Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Nilgün Aslan´nın Acılı Hikayesi

Ali BULAÇ - 01. 09. 2018

Nilgün Aslan´nın Acılı Hikayesi

İyi bir edebiyatçı olan Nilgün Aslan, 9 Nisan 2015 günü Paris´te bir otel odasında hayatına son verdi. 47 yaşındaydı, yayınlanmış üç romanı vardı: Sözün Gülüşü (2009), Şans Aynası (2011) ve Paul Brousse Akşamları (2014).

Nilgün Aslan´ın intihar ederek hayatına son vereceğini aklıma getirmemiştim. Yaklaşık beş yıllık tanışıklığımız vardı, ara ara görüşürdük. Şans Aynası romanını özellikle okumamı rica etmişti, okudum ve üzerinde epeyce tartıştık. Son romanını bana takdim etmek için aradı, görüşmek nasip olmadı.

Onunla tanışmamız internet üzerinden bana mesaj yazmasıyla başladı. Sözünü edeceğim bayanın kendisi olup olmadığından hala emin değilim ama bütün işaretler onu gösteriyordu.

Birgün gazetedeki e mail adresime zehir zıkkım bir mesaj düştü. Benim Tanrı inancımı eleştiren bir mesajdı, eleştiriden çok provakatifçe idi, meydan okumaydı. Önce sinirlendim, sonra sakin olmam gerektiğini düşünüp cevap verdim. Cevap yazdı, yeraltı dünyasındaki tanışıklığımız Nilgün Aslan´ın intiharına kadar sürdü, sonra tamamen kesildi. Bu geçen süre pek sakince sayılmazdı, ben sükunetle cevaplar yazarken o kimi zaman ironik, kimi zaman saldırgan dil kullanmaya devam ediyordu.

Birgün Nilgün Aslan açık kimliğiyle beni arayıp tanışmak istediğini söyledi. Hakkında yaptığım kısa araştırma sonunda iyi bir edebiyatçı olduğunu öğrendim. Kitaplarımı okuduğunu, bazı soruları olduğunu söylüyordu.

Tanıştık.

İki saate yaklaşan konuşmamız sırasında ?deist? olduğunu farkettim. Nilgün hanım ismini koymuyordu ama sonunda deist olduğunu kabul etti. Tanrı inancı vardı, hem de sağlamdı ama sanki Tanrı´yla  mücadele halindeydi. Benden bu gerilimden nasıl kurtulunabileceğini öğrenmeye çalışıyordu. Hem Tanrı´nın varlığına inanıyordu hem de Tanrı´nın insanla konuştuğunu açıklayamıyordu. Ona ?Senin sorunun Tanrı´yla, inandığın Tanrı´yla mücadele halindesin, O´nun bazı fiillerini hakkaniyete uygun bulmuyorsun, bunu Tanrı´nın sonsuz merhameti ve adaletiyle bağdaştıramıyorsun? dedim. ?Evet? dedi. ?Aynen böyle. Yeryüzünde büyük dramlar, adaletsizlikler, zulümler yaşanıyor. Güçlüler zayıfları eziyor, zenginler yoksulları sömürüyor, kimi tokluktan çatlıyor kimi açlıktan ölüyor. Madem her şeye kadirdir Tanrı neden buna izin veriyor? Neden hayatın bu çekilemez acılarına müdahale etmiyor??

Ben ona yetkin bir ?Allah tasavvuru? ile ?Allah, varlık ve insan arasındaki ilişki? üzerinde yoğunlaşması gerektiğini söyledim. O bana Kur´an mealini okuduğunu, hadisleri gözden geçirdiğini söyledi. Tasavvuf literatürüne hakim olduğunu ilk romanını okuyunca öğrendim.

O sırada ben, sonraları benim tutukluğuma isyan edecek olan Oya Baydar´ın ?Hasm-ı biamanım Ali Bulaç mı terörist?? diyeceği ateizm konusunu işleyen yazılar yazıyordum. Dizinin ana başlığı ?Bizim bir hikayemiz var!? idi. Nilgün Aslan bu yazıları büyük bir heyecanla okuyordu. Çünkü aklın pozitif açıklamaları bir yere kadar bir inancı temellendirir fakat inancın vicdani ve akli zemini dayandığı hikayedir. Ben ateistlere şunu soruyordum: Bizim bir hikayemiz var! Siz inanmıyorsunuz, peki sizin hikayeniz ne? Oya Baydar´ı sinirlendiren şey, benim ?Ateistler temelde pozitivisttirler, Musa aleyhisselamdan ?Bize Allah´ı göster? diyen İsrailoğulları gibidirler, bu ahmakçadır? demiş olmamdı.

Bu argüman Nilgün Aslan´ı heyecanlandırmıştı.Beni aradı ve bana bir öneride bulundu.

Önerisi şuydu: Kendisi Tanrı inancı, ateizm ve deizm konularını ele alan 20 soru hazırlayacak, bu soruların cevaplarını kendisi kitaplarımdan ve yazılarımdan derleyip verecek, son okumayı ben yaptıktan sonra iki imza ile kitap halinde yayınlayacaktık.

Ona yayınlanmış 27 kitabımdan nasıl olur da kolayca çıkarabileceğini sordum. Bana öyle bir şey söyledi ki ağzım açık kaldı. ?Ben? dedi ?Senin kitaplarının hafızıyım.? İnanamadım ama ona çeşitli konuları sordukça, sorduğum konunun hangi kitabımda nasıl ele alındığını bir çırpıda söyleyiveriyordu.

Bana hep şunu öğütlüyordu: Ne olur aktüel şeyler, özellikle siyasetle ilgili yazılar yazma. Tefsir üzerinde yoğunlaş, bir an önce bitsin, bundan sonra da teorik konularla ilgilen. Tefsiri çok merak ediyordu, ona Yusuf suresini vermiştim, çok beğenmişti.

O güne kadar içimde bazı vesveseler peydah ediyordu. Acaba ?birileri? beni ?kadınla ilişkilendirme?ye mi çalışıyordu? Ancak iliştirilmiş hiçbir kadın veya erkek bir yazarın bunca kitabına ve yazısına bu derece vukufiyet kesbedemezdi. İçimdeki vesvese epey yatışmıştı ama yine de pek ihtiyatlı davranmam gerektiği fikrini kafamdan atabilmiş değildim.

En son arayışında hem bu projeyi sordu hem yeni kitabını takdim etmek istediğini söyledi. Ben ilk fırsatta arayacağımı söyledim ama bir türlü arayamadım. Derken birgün Fransa´da bir otel odasında intihar ettiğini öğrendim. Telefonunu aradım, oğluna başsağlığı dileyecektim. Cevap vermedi.

İntiharına çok üzüldüğümü söylememe gerek yok. Ancak dahası vicdan azabı da duymuyor değilim. Keşke hazırladığı sorulara kitaplarımdan cevapları derleyebilseydik. Onun güçlü Tanrı inancını ?vahiy ve nübuvvet?le beslemiş, desteklemiş olurduk; belki de gerçekten iyi bir romancı olan, dünyada sürüp giden ahlaksızlıklara, adaletsizliklere isyan eden bu edebiyatçımızı kaybetmiş olmazdık.

Maalesef beni tutuklamaya gelen polisler elektronik aletlerin imajını almakla yetinmeleri gerekirken alıp götürdüler. İki sene sonra bana yarısını teslim ettiler diğer yarısı hala Emniyet´te. Teslim ettikleri aletler ise hurda halinde. Ve ben bu hengamede Nilgün Aslan´ın 20 sorusunu kaybetmiş bulunmaktayım. Sadece bir tanesini bulabildim. Sonraki yazımda o tek sorunun cevabını yazmaya çalışacağım.



Anahtar Kelimeler: Nilgün Aslan

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz