Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Şehir Fikri

Yusuf YALANIZ

Şehir Fikri

Alışkanlıklarımız, karakterimiz, gelenek ve göreneklerimiz, örf ve âdetlerimiz, inancımız ve tavizsiz bağlı olduğumuz imanımız vesaire ?şuur/düşünce? deryasından nasiplendiği ölçüde özünü açığa çıkarır, kendini halisane var kılar. Bundan dolayıdır ki bir şey bilince ne kadar yakınsa o kadar kıymetlenir.

Arzularımız, hazlarımız, duyumlarımız, duygularımız, dürtülerimiz? İsmine her ne diyeceksek insanın muhtelif serimlemeleridir. İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin insandan sadır olan hallerdir. İnsan bilinçte yahut bilince yakın bir kategoride ise bu haller olumlu koşullarda mutluluk, olumsuz koşullarda pişmanlık verir. Ancak insan bilinçten uzaksa bilince dair olanlardan bihaber, olup biten karşısında tavırsız olur. Ne iyiyi, iyi olduğu için seçer ne de kötüden, kötü olduğu için kaçınır. Öylece ruhsuz, öylece patavatsız, öylece görgüsüz kalır.

 

Bilinçten uzaklaştıkça mekanik bir silüete bürünen insan, böylece hayatın amacını da bayağı yaşam biçimleri ile tatmin hale getirir. Fakat insanın şöyle bir meziyetlerine bakınca amacının sadece hayatta kalmak olmadığı görülür. Çünkü salt hayatta kalma çabası zaten diğer canlılarda da var. O vakit niçin ?insan? diyelim? Oysa aradığımız insana bezenmiş daha üst bir hâl, daha insan kokulu bir şey.

Hiç şüphesiz insanı diğer canlılardan ayırmanın ötesinde kemale muktedir kılan kavramlardan biri de erdemdir. Erdem, ahlaka sahip çıkmak değil, ona sahip olmaktır. Onu hissetmektir. O kendisinin dışında hiçbir amaç için araçsallaşamaz. Çünkü erdem, amacın bizatihi kendisidir. İyi ve güzeli tercih etmekten öte iyiyi ve güzeli var kılan unsuru tercih etmek, ona sarılmaktır. Yani bilince gelmektir.

İnsan, gerçekten düşüncenin letafetine, estetiğine, hilmine varınca bedensel hazları ?yok etmez ama- kıymetsizleştirmeye başlar. Diğer taraftan aklı tarafından ikna edilemeyen insan, bedensel hazların peşini istese de bırakamaz. Muhakkak bir şuur derecesine intikal etmeli, iklimlenmelidir. Tespitin ters çarpanında da benzer bir durum var. Bedensel haz ne kadar kuvvetli olursa düşünce de o denli işlevini yitirir. Bundan dolayıdır ki bedensel hazla baş etmenin en önemli formülü bu hazdan daha kuvvetli bir düşünceye sahip olmak, bilinç düzeyine erişmektir.

Aile kurmayı ele alalım. Eğer aile, haz merkezinde ele alınıp salt zinanın önüne geçmek, hormonel bir gereksinimi karşılamak gibi bir yaklaşım ile ele alınırsa uzun süreli ve sıhhatli bir aile yapısının oluşturulması pek de mümkün olmaz. Ancak muhtelif bağlamlarda aile fikri güçlendirilir ve bir bilinç düzeyi oluşturulursa aile olması gerektiği noktaya hızla yaklaşarak sağlamlaşacaktır. Herhangi bir kategorik şuur düzeyinden uzak, kuru ?evlenin? güzellemeleri ise ahlaki hiçbir yaraya merhem olmaz. Maalesef güçlü fikir yoksa o nispette sert klişelere maruz kalır insan. Yazık olur.

Bugün şehirlerimiz de benzer haz mottolarının esiri oldu. Şehirler erdemsel birlikteliklerin boy gösterdiği yerler olmaktansa vukuatların, ?kurtlukların?, kibir kulelerinin vesaire merkezleri haline geldi. Başkasına tahammülün olmadığı ekolojik bir hazza büründü. Ancak bu bir son değil. Bilakis güçlü bir ?şehir fikri? için yerinde bir başlangıç sebebi. Kötüsü ise durumu kanıksamak, umutsuzluğa düşmek ve hazdan nemalanmak.

İyi bir başlangıç mı arıyoruz, yoksa kötü bir son mu? Öncelikle buna tüm samimiyetimizle karar vermeliyiz. Sonra mı? ?Çare var.? Şehrin erdemlerine doğru yerinden odaklanmalı, bam telinden vurmalıyız. Çirkinlik üzere oluşturduklarımızdan pişman olmalıyız, hazlarımızdan utanmalıyız. Utanmak için utanmak değil, erdemin tam da kendisi olan utanmanın kendisini tatmalıyız.

Peki, güçlü bir şehir düşüncesi için nasıl bir başlangıç yapılabilir? Şehirler ?başkası fikri? ile yoğrulmuş [olması gereken] erdem yurtlarıdır. Başkası üzerinden kurgulanmış, inşa olmuş ilahi mabetlerdir. Başkası olmazsa özgürlük olmaz, adalet olmaz, emek söz konusu bile olmaz, kâmil manada sevgi, saygı ve hoşgörü olmaz, dostluk ve muhabbet hiç olmaz. Dolayısıyla şehirlerin de, kendimizin de ontolojik var oluşu ?başkası idraki? üzerine kuruludur.

Bahsettiğimiz bu ?başkası? teorisinin ilmine de, pratiğine de siyaset denir. Başkası varsa siyaset var, başkası varsa siyasa vardır. Bu minvalde siyaset; devletin de, toplumun da, insanın da özünü teşkil eder. Bu yüzden savaş psikolojisi, düşmanlık ideolojisi, rant sosyolojisi, hayatta kalma refleksolojisi gibi düşünceyi bloke eden eşsiz hazlara sahip olunabilir ancak ne güçlü bir şehir düşüncesine ne de erdemli bir siyasete sahip olunabilir. Düşünce, öncelikle düşüncenin önündeki engeller kaldırılarak oluşur. Kendine engel olma, oldurtma?



Anahtar Kelimeler: Şehir Fikri

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER