Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Robert Fisk , Iraklı Şii âlim Seyyid Hekim ile görüştü

Seyyid Hekim bana ?Şiilikte bir alim ne kadar çok şey bilirse o kadar alçak gönüllü olmalı. Aksi takdirde bir diktatöre dönüşür? hatırlatmasında bulunuyor

Robert Fisk , Iraklı Şii âlim Seyyid Hekim ile görüştü

Seyyid Muhammed Hüseyin el-Hekim, Irak´taki en önemli Şii alimlerden biri. Gün gelip Büyük Ayetullah Ali el-Sistani öldüğünde, büyük ihtimalle Hekim´in babası Muhammed Seyyid bölgedeki baş vaizlik rolünü üstlenecek ve söylenenlere bakılırsa görev ondan sonra Hekim´in kardeşi Riyad´a geçecek. Dolayısıyla bu ?bildiğini söyleyen? sağduyulu adam, kendi doğru yolunda ilerlerken mutlak teolojinden ziyade hümanizm destekçisi gibi görünüyor. Karşısına geçip oturduğunuzda, Irak´ın örselenmiş topraklarında önemsenen bir sesi dinlemekte olduğunuzu biliyorsunuz. 

Onlarca Seyyid ve sarıklı öğrenci, Muhammed Peygamber´in kuzeni İmam Ali´nin altın kubbeli türbesinden yalnızca birkaç yüz metre ötede yer alan Seyyid´in ders salonunun demir kapısını aşındırıyor. Fakat Seyyid Hekim ne siyasi ne de dini açıdan sözünü sakınan biri. Hayır, fark edeceğiniz üzere İran, Irak Şia´sına akıl hocalığı yapmıyor. IŞİD´den ya da Batı´dan korkmuyor. Bugün bütün Irak´ta olduğu gibi sohbetimiz sırasında da Saddam´ın adı sık sık geçiyor. Tabii Şah´tan ve hatta Osmanlı İmparatorluğu´ndan da bahsediyoruz.   

Osmanlılarla başladık:

?Herhangi bir bilimsel başarıya sahip değillerdi. Halklarını güç kullanarak yönetirlerdi. Kendi insanlarını karanlıkta bıraktılar, onları bilimden uzak tuttular. Batı bilimiyle çıkageldiğinde onların stratejileri ülkeleri bölmek ve böylece kolayca yönetmek oldu. I. ve II. Dünya Savaşlarından geriye, devam etmek üzere bu iç çalkantılar kaldı ve Batı, Birleşmiş Milletler (BM) ya da insan haklarının değil kendi çıkarlarının peşine düştü. Oysa savaşlar sadece bu bölgelerde yaşanmıyordu. Almanya ve Fransa arasındaki çatışma (Saddam´ın 1980-1988 yıllarında İran´ı istila ettiği) Irak ve İran arasındaki çarpışma gibiydi."

Buraya kadar her şey yolunda ve anlatılanlar tanıdık:

?Daha sonra Avrupa´da siyasi çıkarlar şahsi çıkarların önüne geçti. Avrupa Birliği´ni (AB) yarattılar ve onu geliştirmeye çalıştılar. Bununla birlikte Avrupa´nın sağcı aşırılığa yol vermesi halinde (buradaki) çatışma Avrupa´ya dönecek. Eğer (Avrupalılar) buna izin verirse ortak çalışma zeminleri kalmayacak. Biz bunun yaşanmasını istemeyiz. Söz konusu çatışmanın büyümemesini ve sonunda baskın çıkmak için ABD´nin sağcı aşırılığı beslememesini umuyoruz. Şu an Brexit´le zaten bunu yapıyorlar!? 

Seyyid´in küçük ofisinin her yanında gülüşmeler duyuluyor. Peygamber´in halefi Ali´nin büyük türbesine ve Humeyni´nin 1979´a kadar süren Irak sürgününde kaldığı yoksul eve çok yakın bu yerde Brexit´in karşımıza çıkmasını beklemiyordum. Büyük adam Seyyid Hekim bana, ?Şiilikte, bir alim ne kadar çok şey bilirse, o kadar alçak gönüllü olmalı. Aksi halde bir diktatöre dönüşür? hatırlatmasında bulunuyor. Şiilik, Batı dünyasını belki de düşündüğümüzden çok daha iyi anlıyor ve kesinlikle bağımsızlar. Örneğin Seyyid, İran´ın Farsçasını çok az konuşuyor. Belki de İran´ın er ya da geç nüfusun yüzde 65´ini Şiilerin oluşturduğu Şii Irak´a egemen olup olmayacağını sorduğumda kendimi bölgesel teolojinin ilkeleri üzerine bir ders dinlerken buluyorum.  

Röportajın devamı...



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER