Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

On bir Eylül: Şiddetin Labaratuvarı…

Hasan Dündar,hikmetakademisi.com’da “On bir Eylül: Şiddetin Labaratuvarı…” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

On bir Eylül: Şiddetin Labaratuvarı…
 “Tarihte “düğüm noktası” olarak değerlendirilebilecek olayların en temel özelliği, kendinden sonra yaşanan gelişmelerin okunma biçimi… “

Onbir Eylül: Şiddetin Labaratuvarı…

‘Totaliterlik’ kavramının bütününe ilk karşı çıkanlardan
biri olan Horkheimer der ki: “Kapitalizmi tartışmak
istemeyen herkes faşizm hakkında sessiz kalmalıdır.”
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yanlış bir ifadedir:
Aslında faşizm konusun da sessiz kalması gereken
kişi emperyalizmi tartışmak istemeyen kişidir.
Nicos Poulantzas(1)

 

Tarihte “düğüm noktası” olarak değerlendirilebilecek olayların en temel özelliği, kendinden sonra yaşanan gelişmelerin okunma biçimi ve anlamlandırılmasın da oldukça güçlü bir etkiye sahip olmalarıdır. Bu bağlamda 11 Eylül 2001 tarihi Amerika ile Ortadoğu bölgesi arasındaki ilişkilerin seyrinde önemli bir düğüm noktasını oluşturmaktadır. 11 Eylül saldırılarından sonra Amerikan siyasileri, bilim adamları ve medya kuruluşları tarafından terörizm kavramı Ortadoğu’da bölgeselleştirilmiş ve bu kavram Ortadoğu’nun tarihinden, siyasetinden, kültüründen çok İslam ile ilişkilendirilerek sunulmuştur. Söz konusu tarihten sonra Ortadoğu bölgesine yönelik değerlendirmelerde en çok öne çıkarılan Müslümanların inanç ve yaşayışları ile terörizm arasında kurulan bağlantı olmuştur. 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana Ortadoğu bölgesi söz konusu olduğunda bölge ile terörizm arasında kurulan bu bağlantının en temel işlevi ise Amerika’nın bölgeye yönelik söylemlerini ve politikalarını meşrulaştıracak bir zemin oluşturmuş olmasıdır.(2)           

Soğuk savaşın sona ermesi ile birlikte dünyanın tek süper gücü olarak kalan ABD  Sovyetler Birliği’nin 1957 yılında Sputnik füzesini uzaya fırlatmasını da ilk kez kendi ülkesine doğrudan yönelik bir askeri tehtit kabul etmişti. Çünkü bu soğuk savaş yıllarında Sovyetlerin de kıtalararası füze fırlatabileceğin bir göstergesiydi. Küba füze krizi de aynı deliller ile ortaya çıkmıştı. Ancak 11 Eylül‘de tehdit gerçek bir saldırıya dönüştü ve bu saldırı Sovyetler Birliğinden değil terörizm gibi somut olarak belirlenip karşılık verilmesi çok güç olan bir düşmandan geliyordu. Uluslarası ilişkilerin geleneksel uygulamalar çerçevesinde dost ve düşman kavramları siyahla beyaz kadar belirgin olabiliyordu. Son saldırılar ise bunun artık böyle olmayacağını gösterdi. Bu yeni mücadele David von Derehle’nin de Washington post’a yayınlanan 12 Eylül 2001 tarihli makalesinde “gri savaş” olarak nitelendirdi. Gri savaşta düşmanın kimliğinin belirsiz olmasının yanı sıra içinde bulunulan durumun gerçek anlamda bir savaş olup olmadığı belirsizdir. Bu savaşın askeri hedeflerle coğrafi olarak  sınırlandırılmış cepheleri ya da belli kurallara bağlı olarak Savaşan orduları yoktur. Ancak binlerce insan öldürebilecek şiddeti vardır. (3)          

Rusya’nın dağılması ile Soğuk Savaş bitti ama, “Amerika’nın yönettiği “Sıcak Savaşlar” sona ermedi…/ Bundan dolayı11 Eylül saldırısı ise,bir çeşit “imdada yetişti”denilebilir… Soğuk Savaş olanaklarına yaklaşan yeni bir “Haçlı Seferi” (Kutsal Savaş) doğmuştu. Askeri harcamalar hemen en üst sınıra dayandı. Ne yapılacaksa, kamu desteği hazır görünüyordu. Başkan Bush vakit geçirmeden ve inandırıcı kanıtları açıklamadan Afganistan’da (belki de haklı olarak) Usame bin Ladin’i suçladı. Kongre’deki konuşmasında da ayrıca şunları söyledi: “Gerekli her silahı kullanacağız… Amerikalılar tek bir çatışma değil, şimdiye değin gördüklerimizden çok daha uzun bir kampanya beklemelidir… Ya bizimle yada teröristlerle birliktesiniz… Bu, dünyanın, uygarlığının savaşıdır… Biliyoruz ki, Tanrıda yansız değildir… “Bu sözler akla şu soruları getiriyor: ‘Her silah ‘sözcüklerinin içine nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarda giriyor mu? Bu seri savaşlarımı olacak? Bunlar sınırlı kalmayacak mı? Savaş süresine ve hangi ülkelerin hedef olacağına kim karar verecek? Bir uygarlıklar çarpışmasına doğrumu sürükleniyoruz? Amerika’daki karar vericinin her sözüne uymak zorunda mıyız? Yoksa, teröristlerin safında mı sayılacağız? Aynı seçenek Tanrı içindemi geçerli? Usame bin Ladin ile çevresindekileri gösteren kaset filmi gerçekse, bu kişilerde yaptıkları söylenen kanlı eyleme Allah’ın hayırlı bir hikmeti gibi bakmıyorlar mı? (4)         

Bu konuda isterseniz Noam Chomsky’e kulak verelim:  “ABD’nin bu açıklamasını askeri güç kullanımının yeni bir normu yerleştirme çabası olan örnek bir olay olarak algılandığını düşünüyorum. Bu yeni norm Beyaz saray tarafından 2002 Eylül’ün de genel ifadelerle açıklandı ve Amerika Birleşik Devletleri‘nin yeni ulusal güvenlik stratejisi olarak ilan edildi. Rapor dünyadaki güç kullanımı üzerine bir parça alışılmışın dışında ve nadir bir şekilde aşırı bir doktrin sunuyordu. Ayrıca Irak için savaş çanlarının çalmasıyla raporun açıklamasının aynı tarihe denk gelmesi tesadüf değildir. Yeni doktrin BM sözleşmesinin zorlama yorumu içinde rastlanan tartışmalı ön alma (preemptive war ) taaruzlarından biri değildir; daha ziyade uluslarası hukukta artık yeri olmayan bir doktrindir. Bir diğer deyişle önleyici savaş (preventive war ) yani ABD’de dünyayı güçle yönetecek ve eğer hakimiyetine yönelik bir meydan okuma ortaya çıkarsa ister belli mesafede algılansın, uydurulsun, hayal edilsin ya da her neyse o zaman bu meydan okumayı tehdit haline gelmeden yok etme hakkına sahip olacaktır. Bu önleyici savaştır, ön alma savaşı değil. Yeni bir norm yerleştirmek için bir şeyler yapmanız gerekir. Tabii ki her devlet yeni norm yaratma imkan ve kabiliyetine sahip değildir. Öyleyse eğer Hindistan korkunç gadarlıklara son vermek için Pakistan’a saldırırsa bu norm değildir. Ama ABD’de şüpheli kanıtlarla Sırbistan’ı bombalarsa bu normdur. İşte güç bu demektir. Önleyici savaş hakkı gibi yeni norm yaratmanın en kolay yolu insanlık tarihindeki en büyük güç tarafından başı rahatlıkla ezilecek tamamen savunmasız bir hedef seçmektir…. Ve bunda da önemli ölçüde başarılı olmuştur ABD nüfusunun yarısı “Saddam Hüseyin’in 11 Eylül 2001 saldırılarını kişisel olarak bizzat katıldığına inanıyor””…(5)             

11 Eylül söylendiği gibi herhangi bir şeyin miladı yada dönüm noktası değildi aslında. Kapitalizmin son merhalesi olan emperyalizmin “zaten yaşanan dünyanın kabaca son on yılındaki genel gidişatın belki ivmelenmesi, belki resmen izin verilmesi, belki hatların keskinleşmesi… 11 Eylül böyle bir sonucu ortaya çıkardı; yoksa önemli, değişikliği o anlamda önemli bir eşik olduğunu düşünmüyorum 11 Eylülün çok köklü bir değişiklik getirdiğini düşünmüyorum. Dönüm noktası yaklaşımı magazinel olarak ilginç ve çarpıcılaştırmak açısından anlamlı, ama buradaki süreklilikler bence daha önemli. Onları analiz etmekten alıkoymamali bizi… Amerika’nın Irakı ve hani “fundamentalist İslam”  diye tanımlanan bir şeyi şeytanlaştırmasının en az on yıllık bir geçmişi var. Yani soğuk Savaşın bitmesinin iki kutuplu dünya sisteminin çözülmesinin arkasından komplocu bir bakışla söylemiyorum ama, varolan sistemin kendini meşrulaştırılması açısında bir şeytanileştirme vazgeçilmez bir ihtiyaçtı. Bir düşman imgesi olmazsa olmaz bir gereklilik onu ikame etme arayışı içerisinde fundamentalizm, radikal İslam zaten güçlü bir seçenek olarak verilmişti. 11 Eylül’den sonra bu yaklaşımın fanatikleşmesi hat safaya ulaşması McCarthy’ci(*) diyebileceğimiz biçimler alması söz konusu. Ama bakın dikkat edin McCarthy’ci biçimler dediğimiz anda yine bir süreklilikten söz etmiş oluyoruz. McCarthy’niycilik diyoruz ve 50 sene öncesine atıf yapmış oluyoruz… Artık her şey bambaşka 11 Eylül’den sonra tamam, kabul…. Çok şey değişti ve değişecek, ama büsbütün bambaşka bir şeyle de karşı karşıya değiliz …(6 ) ABD, terör ve emperyalizm… Büyük şeytan, savaş, kan ve gözyaşı vede sömürü…            

Hani derler ya perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. 11 Eylül aslında göstere göstere ben geliyorum diyordu. Çünkü daha ortada Usame Bin Ladin ismi pek yok iken Washington D.C.’deki bu ikiz kulelere saldırılar düşünülmüş ve yapılmıştı.           

İlk olay: 1993 Dünya Ticaret Merkezi saldırısı, 26 Şubat 1993 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrindeki Dünya Ticaret Merkezi’nin Kuzey Binası’na bomba yüklü kamyonetle gerçekleştirilen saldırı. Esas amacı, taşıdığı 606 kg üre nitrat-hidrojen bileşimi gaz hâlindeki patlayıcıyla Kuzey Kulesi’nden geçip Güney Kulesi’ne ulaşarak patlayıcıların infilak ettirilmesi ve kulelerin yıkılmasını sağlayarak on binlerce kişinin hayatını kaybetmesi olan saldırı amacına ulaşamayarak 6 kişinin ölümüne ve 1.042 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Yapılan soruşturmalar sonucunda saldırının; el-Kaide ile bağlantıları bulunan Remzi Yusuf, Mahmud Ebu Halime, Muhammed Selami, Nidal A. Eyyad, Abdül Rahman Yasin ve Ahmed Ecac tarafından planlandığı ve gerçekleştirildiği tespit edildi. Remzi Yusuf’un amcası Halid Şeyh Muhammed ise saldırı için gereken finansal desteği sağlamıştı.(7)      

İkinci bilinen olay ise: 6 ocak 1995 te Bojinka Planı, diğer kullanımlarıyla Bojinka Komplosu veya Bojinka Operasyonu, Remzi Yusuf ve Halid Şeyh Muhammed tarafından planlanan üç aşamalı bir saldırı planıydı. Papa II. Ioannes Paulus’a suikast, Asya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında sefer yapan on bir yolcu uçağına bombalı saldırı ve Fairfax County, Virginia’daki CIA merkezine uçakla intihar saldırısı gerçekleştirilmesinden oluşmaktaydı. Plan için hazırlıkların gerçekleştirdiği binada yangın çıkması üzerine olay yerine polislerin gelmesi ile gün yüzüne çıktı ve tasarı gerçekleştirilemedi. Ardından tasarı ile ilgi olduğu tespit edilen bazı isimler tutuklandı. (8)        

Arada bilinen yada bilinmeyenleri de saymaz isek; Üçüncü olarak ,11 Eylül saldırıları…11 Eylül saldırıları (İngilizce: September 11 attacks), genellikle 9/11 olarak da anılır, radikal İslamcı silahlı grup el-Kaide’nin 11 Eylül 2001 Salı sabahı Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı düzenlediği dört koordineli bir terör saldırısı dizisidir.         

Kuzeydoğu eyaletlerinden kalkan ve Kaliforniya istikametine doğru ilerleyen dört yolcu uçağı, el-Kaide üyesi olan 19 kişi tarafından uçuş sırasında kaçırıldı. Hava korsanları, beşli üç grup ve dörtlü tek grup olarak organize edilmişti. Hedefini vuran ilk uçak American Airlines’ın 11 sefer sayılı uçuşuydu. Uçak saat 08.46’da Aşağı Manhattan’daki Dünya Ticaret Merkezi’nin kuzey kulesine çarptı. İlk saldırı, uçakta bulunan 92 kişinin tamamının ve saldırının etkilediği bölgedeki 1000’den fazla kişinin ölmesiyle sonuçlandı. 17 dakika sonrasında, saat 9.03’de, Ticaret Merkezi’nin güney kulesine United Airlines’ın 175 sefer sayılı uçuşu çarptı. İkinci saldırı, uçaktaki 65 kişinin tamamının ve etkilenen bölgede yer alan tahmini 1000’den fazla kişinin ölmesiyle sonuçlandı. İki saat içinde 110 katlı her iki bina da çökerken  Dünya Ticaret Merkezi’nin de arasında bulunduğu çevre yapıların bazısı yıkıldı, bazılarıysa hasar gördü. Dulles Uluslararası Havalimanı’ndan kalkan üçüncü uçak, American Airlines’ın 77 sefer sayılı uçuşu, Ohio üzerindeyken kaçırıldı. Saat 9.37’de, uçak Arlington County, Virginia’daki Pentagon binasının batı cephesine (ABD Savunma Bakanlığının karargâhı) doğru çarptı. Saldırı sonucunda binanın batı cephesinin bir kısmı yıkılırken uçaktaki 64 kişinin tamamı ve o sırada binada bulunan 125 kişi öldü. Dördüncü ve son uçak, United Airlines’ın 93 sefer sayılı uçuşu, başkent Washington, DC’ye doğru gidiyordu. Uçak saat 10.03’de Shanksville, Pensilvanya yakınlarındaki bir araziye düştü. Uçağın yolcuları, uçağın kontrolünü yeniden ele geçirmeye çalıştı ve nihayetinde uçuşu amaçlanan hedeften saptırdı. Böylece 93 sayılı uçuş, 11 Eylül saldırılarında hedefini gerçekleştiremeyen tek uçak oldu. Uçağın içindeki 44 kişinin tamamı ölürken saldırı hedefinin Beyaz Saray veya Amerikan Kongre Binası olduğu tahmin edilmektedir.Guantanomo’daki cezaevinde tutulan ve ABD’de yargılanan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh verdikleri ifadede, son uçağın hedefinin ABD Kongre Binası olduğunu söylemiştir.        

FBI tarafından yürütülen araştırmalar neticesinde saldırıları gerçekleştiren kişilerin, Usame bin Ladin’in liderliğindeki el-Kaide ile bağlantılı olduğu belirlendi. ABD, el-Kaide’yi Afganistan’dan çıkarma ve bin Ladin’i iade etme taleplerine karşılık vermeyen Taliban’ı devirmek için Terörizmle Savaş’ı başlattı ve Afganistan’a karşı savaşa girdi. Birçok ülke terörle mücadele yasalarını güçlendirdi, terör saldırılarını önlemek için kolluk kuruluşlarının ve istihbarat teşkilatlarının yetkilerini arttırdı. Saldırıdan birkaç gün sonra yaptığı açıklamayla saldırıların sorumluluğunu reddeden Usame bin Ladin, 2004 yılında yayımladığı videoyla birlikte saldırıların sorumluluğunu kabul etti. El-Kaide ve bin Ladin, saldırının gerekçesi olarak ABD’nin İsrail’e verdiği desteği, ABD birliklerinin Suudi Arabistan’daki varlığını ve Irak’a uygulanan yaptırımları gösterdi. Bin Ladin, yakalanmadan geçirdiği yaklaşık on yıllık bir sürenin ardından, Abbottabad’daki kompleksinde bulunduğu sırada düzenlenen Neptün Mızrağı Harekâtı sonucunda ABD kuvvetleri tarafından öldürüldü.         

Dünya Ticaret Merkezi’nin ve çevre altyapısının yıkılması, New York şehir ekonomisine zarar verdi ve küresel bir ekonomik durgunluğa sebep oldu. ABD ve Kanada sivil hava sahaları 13 Eylül’e kadar, Wall Street ise 17 Eylül’e kadar kapatıldı. Birçok kurum, kuruluş ve yapı olağanüstü hâl nedeniyle bir süreliğine kapalı kaldı. 7 Dünya Ticaret Merkezi sahasının temizliği Mayıs 2002’de tamamlanırken Pentagon binası da bir yıl içerisinde onarıldı. 2977 ölüme, 25.000’den fazla yaralanmaya ve 10 milyar dolarlık maliyete neden olan 11 Eylül Saldırıları, ölü sayısı bakımından insanlık tarihinin en ölümcül terör saldırısıdır. Ayrıca 340 itfaiyecinin ölümüyle Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en yüksek sayıda itfaiyeci ölümünün yaşandığı olaydır.WİKİ (9)      

11 Eylül saldırıları, yaşandığı günden beri birçok komplo teorisine konu olmuştur. En öne çıkan teori, İkiz Kuleler ve 7 Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılmasının kontrollü bir yıkım olduğudur. Ancak hükûmet incelemeleri ve bağımsız araştırmaların çoğu bu teorileri reddetmiştir. İnşasına Kasım 2006’da başlanan Özgürlük Kulesi, Kasım 2014’te açılmıştır. Ek olarak New York’taki Ulusal 11 Eylül Anıtı ve Müzesi, Arlington County’deki Pentagon Anıtı ve Pensilvanya kaza yerindeki Uçuş 93 Ulusal Anıtı da dâhil olmak üzere saldırıda ölenler için çok sayıda anıt inşa edilmiştir.        

Bu olay için kurulan araştırma Komisyonu, 11 Eylül saldırılarını incelemek amacıyla 27 Kasım 2002’de Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan komisyondur. 10 ülkeden 1200’den fazla insanla konuşmuş, iki buçuk milyon sayfadan fazla belge incelemiş ve sonunda 24 Temmuz 2004’te çalışmalarını tamamlayarak raporunu hazırlamıştır. ABD hükûmetinin açıklamalarına göre olaylar şöyle gelişti: 11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine, bir diğeri Washington D.C.’de Pentagon’a çarptı. Sonuncu uçak ise yolcular ve uçağı kaçıranlar arasındaki mücadeleden sonra 150 mil uzakta, Pensilvanya kırsalında düştü. Dünya Ticaret Merkezi kulelerine çarpan uçaktaki eylemcilerden birinin pasaportu uçağın kuleye çarpmasından sonra aşağıya fırlamış ve bölgedeki bir polis tarafından bulunmuştur. Eylemcilerin havaalanına gelirken kullandıkları ve havaalanının otoparkına bıraktıkları araçta uçak kullanım kılavuzu bulunmuştur. Amerikan hükümetinin araştırmasına ve 11 Eylül Komisyon Raporu’na göre yolcu uçakları Usame bin Ladin’in lideri olduğu El-Kaide örgütünün 19 üyesi tarafından kaçırıldı ve eylem gerçekleştirildi.(10 )        

Saldırı, dünya medyası tarafından “medeniyetler çatışması” olarak yorumlandı. 11 Eylül saldırılarını gerekçe gösteren başkan George W. Bush, önce Afganistan, ardından da Irak’ı işgal etti. ABD Başkanı George W. Bush Terörizmle Savaş Kampanyası başlattı ve bu kampanya ile NATO’nun 5. maddesini işletmeye başlattı. Bu Kampanya’da ABD’ye başta Birleşik Krallık olmak üzere birçok ülke destek olmaktadır. 11 Eylül saldırıları sonucu, başta ABD olmak üzere batılı devletlerde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında büyük artış görüldü. Üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen hala çözülemeyen yığınlarca kör ve karanlık noktanın olduğu 11 Eylül saldırısı aktörleri, hedefleri, oluş şekilleri, sonuçları itibari ile ABD’ye yaradı… Gerisini de siz tahmin ediniz.

D İ P N O T L A R :

1-Nicos Poulantzas, Faşizm ve Diktatörlük. Çev. Ahmet İnsel, İletişim Yayınevi, 2004, İstanbul.

2- Rumeysa Eldoğan-11 Eylül Sonrası Amerikan Şarkiyatçılığında Müslüman Kardeşler-Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi Vol: 1, No: 2, 2014, ss.55-83

3- Haluk ÖZDEMİR-S.D.Ünv.İ.İ.B.Fak.Y.2002-S.1-sh.153/173

4-Prof.Dr.Türkkaya Ataöv-11 Eylül ve Sonrası Ankara Üniversitesi SBF Dergisi.56-3

5- Noam Chomsky-Emperyal Arzular-sh-11/12-Zodyak kitap-ist-1.bsk-2016

(*)..Düşman yoksa,düşman oluştur…

6-Tanıl Bora- Tarihin 11 Eylül Durağı-sh-57/59-Seyir yay-ist-1.bsk-2003 

7-https://tr.wikipedia.org

8- https://tr.wikipedia.org/wiki/Bojinka_Planı     

9-10-11EYLÜL https://tr.wikipedia.org/wiki/11_Eylül_saldırıları#Komplo_teorileri

 

Kaynak:farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: Eylül: Şiddetin Labaratuvarı…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz