen uyguladı. Biz yönetim anlayışımızda bir kesime hak/kazanım sağlarken, bir diğer kesimin mağdur edilmesine müsaade etmeyeceğiz.

Siyaset, İslami siyaset?

VD: AKP köken olarak Saadet Partisi ile aynı mahrece dayanıyor. AKP pragmatist lideri ile hayal denilecek bir başarı elde etti. Sizce buna rağmen sonuçta başarısız olması acaba bütün o ideallerin de hatalı olduğuna mı kanaat getirmeli?

AS: Şunu ikrar etmek gerekir. AK Parti 16 yıllık iktidarını dikkate aldığımızda her 100 kişiden yaklaşık 40-45 kişinin oyunu aldı. Bu büyük bir orandır. Bu desteği tutarlı ve sürdürülebilir politikalarla desteklemediler. Politikasını ve seçimleri karşısındakileri düşman gösterme eksenine oturtarak yol almıştır. Seçmenini konsolide edecek her türlü politik enstrümanı kullanmıştır. Muhafazakar soslu bir reel politika izlemiştir. Seçmeni taraftardan öte fanatikliğe sürüklemiştir. Ancak artık tabir yerindeyse cin şişeden çıktı. Artık arayışını ve eleştirisini her ne kadar ülkemizde OHAL devam etse de göstermeye başlamıştır.

VD: Kusuruma bakmayın. Sorularım biraz aynı kanaldan. Ama genel olarak bu konular gündemde. Sizce de Türkiye´de, Siyasal İslam AKP modeli ile başarısızlığını tescil etti mi? Bir seçenek olmaktan çıktı mı?

AS: AK Parti iktidarında yaşananlar ve son dönemde FETÖ olayları insanların kafasındaki Müslüman algısına ciddi zarar vermiştir. Bu minvalde hem iktidar, hem STK´lar, hem cemaatler ve hem de toplumda bir irtifa kaybı olmuştur. Bunun giderilmesi epey zaman alacaktır.
Batının kavramsallaştırmaları üzerinden bir siyaset dili üretmek istemiyorum. Bizler Müslümanız ve bu din bizlere her türlü münasebetimizde korunması gereken sınırları çizer. Bunlar; helal kazanç, adalet, ahlak, zulüm, faiz ve kumar gibi konulardır/hususlardır. Bunlar iyi ve kamil bir toplumun oluşmasında olmazsa olmaz ilkelerdir. Bu ilkeler her daim önemlidir ve bu ilkeleri şiar edinmiş yöneticileri beklemektedir.

VD: Saadet Partisine Siyasal İslamcı bir çizgide diyebilir miyiz?

AS: Saadet Partisi; emeğe saygı duyan, helal kazancı önceleyen, adalet ve ahlaktan ödün vermeyen; ancak zulüm, faiz ve kumar gibi toplumu ifsat eden yöntemlerden uzak durmayı kendisine ilke edinmiş bir harekettir.

VD: AKP´ye yönelik eleştirel videonuz çok beğeni aldı. Benim zihnimde Erbakan Hoca mirası ile buralara gelen Erdoğan´a bununla ilgili ekstra sitem tepkisi canlandı. Buna katılır mısınız? Yani Erdoğan bir olasılığı heba etti der misiniz?

AS: 16 yıllık iktidar icraatlarını ve bugünkü gelinen noktayı dikkate aldığımda; bu kadar geniş toplumsal desteği olan bir lider ve partisi önemli bir fırsatı heba etmiştir.

?Yeni bir Türkiye´ siyasetine doğru?

VD: Buradan hemen Cumhur İttifakı ortağı MHP´ye geçmek isterim. MHP bir dönem MC hükümetlerinde MSP ile beraber olmuştu. Bugünkü MHP ile o zamanki MHP ne düzeyde mukayese edilebilir? MHP mi, MSP mi yani bugünkü Saadet mi değişti?

AS: Bilgi ve görgüsüyle hocamızın yanındaki 45 yıllık yol arkadaşlığının da vermiş olduğu özgüvenle Temel Başkan´ın genel başkan olduktan bugüne kadar ?Bilgece? tavırlarıyla Saadet Partisi´nin siyaset dilini güncellediğini ve siyaset tarzını tazelediğini düşünüyorum. Ayrıca ülkemizin siyasetine yeni bir tarz ve soluk getirmiştir.
MHP´nin, AK Partiye; AK Partinin MHP´ye karşı tutarsız söylemleri olmuştur. Ayrıca cumhur ittifakındaki birliktelikleri ilke birlikteliğinden uzaktır.

VD: Bugüne gelirsek AKP ve Erdoğan´ın seçimleri kazanması durumunda muhalefet nasıl sürecek? Saadet Partisi ne yapacak?

AS: Bu seçimin en büyük kazananı Saadet Partisi olacaktır. Saadet Partisi ilkeleriyle siyasetini yürütecektir. Bu ilkeler bağlamda toplumumuzun benimseyebileceği ?Yeni Bir Türkiye Siyaseti? inşa edilmesine yönelik çalışmaları devam ettirecektir.

VD: Hemen Saadet Partisi için en iyi senaryoyu sorayım. Seçimde en güzel netice ne olur?

AS: Saadet Partimizin mecliste grup kuracağına inanıyorum. Ayrıca Genel Başkanımız ve Ülkemizin Başkan Adayı Sayın Temel Karamollaoğlu´nun da yaptığı çalışmayla seçimin ikinci turuna kalacağını düşünüyorum. İkinci turda kazanmak isteyenin başkanlıktaki yönetim ve yönetici mantalitesinin değişmesine vesile olacağını ümit ediyorum.

VD: Twitterda gördüğüm ve tabii ki dahil olduğunuz ittifakın da işaret ettiği solla yan yana durma size ne öğretiyor? Sadece bu yönüyle dahi ?Her şerde bir hayır vardır? diyor musunuz?

AS: Biz bu ittifakla toplumsal barışı dinamitleyen kutuplaşmış/kutuplaştırılmış bir siyaset yaklaşımını bitirdik diyebiliriz. Ancak direnenler olacaktır. Eski düzenden beslenenler alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyecektir. Değişim ve dönüşüm zaman alan bir şey. Biz bunun hem siyasette hem de toplumda karşılık bulacağını umut ve ümit ediyoruz.
Mevcut süreç Saadet Partisi´ne yeni bir siyaset alanı açmıştır. Her ne kadar engellenmeye çalışılsa da şu an yüzde 75 kitleye düşüncelerimizi duyurabildiğimizi düşüyoruz. Bu oran gün geçtikçe artmaktadır. Toplumda yankı uyandırmaktadır.

VD: Türkiye´nin gerek sosyal yapısı gerekse ekonomik yapısındaki çok ama çok ağır sorunlarla karşı karşıya gelmek ve bunları çözmeye talip olmanız sizi korkutuyor mu?

AS: Türkiye şu anda ciddi bir şekilde sosyal, eğitim, ekonomik, adalet, iç ve dış güvenlik gibi alanlarda yapısal sorunlara sahiptir. İşimiz kolay değil. Ancak ülkemizin en önemli sorunlarından birinin de liyakatli insanlara önem verilmemesi olduğunu görüyoruz. Kanaatimce ?ülkemizde yeterince liyakatli insan vardır, temel sorun liyakatli yöneticilerin eksikliğidir?. Biz ülkemizin ve tüm dünyanın sorunları için bütün insan kaynağımızı seferber edeceğiz. El birliği ile bu zor durumun üstesinden geleceğiz. Bunun tarihteki izlerini sürmek isteyenler, Erbakan Hükümetlerinin icraatlarına bakabilir.

VD: Cumhurbaşkanının toplumda en çok eleştiri alan konuşmalarından biri de kadın konusu oldu. Saadet Partisinin muhalif söylemleriyle dikkat çekmesiyle birlikte kadın politikasındaki tavrı pek bilinmiyor. Aslında bir kadın adaya sormak daha uygun olurdu ama siz ne dersiniz?

AS: Kadın kolları çalışması en disipliner olan partilerden biriyiz diyebilirim. Hanım kardeşlerimiz her türlü fedakarlığı göstermektedirler.

VD: AKP seçim stratejisini HDP üzerine onu baraj dışı bırakma üzerine kurmuş. Bununla oy devşirip bir taraftan da neredeyse ağzını açanı terör ile suçluyor. Bunu nasıl yorumlamak lazım? Siyasal bir alternatifi dışlamak AKP için meclis çoğunluğu anlamından öte bir derin devlet refleksi mi? AKP statükoya teslim mi oldu?

AS: Bunun birkaç nedeni vardır. AK Parti her açıdan güç zehirlenmesine maruz kalmıştır. Ayrıca Cumhur ittifakında MHP´nin milliyetçi refleksleri de karşılık görmektedir. Süreçte hesap edilemeyen ve denklemin bozulmasına sebep olan bir SP ve İYİ parti var.
Tabii MHP ile yapılan ittifakın Kürt seçmen nezdinde pek bir karşılığı yok. HDP´nin baraj altında kalması, HDP´ye gidecek milletvekillerinden epey bir bölümünün AKP´ye kalması demek. Bu strateji de güdülmektedir.
Sonuç olarak AK Parti ve özellikle Tayyip Beyin kendisi ?Devlet benim? refleksini dominant olarak göstermektedir. Bu durum başlangıçtaki niyet açısından dönüştürmek istenilen tarafından dönüştürülmek olarak da okunabilir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz