Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Okul tıraşının benliğimizdeki derin izi

İbrahim Aslan, gazetekarinca.com’da “Okul tıraşının benliğimizdeki derin izi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Okul tıraşının benliğimizdeki derin izi

Okulun ilk günü, 1990 yılı.

Köylerden toplanmışız, albenileriyle sunulan kısa adı YİBO olan Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na.

Okul binası, Dersim’in Hozat ilçesine ilk yapılan askeriye binasından okula çevrilmiş.

Çevrilmiş derken, askeri yapı her haliyle duruyor…

Yemekhane düzeninden, lavabolara, lavabolardan tuvaletlere, tuvaletlerden soğuk demir ranzalara bir askeri bina.

Yine binanın çevresi tel örgü ve askeri alanla çevrili, ilçenin dışında kalan uzun bir bina.

Küçücük toprak damlı köy evlerinden çıkıp gitmiş biz köy çocukları için devasa bir bina.

Okulda ilkokul birinci sınıftan ortaokul birinci sınıfa kadar yanlış hatırlamıyorsam 510’un üzerinde öğrenci toplanmışız.

Geniş bir ara koridorda toplamışlar bizi.

Ailelerimizden ilk kez koparılmışız.

Ağlayan ilkokul birinci sınıf, ikinci sınıf çocuklar var aramızda.

Ben o dönem ilkokul dördüncü sınıftayım.

Aileden koptuğum için ilkokul ikinci sınıfta olan kardeşim ve ilkokul birinci sınıfta olan kuzenim de bana emanet!

***

Kendi köylülerimiz dışında kimseyi tanımıyoruz.

Yanık yüzlü, kara tenli, yüzü gözü köy yaşamından dolayı yara bere içinde olan kızlı erkekli yüzlerce çocuk.

Hem utangaç tavırlarla birbirimize bakıyoruz hem koridora kim girerse ‘öğretmen’ diye hep birlikte ayağa kalkıyoruz.

Girenlerin bazıları, ‘biz öğretmen değiliz hademeyiz’ diyerek kalkmamamızı söylerken, bazıları ise bu durumdan keyif alıyor.

Öğretmen havasıyla bize sorular soruyorlar.

***

Sonuçta köy çocuklarıyız, yoksuluz, üst başımız pis!

Bize okulun ilk gün akşamı banyo yaptırılacağını söylüyorlar.

Kaymakam gelecekmiş, alay komutanı gelecekmiş, milli eğitim müdürü gelecekmiş, emniyet müdürü gelecekmiş…

Yani anlayacağınız devletin bir ilçedeki temsilcilerinin hepsi, biz üstü başı pis olan, bit olma ihtimali olan kirli Kürt Alevi çocuklarını temizleyeceklermiş!!!

Ve geliyor, adlarını hatırlamadığım ilçenin kaymakamı, alay komutanı, milli eğitim müdürü, emniyet müdürü, subaylar, astsubaylar, komiserler ve eşleri…

İlk kez göreceğimiz ve 45 çocuğun topluca yıkandığı kalorifer dairesinin yanındaki banyoya indiriyorlar bizi sırayla.

Kız çocuklarını devletin ilçedeki temsilcilerinin eşleri, biz erkekleri de kaymakam, alay komutanı, milli eğitim müdürü, emniyet müdürü, subaylar, astsubaylar, komiserler yıkıyor.

Sırayla yıkıyorlar bizi, sonra sırayla elbiseler veriyorlar bize ve sırayla gönderiyorlar askeri ranzaların olduğu yatakhane dedikleri askeri koğuşlara.

Sonra her sabah nöbetçi öğretmenler erkenden kaldırıyor bizi, yatakları askerler gibi katlıyoruz.

Çarşaflar düz değilse ve nöbetçi öğretmen iyiyse azar, nöbetçi öğretmen kötüyse en iyi ihtimalle enseye bir tokatla başlıyoruz çoğu zaman güne.

***

Elimizi yüzümüzü yıkarken sıraya giriyoruz, sabah kahvaltısına girerken sıraya giriyoruz, öğlen yemeğini, akşam yemeğini yerken sıraya giriyoruz.

Yemekhane nöbetçiliğinden sınıf nöbetçiliğine, sınıf nöbetçiliğinden koğuş nöbetçiliğine, koğuş nöbetçiliğinden temizlik nöbetçiliğine her şeyi sırayla yaptırıyorlar bize.

Sabah kalk saati, akşam yat saati var.

Yemeğe başlamak için yemekhanenin dolması ve yemek duasının okunmasını bekliyoruz.

Elektrikler aynı saatte kapatılıyor üzerimize…

Uykusunda ağlayan, korkusundan ağlayan, askeri bir binada gece korktuğu için tuvalete gidemeyip yatağına işeyen, altına yapan ve sabah utancından yataktan kalkamayan esmer tenli, yaralı yüzlü, kirli Kürt Alevi ve de yoksul çocuklarız…

***

4 yıl okudum YİBO denen okulda.

Farkında değildim, değildik bize şaşaalı sunulan YİBO’ların bir asimilasyon merkezi, özünü inkar merkezi olduğundan.

İçten içe öfkemiz vardı yapılanlara, isyanlarımız…

Hep üç numaraya vurdururlardı saçlarımızı, temiz olalım, bitlenmeyelim diye.

Ancak köyümüzdeyken biz esmer tenli, yaralı yüzlü sümüklü köy çocukları, mesela hiç uyuz olmadık, iyi yıkardı annelerimiz, ablalarımız bizi.

Hiç bitlerimiz olmadı, köylerimizde yaşarken…

O bizi temizlemek için yıkadıkları, saçlarımızı 3 numaraya vurdukları YİBO’larda tanıştık tüm utancımızla uyuz ve bitlerle…

***

32 yıl sonra neden mi geldi bunlar aklıma?

Ferit Karahan’ın 2021 yılında çektiği Van’ın Bahçesaray ilçesindeki YİBO’da geçen bir öyküyü anlatan filmini izledim.

Ve film beni 90’lı yıllarda Hozat’taki YİBO’ya götürdü.

Hozat’a yapılan ilk askeri binada, bize eğitim veriyorlardı.

Banyo yaptırırken kirlerimizi değil tarihimizi, kültürümüzü, dilimizi, inancımızı temizlemek için…

Okul Tıraşı filminde saçlarda makineyle açılan izin, YİBO’larda okuyan biz Kürt çocuklarının benliğinde derin bir iz olarak duruyor hala…

Gerçekçi bir yaraya parmak basmasına rağmen naif kalıyor Okul Tıraşı filmi, YİBO’larda yaşanan ve yaşatılanlar karşısında.

 

Kaynak: farklı bakış



Anahtar Kelimeler: tıraşının benliğimizdeki derin

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz