25. 09. 2018 Salı
RUSYA Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov´un geçen cuma akşamı yaptığı açıklama, ?Fırat´ın doğusu´ ve buradaki ABD-YPG işbirliği meselesinin, ABD ile Rusya arasında küresel ölçekteki rekabete de yansıyan ciddi bir çekişme konusu haline geldiğini gösteriyor.
Lavrov aynen şunları söylüyor:
?Suriye´nin toprak bütünlüğüne dönük ana tehdit, ülkenin doğusundaki bölgelerden, ABD´nin doğrudan kontrolü altında bağımsız özerk yapıların fiilen kurulmakta olduğu Fırat´ın doğusundan gelmektedir.?
Rusya Dışişleri Bakanı, ?Bu yasadışı faaliyetlere son verilmesi için ısrarlı olacağız. Bunu ifade etmeye devam ediyoruz; hem doğrudan Amerikalılara, hem de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi´nde söylüyoruz? diye ekliyor.
*
Lavrov´un sözlerinde, ABD´nin Fırat´ın doğusunda PKK´nın Suriye uzantısı olan PYD/YPG ile yürütmekte olduğu askeri işbirliğinden Rusya´nın duyduğu rahatsızlığın boyutlarını görmek mümkün.
Rusya bu çıkışla, ABD´nin PYD/YPG ile işbirliğini Suriye´deki DEAŞ hedeflerine karşı mücadeleyle sınırlı bir çaba olarak görmediğini ortaya koyuyor. Kremlin, bu işbirliğinin arkasında, DEAŞ´ın çok ötesine geçen, ABD´nin kendi nüfuzu altında bağımsız bir Kürt yapılanmasını Fırat´ın doğusundaki geniş coğrafyaya yerleştirme niyeti gördüğünü vurguluyor.
Rusya, kendi zaviyesinden ABD´nin Suriye´nin kuzeyinde kalıcı olma hesaplarını dizginlemeye çalışıyor.
*
Rusya Dışişleri Bakanı´nın sözlerinin önemli bir yönü, Türkiye´nin bu bölgeye dönük Amerikan stratejisini hedef alan resmi eleştirel söylemi ile büyük ölçüde örtüşmesidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta pazartesi günü Soçi´de Rusya ile varılan İdlib mutabakatını açıklarken ?Suriye´nin toprak bütünlüğüne kasteden ve Türkiye´nin milli güvenliğini de tehdit eden asıl yapı PYD-YPG´dir... Suriye´nin geleceğine yönelik en büyük tehdit İdlib´den ziyade Fırat´ın doğusundaki bu terör yuvalarından kaynaklanmaktadır? diye konuşmuştu.
Erdoğan, önceki gün New York´a giderken ?Şu an Suriye´nin geleceği için en büyük sorun, Fırat´ın doğusunda kimi müttefiklerimizin himayesinde büyüyen terör bataklığıdır? diyerek, bu durumdan açıkça ABD´yi sorumlu tutmuştur.
Keza, Rusya´da yayımlanan ?Kommerstant´ gazetesinde yayımlanan makalesinde, Cumhurbaşkanı, konuyu yine Fırat´ın doğusuna getirerek, ABD´nin PYD/YPG´ye sağladığı ?olağanüstü desteğe? dikkat çekmiş, ?Rusya´nın da özellikle PKK, PYD, YPG gibi terör odaklarına karşı Türkiye´nin mücadelesine destek vermesini bekliyoruz? demiştir.
*
Bu açıdan bakıldığında, Lavrov´un açıklaması, belli ölçülerde Erdoğan´ın Moskova´dan beklentilerine bir yanıt niteliği taşıyor. Buradaki söylem birliği Türkiye ile Rusya arasında varılan Soçi mutabakatının ?İki taraf da Suriye´deki terörizmin her şekli ve tezahürüyle mücadele etmek konusundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir? şeklindeki 10. maddesiyle uyum içindedir.
Bir bu kadar önem taşıyan nokta, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani´nin eylül başında Tahran´daki üçlü Astana zirvesi sırasında kayda geçen çıkışıdır. Ruhani´nin ?Fırat´ın doğusunun düğümünü çözelim, Amerika´yı oradan çıkmaya zorlayalım. Çünkü bu krizin devam etmesinin arkasındaki en önemli etken Amerika´dır? şeklindeki açıklaması, Türkiye-Rusya cephesinden gelen ABD karşıtı bu eleştirel hamleleri tamamlayıcı niteliktedir.
Sonuçta, ABD´nin Fırat´ın doğusundaki niyet ve hareketlerine karşı Türkiye, Rusya ve İran arasında üçlü bir ittifak, kuvvetli bir yöneliş halinde giderek kuvveden fiile çıkmaktadır.
*
Kuşkusuz Lavrov´un bu beyanından sonra Moskova´daki PYD temsilciliğinin durumunun ne olacağı merak konusudur. Ayrıca, Afrin´e sınırdaş Rusya´nın kontrolündeki Tel Rifat bölgesinde PYD unsurlarının varlığı hakkında Moskova´nın yeni dönemde nasıl bir tutum alacağı bir diğer sıkıntılı mevzudur.
Bu çerçevede gündeme gelebilecek muhtemel bir diğer başlık, Rusya´nın bir süre önce yeni Suriye anayasasına ilişkin üzerinde çalıştığı taslakta Kürtler için ?kültürel özerlik´ fikrine yeşil ışık yakmış olmasıdır.
Bu sorular önümüzdeki günlerde Türkiye ile Rusya arasındaki diyaloğun hassas başlıkları olarak belirmeye adaydır.