Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Türkiye-ABD İlişkileri Zorda

Aydın SELCEN - 07. 10. 2018 Pazar

Türkiye-ABD İlişkileri Zorda

07.10.2018 Pazar

Başkan Trump´ın 11-12 Temmuz 2018 tarihlerinde Brüksel´de yapılan NATO Zirvesi´nin marjında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde Rahip Brunson´un serbest kalacağı izlenimi edindiğini artık biliyoruz. Oysa 25 Temmuz´daki duruşmada Brunson serbest kalmak yerine ev hapsine alınmıştı. Bu sonuç da Ankara´nın Vaşington´daki en önemli hatta biricik müttefiki Trump´ın kaybedilmesine yol açmıştı.

Brunson´un müteakip duruşması 12 Ekim günü. Ancak kimilerine göre Brunson hakkındaki kararı AYM kasım ayında verecek. ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin tamamı ve senatörlerin üçte biri için seçimler de 6 Kasım günü yapılacak. ABD´nin özellikle petrol ve doğal gaz üretimini hedef alan yeni İran yaptırımları ise 5 Kasım günü yürürlüğe girecek.

Mahkeme kararı hakkında öngörüde bulunmak, karakuşiden sallamak demek. Ancak beklenen kararın olası etkileri üzerinde yorum yapmak mümkün. Örnekse, saygın ekonomist Atilla Yeşilada ?Brunson serbest kalırsa, ABD Doları´nın değeri beş buçuk, ev hapsi sürerse yedi buçuk TL olur? tahmininde bulunuyor. Brunson serbest kalmadığı takdirde ikili ilişkilerin daha da gerileceği açık.

Oysa Brunson meselesi sanıldığının aksine ABD medyasında ve dolayısıyla kamuoyunda seçim arefesinde öyle pek merkezi yer tutmuyor. Onun yerine Kavanaugh´un ABD Anayasa Mahkemesi´ne yargıç atanmasının onaylanması gündemde. Seçim gündeminde yer almaması, ABD Başkanı ve onun yönetiminin Brunson´un akıbetini umursamadığı anlamına da gelmiyor.

Zira, Başkan Yardımcısı Pence, Dışişleri Bakanı Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton gibi üst düzey yetkililer ve gerek Dışişleri Bakanlığı, gerek Beyaz Ev sözcüleri Brunson´un özgür kalıp yurduna dönmesinin ABD-Türkiye ilişkilerinin sağlığı bakımından öneminin altını sürekli çiziyor. Dolayısıyla Vaşington gündeminde üst sırada yer almayan Brunson konusunun, Ankara tarafından yoksanması olanağı yok.

Kanıksanmışa benzese de, ABD´nin Ankara´ya halen büyükelçi atamamış olması bu kritik durumun önemli bir göstergesi. Önceki Büyükelçi Bass Ankara´dan ayrılalı neredeyse bir yıl oldu. Arada Ankara´ya atanan Büyükelçi Satterfield´in tayini, deyim yerindeyse uçağı havadayken Kahire´ye döndü. Düzeltilmeye hazırım ama ben en azından yakın geçmişte iki ülke arasında benzer vakum anımsamıyorum.

Pekiyi, hele şu içine girilen stagflasyon ortamında, Brunson´u tutmak neden Ankara için neden bu denli önemli? Yanıt vermek güç. Belki ?zaten ikili ilişkiler dibe oturmuş, daha başka ne olabilir? diye düşünülüyordur. Böyle düşünülüyorsa, küresel güç ABD´nin Türkiye ekonomisinin kırılganlığını artırma imkan ve kabiliyeti gözardı ediliyor demektir.

Daha baskın olasılık ise Brunson´un özgürlüğüne karşılık ABD´den beklentiler. Bunlardan ilk akla gelen ve ABD yönetiminin yerine getirmesi en güç olanı, Fethullah Gülen´e ev hapsi kararı veya benzeri bir kısıtlama getirilmesi. Gülen´in sınır dışı edilmesi de bu kalemde. Ancak turpun büyüğü heybede denir ya yukarıda değindiğim yeni İran yaptırımları daha büyük takoz.

Türkiye petrol ve doğal gaz tedarikinde Rusya ve İran´a bağımlı. Petrol alım kaynaklarını çeşitlendirmek mümkün. Ankara´nın finans ve petrol konusunda İran yaptırımlarının zararını minimize edecek adımları sessizce atmakta olduğu da anlaşılıyor. Buna karşılık İran´dan ?al ya da öde? koşullu doğal gaz tedarikine kapıdaki kış arefesinde seçenek üretmek zor.

Ankara´nın, İran´dan doğal gaz alımına Vaşington´dan bir tür ayrıcalık talep etmesi akılcılık gereği. Eş zamanlı olarak, Avrupa Birliği ile ilişkileri yumuşatmak, İran yaptırımları riskini sınırlandırarak, yaklaşan doluda kafayı AB sundurması altına uzatabilmek için yerinde bir karar. Ancak AB üyesi olmayan Türkiye´nin söz konusu riski sınırlandırmasının da bir sınırı olur.

ABD´nin IŞİD´le mücadeleden sorumlu özel temsilciliği yıl sonu itibarıyla lağvederek, yeni ihdas ettiği Suriye Özel Temsilciliği´ne Büyükelçi Jim Jeffrey´yi ataması Ankara´yı sevindirmişti. Ankara´daki büyükelçi koltuğunun boşluğunda fiilen Türkiye dosyası da Jeffrey´ye emanet görünüyor. Ancak Jeffrey de ABD´nin Fırat´ın doğusunda kalıcı olacağını söylüyor.

Başka türlüsü de olamazdı. Çünkü ABD, Fırat´ın doğusu denilen üçgen alana İran´ı sokmamak zorunda. Ankara herhalde böyle düşünmüyor ki, TSK Gre Spi´nin (Tel Abyad) karşısına yığınak yaptı. Milli Savunma Bakanı Akar, Batman-Gercüş´teki saldırı sonrasında katıldığı şehit cenazesinde ?İster tırlarla, ister vagonlarla neyle silah, mühimmat verirse versinler, bunun bir sonu olmadığını teröristlerin başındakiler anladılar, aşağıdakiler de bunu anlayacaklar.? dedi.

Sanırım Ankara, nasıl İsrail Hizbullah ve İran güçlerinin sınırından uzak tutulmasını talep ediyor ve kaygıları hem ABD hem Rusya´dan kabul görüyorsa, benzer biçimde PKK uzantısı gördüğü YPG/YPJ´nin sınırından ötede tutulmasını bekliyor. Fakat, kuzeydoğu Suriye´deki Kürt nüfuslu yerleşim birimleri tespih taneleri gibi sınır boyunda dizili. Aşağısı ise çöl.

Daha bunun F-35 programından Türkiye´nin çıkarılması, S-400 alımı var. Özcesi, Türkiye´nin ABD ile ilişkilerindeki kriz yapısal nitelikte. ABD´nin İran´ı hedefe koyması ve Suriye´deki varlığı bu bunalımı kronikleştiriyor. Bu dip noktadan verili bağlamda nasıl çıkılacağını öngörmek için kahin olmak lazım. Brunson´un gelecek duruşmanın ardından ABD´ye dönmesi, cılız da olsa, hiç yoktan doğru yönde bir başlangıç olabilir. Ama ?lafı geveleme, bize kupon yap? derseniz, ?bu maçı pas geçin? derim.



Anahtar Kelimeler: Türkiye İlişkileri Zorda

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER