Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

KAMİL ERGENÇ: ÇÖP

Kamil Ergenç Yazdı;

KAMİL ERGENÇ: ÇÖP

Çöp deyip te geçmeyiniz… Modern uygarlığın karakteristiğine dair son derece berrak bir fotoğraf çekmenizi sağlar çöp… İnsanın tarihteki yürüyüşünün bugünkü evresi, başka birçok yanıyla olduğu kadar, ürettiği çöp miktarıyla da ayrılır öncekilerden… Mutlaklık makamının yegane sahibi tarafından insana emanet edilen doğa, muhtemelen, tarihin son üç asrındaki kadar acı çekmemiştir, varedildiği günden bu yana… Bu acının görünür ve sürekli kılınmasında çöpün rolü hayatidir…

“Beyaz Adam” (ki O, insanlık tarihinin en hastalıklı zihnine sahiptir) “hümanizm-liberalizm-feminizm- muhafazakarlık (conservatism)-sosyalizm-sağcılık-milliyetçilik(nationalism)-pluralizm- pozitivizm- egzistansiyalizm-postmodernizm-kapitalizm” adlı ideolojik çöplerini ithal ettiği (boşalttığı demeliyim aslında) “üçüncü dünya”ya (ki bu tabir I. ve II. dünyanın varlığını tesciller (!) Ama ben tescillemek için değil “konforlu onursuzluğu” seçerek beyaz adamın “üçüncü dünya” tanımı ve tasvirine meşruiyet kazandıranları aşikar etmek için kullanıyorum) bu sefer de gerçek çöplerini/atıklarını ithal ediyor(boşaltıyor). “İdeolojik çöp”leri, üçüncü dünyanın bilinci yaralı aydınları/bürokratları  “dönüştürüp” allayıp pullayarak kendi halkına dayattı. Böylece “yabancılaşmayı yerlileştirdi”. Otokolonizasyon ( kendi kendini sömürgeleştireme) memuru rolünü başarıyla oynadı/oynamaya devam ediyor…  Gerçek çöpleri ise “görgüsüz/ mukallit /paraperest burjuva” geri dönüştürüyor. Yakın zamana kadar bu gerçek çöplerin(atıkların)  en büyük alıcısı Çin ve Vietnam’dı. Son birkaç yıldır ise,  maalesef, Türkiye… 20.yüzyılın ilk çeyreğinde en büyük anti-emperyalist direnişin ana üssü olan, savaş meydan/lar/ında “beyaz adam”a tarihinin en unutulmaz dersini veren Türkiye, şimdi, beyaz adamın (hem ideolojik/ soyut hem de gerçek/somut) çöplerinin deposu… Kapitalist gelişimini (isterseniz evrimini de diyebilirsiniz) tamamlamış Avrupa ülkelerinin,  henüz gelişmekte olanlara( yani “evrimini” tamamlamamış olanlara, yani henüz “olmamış” olanlara,  yani asla ve kat’a “olamayacak” olanlara, yani tek vazifesi” beyaz adamı” rahat ettirmek olanlara, yani bizim de aralarında bulunduğumuz Asyalı-Afrikalı-Ortadoğululara) reva gördüğü bu muamele “geri dönüşüm” adı altında meşrulaş/tırıl/ıyor. “Reva gördüğü” diyorum ama bu “reva görme” olayına maruz kalanların kabahatini, hatta kabahat ne kelime gaflet ve dalaletini, görmezden gelmemek gerek.  Sözünü ettiğim gaflet ve dalaletin (dikkat buyurunuz) müteselsilen (zincirleme şekilde) failleri şunlardır:

1-“Yabancılaşmayı yerlileştiren” aydınlar,

2- Popülizmin anaforunda debelenen taşralı muhteris politikacılar/bürokratlar ,

3- Görgüsüz/mukallit/paraperest burjuva

4- Bilgisizliği mutluluk belleyen halk (Kutlu kitabımız, böyle bir halk için, otorite tarafından “ahmaklaştırıldılar/alaya alındılar/küçümsendiler(istihfaf) “ mealinde beyanda bulunur)

Ülkeye dolar/euro girişi sağladığı (böylece cari açığın kapanmasına yardımcı olduğu) ve istihdam yarattığı v.b gerekçeler üreterek gelebilecek tüm itirazların önünü kesen yüksek düzeyli bir basiretsizliktir (burada) kastettiğim…

Konunun doğrudan muhatabı olduğu için Çevre-Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, CİMER üzerinden tevcih ettiğim “atık ithali” yle ilgili soruya verdiği yanıtta “2019 yılında 547 bin ton, 2020 yılında 775 bin ton olan plastik atık ithalat rakamı, alınan tedbirler sayesinde 2021 yılında 685 bin tona gerilemiştir. Çoğunlukla Avrupa ülkelerinden olmakla birlikte dünyanın muhtelif ülkelerinden atık ithalatı yapılmakta olup, gümrüklerde ve tesislerde yapılan sıkı denetimler sayesinde 2022 yılında da temiz ve geri dönüşüm verimi yüksek plastik atıkların ithalatına müsaade edilmektedir.” Diyor.  İçler acısı halimizin resmi beyanı… Verilen yanıtta, buna ilaveten, atık plastiklerde “kontaminasyon oranının” %1 ‘le sınırlandırıldığı da belirtilmiş… En yakınınızdaki doktor arkadaşınıza/tanıdığınıza bunun ne anlama geldiğini sormanızı tavsiye ederim.  Zira bu terimi tıpçılar kullanıyor… (Not: Türkiye’nin atık ithalatıyla ilgili 2010 sonrası ayrıntılı veri analizine, Osman Altıntaş’ın, Hacı Bayram Veli Ünv. Lisansüstü Eğitim Enstitüsü bünyesinde yaptığı, 2021 tarihli,  “Plastik Atık İthalatının Ekonomik Etkileri:  Türkiye ve Önemli Plastik Atık İthalatçısı Ülkeler Üzerine Panel Veri Analizi “ başlıklı yüksek lisans tezine bakılabilir. 

Pekiyi beyaz adam neden bu atıkların  “geri dönüşüm” işini kendisi yapmıyor? Teknik imkanı ya da parası olmadığı için mi? Elbette ki hayır… Böylesi “pis işlerle” uğraşmayı kendisine yakıştırmıyor. Ya da minimum düzeyde ilgileniyor. Onu da “göçmenlere” yaptırıyor. (Aralarında Türkiye’den gidenlerin de olduğu göçmenlerin Avrupa’da hangi iş kollarında istihdam edildiği meselesi mühimdir…) Dahası, yaşam alanını (havasını-suyunu-toprağını) kirletmek istemiyor. Nükleer atıklarını Afrika’ya, plastik atıklarını ise Asya’ya ( ve kendisini “köprü” olarak tanı(y/t)an bize) gönderiyor. “Atık insan” olarak gördüğü Avrupa dışı uluslara, tam da onlara yakışacak(!),  “atık dönüştürme” işini vererek üstünlüğünü bir de böyle “tescillemiş” oluyor. Binaenaleyh “üçüncü dünya” halklarının “insan altı yaratıklar” olduğunu, onların “çöp hayatlara” layık olduğunu göstermiş oluyor. Kapitalistleşme yolunda emin adımlarla ilerleyen üçüncü dünya ülkelerinin, görgüsüz mukallit paraperest burjuvasını satın almak çok kolay. Yıllarca taşrada kalmanın ezikliğini biran önce üzerinden atmak isteyen, kabul görmek/onaylanmak/alkışlanmak arzusuyla yanıp tutuşan, beyaz adamın ışıltılı salonlarında kendisine yer bulmak ve küçük te olsa bir “aferin” almak için çırpınan bu burjuva, ülkesine ihanet etmekte beis görmüyor. Görmediği içindir ki, turizm aracılığıyla beyaz adamın “fantezilerini” tatmin ederken, atık dönüştürme işiyle de onu pis işlerden kurtarıyor.  

Merak duygusu canlı olanlar ve içinde yaşadığı ülkeye olan borcunu -ki bu ülke varlığını İslam’a borçludur. Demek ki bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyilik, İslamcı ideolojinin egemenliği için mücadele etmektir. – ödemek isteyenler için öneri: Genel Ağ’ da “Türkiye-Avrupa-Çöp” sözcükleriyle arama yapınız. Karşınıza, dikkatli bir nazarın kayıtsız kalamayacağı kadar fazla, veri/data çıkacaktır. Bu verileri diyalektik okumaya tabi tutarak derli toplu hale getirmek, akabinde ise, yukarıda dikkat çektiğimiz “dörtlü” gaflet-dalalet zincirinin her bir halkasında bulunanların gözüne sokmak, yüzüne çarpmak, nazar-ı dikkatine sunmak elzemdir. Vazifeden kaçanlar ya da ihmal edenler önce tarih sonra alemlerin Rabbi huzurunda yargılanacaktır.

 

Kaynak. Farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: KAMİL ERGENÇ:

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz