Sputnik Radyo, Rus uçağının düşürülmesinden sadece birkaç ay önce yayına başlamıştı. Bizim gibi fanilerin anlayamayacağı detaylardır bunlar. Tarihte tesadüflere yer yoktur. Bir zamanların müthiş ABD-SSCB rekabetine selam duran Sputnik ismini yücelten bir radyonun Türkçe yayına başlaması gayet heyecan verici idi.
Şu meşhur ?zulüm kuzeyden gelir? sözünün öznesi Rusya´nın bu ülke topraklarından ilk yayını değildi. Zamanında korsan biçimde uzun dalgadan yayın yapan TKP Radyosu ya da Bizim Radyo vardı. Devran değişti ve komünizm yıkıldı. Tam 24 sene sonra 2015´te Rusya´nın Sesi kısaltmasını da kendine uyduran Radyo Sputnik yayın hayatına başladı.
İnsanlar yeni yeni Radyo Sputnik´i tanımaya başlıyordu ki; bir SU 35, Türk F16´sına kurban gitti. Bu da yetmedi ?Allahüekber? nidaları ile Rus pilot kurban edildi.
İstiklal Caddesindeki Hollanda Konsolosluğu´nun Rus Konsolosluğu niyetine ihata edildiği günlerdi? Uçağın düşüşünü Türk´ün iradesi ve dirayetini 7 düvele göstermek olarak anlayanlar, son eğitim sisteminin ülkeye öğretmen olarak armağan ettiği bir gruptan ibaretti.
?Ayıyla dansın ortopedik zorlukları herkesin malumu idi´. Kısa sürede herkes için hayatın gerçekleri kendini gösterdi. Mektuplar, telefonlar, ziyaretler derken üstüne bir de Rus elçinin herkesin gözünün önünde infazı adeta ortalığı yangın yerine çevirdi.
Rusya´nın başına gelenler Slovakya´nın başına bile gelse insanın ruhunu gerer, bir kurşun döktürme ihtiyacı olurdu. Neticede kurşun değil ama füzeler döküldü. Türkiye NATO aidiyetine sırtını dönmekten çekinmeden Rus füzelerini bedeli mukabili ithal etti.
4 yılın panoromasında Rus menşeli Radyo Sputnik´in meraklısının dinlediği Rusya propaganda bültenlerini bir kenara bırakırsak, Türkiye´ye gelmiş geçmiş en iyi radyo yayıncılığını armağan ettiğini söylemek lazım.
Hatta CNN Türk´ün pabucunu dama atmasını bir dinleyicinin sesinden cıngıla dönüştürmesi özellikle not edilmeli.
RS FM Yavuz Oğhan´ı fenomenleştiren ve radyo yayıncılığının belki dünyada dahi az görülen bir örneğini sergileyen yayınları ile zirveye çıktı.
Herkes akşam eve giderken radyosunda Yavuz Oğhan´ın adeta radyo için yaratılmış sesi ile yansıyan ?Bide Bunu Dinle´yi açtı. Bir süre sonra İsmail Saymaz ve Akif Beki´nin katılımı ile gündemin didik edildiği bir konuşma programı ile ?Söylemesi Bizden? denildi?
Bütün bu sistem aslında neredeyse 4 yıldır biteviye devam etti. Sürekli gelişti. Hep çıtayı yukarı koydu. İktidarın bitip tükenmeyen anti demokratik uygulamaları, havuz basınının ifşası, iktidara yaranmak için taklalar atan sözde sivil özde memur kurumların traji komik halleri hep bu tezgahta tesviye edildi.
Ahmet Davutoğlu´na söz hakkı verilmesinin ardından kısa bir süre geçmeden bütün bu düzen adeta hallaç pamuğu gibi atıldı. Kimilerine göre bu Davutoğlu effect idi. AKP üyesi Davutoğlu´nun konuştuklarını radyoya taşımak, hatta radyoya dahi taşımadan kendi Youtube kanalını kullanarak aktarmak Radyo Günleri´ni sona erdirdi. Yavuz Oğhan, İsmail Saymaz ve Akif Beki üçlüsüne ilave Zafer Arapkirli de zorunlu vedaya dahil oldu.
?Biriniz hepiniz, hepiniz biriniz için? dendi belli ki, 3 Silahşörler ve Mösyö Dartanyan misali.
Kanaatim o ki, artık Rusya´nın Türkiye´de muhalif görünümde bir basına destek verir olmasının mantığı ortadan kalktı. Rusya´nın Sesi Radyosunda Erdoğan´a muhalefetin bu kadar açık dile getirilebilmesinin tek bir gerekçesine itibar edebilirdik:
?Basın Özgürdür. Susturulamaz.?
Rusya´nın basın özgürlüğü konusundaki hassasiyetini ardılı olduğu SSCB´nin demir yumruğu altında ezilen Macaristan´a, Çekoslavakya´ya sormak lazım gelirdi. Devletler rejimlerini değiştirir ama kimliklerini değiştirmez.
Bu ister Çar olsun, ister Parti Genel Sekreteri, ister Muktedir Başkan. Herşey aslına rücu etmektedir. Türkiye´de rejime muhalif olmak Ruya´nın çıkarlarına ters ise hiçbir babayiğit bunu Ruble maaş alıp yapamaz.
Rusya Trump´a layık görülen basın muhalefetini tolere edecek bir sistemi haiz değildir. Ne zaman ki, muhalefetin Rusya´ya da muhalefet olduğuna kanaat getirilir, o gün dükkan kapanır. Rusya´da kimsenin Türkiye´de özgür basını teçhiz görevi yoktur.
Davutoğlu değil Mehmet Metiner de konuk olsa idi demokrat gazetecilerin Sputnik Radyo´dan kovulacağını tahmin edebilrdik.
Bir zamanlar Hür Dünya´nın Batı blokuyla özleşmiş olduğunu bilenler için karşılaşılan durum şaşırtıcı olmadı. Batının değerlerinin belki de birincisi basın hürriyeti idi. Pravda´nın simgelediği tahakkümün manası şimdi daha iyi anlaşıldı.
S400 ilk atışını Sputnik´e yaptı. Ciddi sayıda gazeteciyi yere indirdi. Bundan sonra Sputnik kimsenin dinlemediği sıradan bir propaganda ajansı olarak yayınına devam edecek.
Şükür ki, biz artık inhisar edilmiş, tekelleşmiş radyo/TV çağında değiliz. Artık ?bide bunu dinle´ demek için bir blog bile kafi. ?Keşke olmasaydı!? desek de sınırların nerede bittiğini görmek adına içimiz gayet rahatladı. Bundan sonra dış güçlerin asıl nerede devreye girdiğini anlamak ve anlatmak kolaylaştı.
Ayı ile dansın güçlükleri daha da anlaşıldı.
Adı işter çarlık, ister Sovyet birliği, ister federasyon olsun tarih sadece şekli değiştiriyor.
Sıcak denizler orada durduğu sürece niyet hiç ama hiç değişmiyor.