Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Türkiye 31 Mart´ta aslında yerel seçim görünümlü bir genel seçim yapacak. İktidar değişmeyecek elbet; ancak çıkacak sonuçlar iktidar ve muhalefet kanadının mimarisine doğrudan tesir edecek

Vahap COŞKUN -

Türkiye 31 Mart´ta aslında yerel seçim görünümlü bir genel seçim yapacak. İktidar değişmeyecek elbet; ancak çıkacak sonuçlar iktidar ve muhalefet kanadının mimarisine doğrudan tesir edecek
 

Türkiye 2017´nin Nisan ayında yapılan halk oylamasının ardından parlamentarizm ile olan yollarını ayırdı ve adına ?cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi? denilen yeni bir yola girdi. Hükümet sisteminde yapılan bu değişiklik ülkenin siyasi kimyasını da yeniden şekillendirdi.

 

Çünkü yeni sistemde iktidar olabilmek, halkın % 50 + 1´inin desteğini gerektiriyordu. Ancak Türkiye´de salt kendi kuvvetine yaslanarak seçmenlerin yarısından fazlasının oyunu alabilecek çapta bir siyasi parti ve aktör yoktu. Sistemin % 50 + 1 dayatması, partilerin davranış kalıplarını ve hareket alanlarını yeniden tanzim etti. Partilerin seçim stratejilerini topyekûn bir değişime uğrattı.

 

Eski sistemde meydanlarda tek olarak boy gösteren partiler, yeni sistemde bir araya gelmek ve bir çatı altında seçim yarışına girmek mecburiyetinde kaldılar. Bir başka deyimle, partiler kendi başlarına bir özne olmaktan çıktılar ve bir ittifakın büyük ya da küçük parçası haline geldiler.

 

İttifakların çarpışması

 

24 Haziran seçimleri öncesinde iki ittifak oluştu. Bir tarafta AK Parti ve MHP ortaklığının sonucu olan Cumhur İttifakı, diğer tarafta ise CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi´nin birlikteliğinden doğan Millet İttifakı vardı. Türkiye´nin üçüncü büyük partisi olan HDP ise her iki ittifakın dışında kaldı.

 

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri bu ittifakların çatışmasına sahne oldu. Cumhur İttifakı az bir farkla da olsa Millet İttifakı´nı geride bıraktı. 24 Haziran´dan sonra akla gelen ilk soru, ittifakların devam edip etmeyeceğiydi. Yerel seçimler yaklaşmaktaydı. Acaba partiler, 24 Haziran´daki birlikteliklerini yerel seçimlere taşıyabilecekler miydi?

 

Ağır basan kanı, yerel seçimlerinin dinamiğinin farklı olduğuydu. Genel seçimlerde iktidar olmak için % 50 + 1´e gereksinim duyuluyordu. Ama yerel seçimlerde böyle bir zorunluluk yoktu. Başkan olabilmek için en fazla oyu almak yeterdi. Bir yerde seçimleri alabileceğine inanan hiçbir yerel teşkilat, ittifak adına kazanacağı bir yeri bir başka partiye hediye etmek istemezdi.

 

Ezcümle, ittifaklar daha ziyade genel seçimlere dönüktü. Yerel seçimlerde çok fazla sayıda değişken vardı, ittifak formülü yerelde işlemezdi. En azından ilk başlarda böyle düşünülüyordu. Bazı bölgelerde sandıklarda fiili ittifakların olacağı muhakkaktı. Taraftarı oldukları partinin kazanma şansının bulunmadığını düşünen seçmenler, kendilerine en yakın gördükleri bir başka partiye ya da adaya yönelebilirlerdi. Geçmişte de bunun birçok misali vardı. Lâkin bu, seçmenin kendi inisiyatifiydi, yoksa partisinin üzerinde karar kıldığı bir siyaset değildi.

 

Kutuplaşmanın hikmeti!

 

Nitekim 24 Haziran´ bittikten sonra, ilk olarak Millet İttifakı´ndan artık ittifak siyasetinin vadesinin dolduğuna yönelik açıklamalar geldi. Partiler bundan böyle siyasi mücadeleyi ittifak şemsiyesi altında yürütmeyeceklerdi.

 

Keza Cumhur İttifakı da bir ara sendeledi. Genel başkanlar düzeyinde karşılıklı restleşmeler oldu, ?Herkes kendi yoluna? raconları kesildi. Görüntü, 31 Mart´taki yerel seçimlere her partinin tek başına gireceğine işaret ediyordu.

 

Ancak 24 Haziran´dan çıkan netice, Türkiye´de siyasi kutuplaşmanın derinleştiğiydi. Toplum siyasi tercih olarak neredeyse tam ortasından ikiye ayrılmıştı. Geneldeki bu kutuplaşmanın yerele yansımaması düşünülemezdi. Zira bir yerde kutuplaşma bir bütün olarak siyasi alana damga vurmuşsa, başlıca iki durum ortaya çıkar.

 

Birincisi, her bir tarafta kendi saflarını sıkılaştırma hissiyatı güç kazanır. O nedenle seçmenler, karşı tarafa koz vermemek için kendi partilerinin hatâlarını ve yanlışlarını daha fazla görmezden gelirler. Normalde asla kabul etmeyecekleri politikalara daha hoşgörülü yaklaşırlar. Kol kırılsa da yen içinde kalmalı, diye düşünürler. Dışarıya üzerinde tepineceği bir fırsat verilmemesine azami dikkat ederler.

 

İkincisi, kutuplaşma siyaseti hâkimiyeti altına aldığında yerel dinamiklerin belirleyiciliği ortadan kalkar veya en iyi ihtimalle asgariye iner. Seçmenler oy verirken adayın becerili olup olmadığından, hizmet üretip üretmeyeceğinden, temsili lâyıkıyla yapıp yapamayacağından ziyade, hangi partiden aday olduğuna bakarlar. Gerçekte talip olduğu makama lâyık olduğuna inanmasalar da adaylarının arkasında dururlar. İçten içe beğenseler ve şehir için onun daha iyi olduğuna inansalar bile bir diğer partinin adayının karşına dikilirler. Onların kararlarını, yerel öncelikler ve adayların nitelikleri değil, genel siyasi algılar tayin eder.

 

Yerel seçim görünümlü bir genel seçim

 

Şüphesiz istisnalar olur. Bazı beldelerde çok takdir edilen bir isim çıkar ve parti aidiyetlerini aşarak seçmenlerin çoğunluğunun teveccühünü kazanır. Olabilir. Fakat bu, asıl manzarayı değiştirmez. İşte partileri yerelde de ittifaka mecbur kılan hal budur.

 

Burada bir noktaya daha dikkat edilmeli: İttifaklar arasında oy geçişi zor olmakla birlikte, ittifak içinde oy kaymaları yaşanır. Ancak ittifakların taşıyıcısı olan büyük partiler, diğer ittifaka karşı zayıf düşmemek için ittifakın toplam gücüne daha fazla anlam yüklerler.

 

24 Haziran sonuçları bu konuda çok öğreticidir. Cumhur İttifakı´nda MHP´nin oyu arttı, AK Parti´nin oyu düştü. Fakat AK Parti şu anda ittifakı % 50´nin üzerinde tutmayı daha hayati gördüğü için ittifakı sürdürdü. Aynı şekilde, Millet İttifakı´nda CHP oy kaybetti, yeni kurulan İYİ Parti % 10 gibi azımsanmayacak bir oy aldı. Buna rağmen CHP, iktidara karşı olan % 50´lik muhalif gücü bir arada tutmak için ittifakı devam ettirdi.   

 

Türkiye 31 Mart´ta aslında yerel seçim görünümlü bir genel seçim yapacak. İktidar değişmeyecek elbet; ancak çıkacak sonuçlar iktidar ve muhalefet kanadının mimarisine doğrudan tesir edecek. Eğer Cumhur İttifakı seçimlerden muzaffer çıkarsa, iktidar daha da tahkim edilecek. Buna karşın muhalefet hem iddiasını yitirecek, hem de iç çalkantıların içine düşecek.  Millet İttifakı´nın galibiyeti halinde ise kendine güveni artan muhalefet, iktidarı daha fazla zorlama olanağına kavuşacak.

 

Velhasıl 31 Mart´tan sonra hem ittifakların kendi içlerindeki, hem de ittifaklar arasındaki güç dengeleri yeni bir okumaya tabi tutulacak.

 

 

(*) Kürdistan 24, 19.12.2018



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER