Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Mehmet Ali Tekin; Sevginin Ölçüsü Fedakârlıktır…

Fedakârlık; Ulaşılmak istenen bir gaye için kendi menfaatlerinden, çıkarlarından vazgeçmektir. “Dünyada her şeyin bir ölçüsü tartısı vardır. Sevginin tartısı da fedakârlıktır. Fedakârlık yapmayanın sevgisine inanılmaz.”

Mehmet Ali Tekin; Sevginin Ölçüsü Fedakârlıktır…

Sevginin Ölçüsü Fedakârlıktır…

Fedakârlık, Arapça FEDA ve Farsça KÂR kelimesinden oluşan bir deyimdir. Manası ise: Ulaşılmak istenen bir gaye için kendi menfaatlerinden, çıkarlarından vazgeçmektir.

İnsanın nefsi BENCİLDİR. Kendi istek ve arzularını önceler. Nefsin bu arzusunu kırarak, başkasının veya toplumun menfaatini, nefsine tercih etmektir FEDAKÂRLIK…

“Dünyada her şeyin bir ölçüsü tartısı vardır. Sevginin tartısı da fedakârlıktır. Fedakârlık yapmayanın sevgisine inanılmaz.”

Mekkeli Müslümanlar, Müşriklerin hakaret ve işkencelerine dayanamayıp; hayatlarının idamesini devam ettirecek mal, mülk, eşya ve hayvanlarını bırakıp, Medine’ye gitmek zorunda kaldılar. Medineli Müslümanların, Mekkeli kardeşlerine kucak açması FEDAKÂRLIK numunesidir…

Medine hakkında kısa bir bilgi verelim.

YESRİB-MEDİNE nüfusu 6.000 Arap ve 4.000 Yahudi olmak üzere 10.000 civarındaydı.

Evs ve Hazrec kabilelerine mensup ARAPLAR ile

Benî Kaynukâ‘, Benî Nadîr ve Benî Kurayza YAHUDİLERİ yaşamaktaydı.

Şehirde hâkimiyet, Evs ve Hazreçli ARAPLARIN uhdesindeydi…

Siyasi alandaki Arapların üstünlüğüne karşılık, Ticarî alanda Yahudilerin üstünlüğü vardı. Ziraat, ticaret, demircilik, silâh yapımı, dokumacılık, kuyumculuk gibi meslekler, Yahudilerin elindeydi…

Peygamber Efendimiz Miladi 620 yılının Hac mevsiminde, Yesrib (Medine) halkından bir gruba, Mekke yakınlarında Akabe mevkiinde, İslâm’ı tebliğ etti. Hazrec kabilesine mensup olan 6 kişilik bu grup, İslâmiyet’i kabul etti ve Medine’de İslam’ı anlatmayı ve seneye tekrar Mekke’de buluşmaya söz verdiler. Bunlar Medine’ye dönünce İslam’ı anlatmaya başladılar. Birçok kimse Müslüman oldu. Ertesi sene 10 Hazreçli ve 2 Evs’li olmak üzere 14 Müslüman, Mekke’ye gidip Akabe’de Peygamber Efendimizle buluştular.

“Hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına.” dair Hz. Peygamber’e söz verdiler ve biat ettiler.

Buna 1. Akabe Biatı denir. Peygamber efendimiz Mus‘ab b. Umeyr’i bu Müslümanlarla birlikte, İslam’ı öğretmesi için Yesrib’e gönderdi. Mus‘ab b. Umeyr’in faaliyetleri sonucunda, Evs’in ileri gelenlerinden Sa‘d b. Muâz ve Üseyd b. Hudayr Müslüman oldular.

Nübüvvetin on üçüncü senesi (622) HAC mevsiminde, Hz.  Peygamber’i Medine’ye davet etmeye karar veren, ikisi kadın 75 Medineli Müslüman, Akabe’de Peygamber Efendimizle buluştu. Peygamberimiz onlara Kur’an okudu ve İslam’a sıkı sıkıya bağlanmaya teşvik etti ve:

Hicret ettiği takdirde kendisini canlarını, mallarını, çocuklarını ve kadınlarını korudukları gibi koruyacaklarına, rahat günlerde de sıkıntılı anlarda da ona itaat edeceklerine, bollukta da darlıkta da gerekli malî yardımları yapacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına, hiç kimseden çekinmeden hak üzere bulunacaklarına ant içip, biat etmeye davet etti. Orada bulunan Medinelilerin hepsi, bu şartlarla ona biat ettiler.

Peygamber Efendimiz Medine’ye Hicret ettiğinde evi yoktu. Medineli her bir Müslüman, Peygamberimizi evinde ağırlamak istiyordu. Peygamberimiz devesi kimin evinin önünde durursa, oraya misafir olacağını söyledi.

Devesi Kasvâ Mâlik b. Neccâr oğullarına ait evlerin önünde hurma kurutulan bir düzlükte çöktü. Tam karşıda Eba Eyyub El Ensari’nin evin bulunuyordu ve oraya misafir oldu.

Devesinin çöktüğü arsa, Sehl ve Süheyl adlarında iki yetim çocuğa aitti. Bu arsayı mescid yapmak üzere, 10 dinar karşılığında satın aldı ve Mescid yapmaya başlanıldı. Bu inşaatın 5. Ayında Mekke’den gelen Muhacirlerle, Medineli Müslümanları topladı ve 90-100 civarında Müslüman’ı ikişer ikişer Kardeş ilan etti.

Medineli Müslümanlar Kardeş olduklarıyla evlerini ve hurmalıklarını paylaştılar. Böylece Fedakârlıkta zirveye ulaştılar…

Enes (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber muhacir olarak Medine’ye gelen Abdurrahman b. Avf ile Ensar’dan Sa’d b. Rabî’ arasında kardeşlik tesis etti. Sa’d, Abdurrahman’a ’Ey Kardeşim, ben Medine’nin en zenginlerinden biriyim. Malımın yarısını sana veriyorum. Ayrıca iki de hanımım vardır. Bunlardan birini beğen, ben de onu boşayayım.’ dedi. Abdurrahman ise: ’Allah malını da, hanımlarını da sana mübarek kılsın!’ dedi ve sonra oradakilerden pazar yerini kendisine göstermelerini istedi. Onlar da pazar yerini tarif ettiler. Abdurrahman oraya giderek, alışveriş yapmaya başladı. Zaman içerisinde zengin oldu.

Sahabenin gösterdiği fedakârlık numuneleri, günümüz Müslümanları tarafından da gösterilmektedir. Yakinen şehid olduğum iki fedakârlık örneğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek Müslümanlarına yaptığı zulüm ve tecavüzlere karşı, Boşnak kardeşlerine yardım etmek için Türkiye’den yüzlerce genç Bosna cephesine koştu. Selami Yurdan 22 Ağustos 1992 günü şehid oldu. Daha sonra 30’a yakın Türkiyeli Müslüman genç şehid oldu. Burada yaşanan fedakârlıklardan birisini sizinle paylaşmak istiyorum.

HRASNİCA –Saraybosna Merkeze 12 KM Havaalanının da bulunduğu ilçe. İGMAN DAĞLARI – Saraybosna’nın Batısını çepeçevre kuşatıyor.

Hrasnica bölgesi Sırpların elinde ve Müslümanların bulunduğu İgman dağları eteklerini, sürekli taciz ediyorlar. Crni Labudovi-Kara kuğular özel milis birliğinde, Türkiyeli gençler de bulunmaktadır. Kara Kuğular 20-30 kişilik bir grupla, Sırpların bulunduğu Hrannica’ya İkindi vakitlerinde baskın yaparlar. İlk siper ve nöbetçileri el bombalarıyla püskürtüp, geri çekilmeye mecbur bırakırlar. Sırpların içlerine doğru 2 km yakın ilerleyip, yeteri kadar zarar verdiklerine kani olduktan sonra, geri çekilme başlarlar. Grupta, 7-8 tane Türkiyeli Mücahid var… Bunlardan birisi, geri dönerken mayına basıyor ve büyük bir gürültüyle mayın patlıyor. 5-10 metre gerisindeki arkadaşı toz duman durulunca, bakıyor arkadaşının bir ayağı kopmuş, kanlar içinde yerde yatıyor. Hemen koşup kucağına alıyor ve dikkatlice ilerlemeye çabalıyor. Etrafta Mayın ihtimalleri var. Yorulduğunda sırtına alarak, yıkık dökük terk edilmiş binalar arasında, 2 km kadar arkadaşını götürüyor. Oraya sedye getirmişler ve ilk müdahale yapıldıktan sonra, Pazariç’e hastaneye yetiştiriyorlar.

Hemen Ameliyata alınıyor. Ameliyat 2 saat sürüyor bütün damarlar dikilip, diz kapağını bir deri ile kaplıyorlar. Narkozun tesiri azaldığında, kendine gelmeye başlıyor ve ilk sözü: Şehid olmadım mı? Neredeyim?

Arkadaşları: Yok şehid olmadın, ama Gazi oldun.

Bir hafta sonra ameliyat bölgesi çok ağrımaya başlıyor. Ağrılar dayanılmaz hâle geliyor. Doktorlar muayene ediyorlar, bir şey tespit edemiyorlar, ama ağrılar git gide artmaktadır. İki hafta sonra, ameliyat yeri patlıyor ve odası kan gölüne dönüyor. Meğer damarın birini dikmeyi unutmuşlar. Hemen KONİÇE hastanesine götürülür. Orada uzman doktorlar yeniden ameliyat eder ve dikilmeyen damar da dikilir. Ağrılar bir iki gün sonra kesilir. Aylar sonra, Saraybosna ve Zagrep büyükelçiliklerimizin, BM ve Unprof yetkilileriyle görüşmeler sonucunda; Saraybosna’dan BM ait bir uçakla Zagrep’e getirilir. Oradan da THY’ye ait uçakla İstanbul’a getirilip, protez ayak takılır ve hayatını idame ettirmeye devam eder.

 

15 Temmuz’da tankların altına yatarak, fedakârlığın zirvesine ulaşanlara selam olsun.

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER