Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kıyılardan İmdat İsteyen Adam

Ali Ağcakulu- 14.06.2018

Kıyılardan İmdat İsteyen Adam

Recep Tayyip Erdoğan´ın siyasi hayatı; ?tedirgin ve hüzünlü bir öykü? olarak tarihe geçecek sanırım.

Tedirgin bir siyasi hayat. Çünkü Erdoğan için bir ?Güniz Sokak? söz konusu değil. Kaybettiğinde, kaybettiği sadece bir seçim olmayacak.

Aynı zamanda hüzünlü bir hikâye. Çünkü dünyada çok az lidere nasip olan halkın %60´ının teveccühüne mazhar olduğu halde, en az %60´ın nefreti ile kaybeden bir lider olacak.

Güniz Sokak; Rahmetli Süleyman Demirel´in Cumhurbaşkanlığından emekli olduğunda ikametgâh olarak kullandığı, mütevazı evinin bulunduğu sokağın adıdır. Demirel, Türk toplumunun sevgisine mazhar olmuş ve Türk siyasi hayatına damgasını vurmuş nadir liderlerden biridir. Tekaüt olduktan sonra bu mütevazı sokakta huzur içinde hayatına devam etmiş ve kendisine müracaat edenlerle, birikim ve tecrübelerini paylaşmıştır. Hayatta iken seven ve sevmeyen herkes onun kapısına gider ve düşüncelerine müracaat ederdi. O da ?bir bilen? olarak misafirlerine maddi ve manevi gerekli ikramlarda bulunurdu.

Üzülerek ifade etmeliyim ki Erdoğan´ın bir Güniz Sokağı olmayacak. Zaten Erdoğan´ın da Güniz Sokak hayali kurduğunu sanmıyorum. İlk yola çıktıkları başta olmak üzere beraber yol yürüdüklerinden kimse artık Erdoğan ile beraber değil. Erdoğan kendi ikbali için tehlike gördüğü bütün yol arkadaşlarını siyasi mevtaya çevirdi. Kalanları da bir şekilde kendine itaat ettirdi. Kalanlarınki gönülsüz bir birliktelik.

Muhaliflerini ise baskı ve şiddetle sindirdi. Kimine hapse, kimini sürgüne gönderdi. Kendisine destek vermeyen herkesi ötekileştirdi. Toplumun çoğuyla düşman oldu ve onlar terörist ilan edildi. Hal böyle olunca o da çoğunluğun düşmanlığını kazandı. Bu kadar çok düşman kazanan bir lider için, can atsa bile, bir Güniz Sokak mümkün değil. Düştüğü gün -tabii düşerse- çok büyük bir gürültü kopacak. Çünkü düşerken yalnız olmayacak.

Erdoğan´ın hayatı aynı zamanda hüzünlü bir hikâye. Bir yüzükle siyasete girmişti. Fakirlerin, ezilenlerin, ötekileştirenlerin, dışlananların ve mazlumların temsilcisi ve umudu olmuştu. O davudi sesi ile bu mağdur kitlelere hitap ediyordu. Onlara devletle barışmayı hatta devletlerine sahip olmayı vadediyordu. Gerçekten üç asırlık bir sistem ile büyük bir kavgaya girmişti. Ve 2010 yılında yapılan referandum ile Erdoğan millet ile beraber asırlar süren kavgayı kazanıyordu. Böylece Erdoğan, sadece milletin büyük çoğunluğunun teveccühünü kazanmıyor, aynı zamanda sevgisine de mazhar oluyordu.

Türkiye artık bir hukuk devletine dönüşmüştü. İnsan hakları, hukuk ve adalet kavramları ile devlet yeni bir şekil almıştı. Millet kendi değerleri ile geleceğe daha bir ümitle bakıyordu. Muhakkak ki, bunu refah ve huzur takip edecekti. Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma fırsatının ele geçirildiği bir dönemeçte, Erdoğan geri adım atmaya başladı. Millet lehine olan düzenlemelerin, kendi aleyhine döndüğünü zannetti. Sekiz yılda inşa edilen zemini, sonraki sekiz yılda yerle bir etti. Hatta çok daha geriye götürdü. Böylece onun hikâyesi büyük ve hüzünlü drama dönüştü. Kazanma kuşağında kaybetmenin verdiği hüzünlü bir dram.

Şimdi Erdoğan´ın kaptanı olduğu gemi, fırtınaya maruz kalmış. Gemiyi fırtınanın ortasına süren kendisi. Geminin gövdesi çatlamış ve delinmiş. Hukuksuzluk deliği, zulüm deliği, faiz deliği, cehalet deliği, fakirlik deliği, istibdat deliği, ötekileştirme deliği, yolsuzluk deliği, yalan deliği, dolan deliği? Delik deşik olmuş bir geminin yolcuları medya sihirbazları tarafından uyutuluyor. Şuursuz kalabalıklar gemideki suyu havuz zannedip eğlenmeye bakıyorlar.

Erdoğan ise bu durum karşısında kıyılara bağırıyor. Hem kıyılardakileri suçluyor hem de onlardan yardım istiyor. Ne hazin bir durum.

Erdoğan medya sihirbazlarının da desteği ile bir seçim daha kazanır mı, bilemem. Ama kazansa bile kaybediyor. Son sözü Cemil Meriç´e bırakalım:

?Sensiz giden trenler, 
Ufuklarda kaybolan birer ümit
Nehir gibi akmıyor günler Heraklit Heraklit.
Zaman masal kuşlarına benziyor
Abûs, kocaman, sâkit.
Ve geceleri
Alnında dolaşır biteviye
Kirli, soğuk pençeleri.
Yıldızları söndürmüş fırtına,
Batan gemidesin;
Senden ne kalacak yarına!
Kıyılardan imdat isteyen sesin.?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz