Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Sınırımız resmen değişmedi ama?

Hasan Öztürk- 10.06.2018

Sınırımız resmen değişmedi ama?

2017´nin Ekim ayının 3´ünde bu köşede ?Irak sınırını taşımayı yeniden tartışsak? başlığıyla bir yazı yazmıştım.

Gerekçemde çok açıktı, sarp dağlardan geçen sınır çizgisi nedeniyle güvenliğin tam sağlanamaması. Bu yüzden Irak ile anlaşarak sınırı öteki tarafa fiili olarak taşımayı ve düzlükte konuşlanmayı önermiştim.

Ve şöyle demiştim,

?Sınırın fiziki halini zamanında fark eden rahmetli Özal 1´inci Körfez Savaşı sırasında Amerikalılarla bu konuyu müzakere etti ancak sonuç alamadı. (?)

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu´nun o dönemde radikal bir önerisi vardı. Irak tarafında 25 km´lik bir tampon bölge kurulması. Elbette büyük ses getiren öneri kabul görmedi.

(?) Irak merkezi hükümeti ile bugünler gelişen iyi ilişkilerde bu konuda gündeme gelip çözüme ulaşırsa hem Türkiye hem Irak geniş bir nefes alabilir.

Sınırın öbür yakasında kurulacak üst bölgeleri hem maliyeti azaltır hem güvenliği çok daha tahkim eder.? (03.10.2017 Yeni Şafak)

O yazının yayınlanmasından 2 gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın günü birlik İran ziyaretini takip etme şansım olmuştu. Dönüş yolunda uçakta, konuyu açtım ve Sayın Erdoğan´a, ?Irak sınırımızın dağların öbür tarafına taşınması konusundaki düşüncesini? sordum.

Cumhurbaşkanımız, o gün, ?Hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüzün olmadığını? söylemişti. Ancak Türkiye´nin terörle mücadele konusundaki kararlılığını yinelemişti.

Afrin Zeytin Dalı Harekatı´ndan çok önce Irak sınır hattında sarp ve çetin dağlarda hem yaz hem kış döneminde muazzam bir süpürme harekatı yapıldı. PKK terör örgütünün girilmez denilen ne kadar ini, ne kadar kampı/mağarası varsa girildi ve yok edildi.

Zeytin Dalı Harekatı ile eş güdümlü olarak da Kuzey Irak sınırları içinde kara harekatı sessiz sedasız (medyatik yapılmadan) sürdü. Bugün gelinen nokta, Kuzey Irak´ın 30/40 km derinliğine ulaşan bir hat. 400 km karelik alan hakimiyeti. Yeni kurulanlarla birlikte 11 üs.

Kamuoyu birkaç gündür Kandil´e harekatı tartışıyor.

Konunun gündeme gelmesi ise geçtiğimiz hafta Başbakan Binali Yıldırım ile yaptığımız iftarla başladı. O iftar yemeğinde Sayın Başbakan´a iki soru sormuştum. Sorunun biri, ?Kuzey Irak´ta yürütülen operasyonlar sonucu düze inildi, bu bize Kandil´i getirir mi? şeklindeydi.

Bir haftadır ?Kandil´e operasyon? gündemde.

Açıkçası, Kandil´e Mehmetçik´in gidip o terör yuvasını yerle bir etmesi hepimizin içini serinletir. Ama bana sorarsanız en az Kandil kadar büyük bir başarı şimdiden elde edilmiştir. Zira, sınırın öbür tarafında nispeten çok daha kolay bir coğrafyada konuşlanan Mehmetçik o bölgeden Türkiye´ye yönelik tehditleri bitirmiştir.

Tamam sınırımız değişmedi ama Türk Silahlı Kuvvetleri, büyük tehdit oluşturan Kuzey Irak´tan gelecek teröristlerin yolunu tıkadı.

Bu fiili durum çok çok büyük bir başarıdır.

Emeği geçenleri tebrik ediyorum.

  • Ötekine tahammülü olmayanın dünü ile bu günü aynı
  • Batı´nın ana karakteri ?kendi dışındakine? tahammülsüzlüğüdür. Endülüs´ü nasıl yağmaladıklarını, şehirleri nasıl yıktıklarını, engizisyonda mahkemelerinde binlerce, yüzbinlerce insanı nasıl katlettiklerini, kendilerinden olmayanları nasıl sürgün ettiklerini, onlara ait ne varsa nasıl yok ettiklerini biliyoruz.
  • Katoliklerle, Protestanların yıllar yıllar süren savaşlarını, bu savaşta binlercesinin, yüzbinlercesinin öldüğünü biliyoruz.
  • Haçlı seferleri sırasında İstanbul´u, Anadolu´yu, Kudüs´ü nasıl talan ettiklerini, yerli tebaayı nasıl katlettiklerini biliyoruz. 1´inci Balkan Savaşı´nda Müslüman tebaayı Anadolu´ya nasıl sürdüklerini, şehirlerin dokusunu nasıl değiştirdiklerini biliyoruz.
  • Bir şey daha biliyoruz, daha dün 2´nci Dünya Savaşı´nda birbirlerinin boğazına çöktükleri esnada, ?ırklarını bozduklarına? inandıkları Yahudileri bir kez daha soykırıma tabi tuttuklarını? (İlki İspanya´da, Endülüs´ü yıkarken Müslümanlarla birlikte Yahudilere yaptıkları işkence ve sürgündür. İstanbul´daki Sefarad Yahudilerinin dedelerinin maruz kaldığıdır yani.)
  • 21´inci yüzyılın başında yeni bir şey daha oldu. ?İslam iç savaşı? yine Batı´nın maharetiyle başladı. 11 Eylül 2001´de İkiz Kuleler´in terör saldırısıyla yıkılmasından sonra Batı, İslam ile topyekun savaşa tutuştu.
  • Kissinger aklıdır bu. Bu akıl, ?öteki? olarak gördüğü İslam´ı, Müslümanları egemen olduğu tüm coğrafyalarda ?ötekileştirmek? için harekete geçti.
  • İslamafobi diyorlar. Yani İslam korkusu. Yok yok bunun adı İslam korkusu değil tam anlamıyla İslam düşmanlığıdır. Zira, ?korku? refleksi değil verdikleri refleksler bizzat öfke, kin, nefret refleksleri.
  • Son olarak, Avusturya´da 7 caminin kapatılması kararı alındı. Kararı açıklayan Başbakan Sebastian Kurz, camilerde görevli 60 din görevlisi ile birlikte ailelerinin de sınır dışı edileceğini açıkladı. Gerekçe ise ilginç, ?Türkiye tarafından gönderilmiş olmaları.?
  • Batı´da yükselen İslam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığının bir sebebi var elbet. Dedik ya sözün başında Batı kendisi gibi olmayana ne tahammül ediyor ne müsaade.
  • Tarihi boyunca ?öteki? olarak gördüğünü ya yok ediyor, Endülüs gibi. Ya asimile ediyor Moriskolar gibi. Ya sürüyor Yahudi ve Müslümanlar gibi. Ya soykırıma tabi tutuyor Yahudiler ve Boşnaklar gibi.
  • Bugün de asimile edemediğini düşündüğü Müslümanlara ve Türklere karşı yeni bir ?ötekileştirme? politikası güdüyor.
  • Irkçılık Avrupa´da tüm hızıyla yükseliyor. Hedeflerindeyse Müslümanlar ve Türkiye var. Aşırılar iktidara yürüyor. Avusturya´da olduğu gibi koalisyonlara giriyor ve İslam düşmanlığını devlet politikası haline getiriyorlar.
  • Avusturya´da olan budur.
  • Korkarım ki bu tür İslam karşıtlığı fiiller artarak devam edecek.


Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz