Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İstanbul´un Anadolu´ya ihtiyacı var

İstanbul´daki çarpık kentleşmeye çözüm önerileri sunan mimar Mehmet Osmanlıoğlu, ?İstanbul deprem bölgesinde ve acilen göçü durdurmalıyız. Anadolu´da 30 bin nüfuslu şehirler kurup insanları oraya yönlendirebiliriz? diyor.

İstanbul´un Anadolu´ya ihtiyacı var

19. 08. 2018 Pazar

imar Mehmet Osmanlıoğlu, Şehir ve Mimari adlı yeni kitabında İstanbul´u daha yaşanılacak bir şehir haline getirmenin yollarını anlatıyor. Bir ütopya gibi görünen önerilerinin hayata geçmesinin hiç de zor olmadığına dikkat çeken mimar, ?ilk olarak göçü durdurmalıyız? diyor. Osmanlıoğlu, İstanbul´un deprem kuşağında yer aldığına dikkat çekiyor ve ekliyor : ?Sanayiyi, altyapıyı bu bölgeye yığarsak bir depremde çok büyük bir felaket yaşarız. Bu yükü yaymak lazım, deprem bölgesi olmayan yerlerde sanayimizi kurmamız lazım. İstanbul´a göçü durdurup yeni şehirlere doğru tersine göçü başlatmalıyız.?

Şehir ve mimari üzerine yaptığınız çalışmada İstanbul´u merkeze almışsınız. Şehirleşme konusunda yaşanan bu sorunların özünde ne var?

Şehirleşme demiyelim kentleşme diyelim. Çünkü şehrin ruhunu alınca kent olur. Bir asırdan fazla Türkiye´de yeni bir mimari üslup geliştirilemediği için İstanbul´un mimarisi de kimliksizleşti. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarına yakın dönemlerde batılılaşma cereyanlarının hakim olmasından dolayı kendi kodlarımızdaki mimari önemsenmedi. Ne batılı ne doğulu bir mimari tarz oluşturabildik.

İstanbul´un çarpık kentleşmesindeki en büyük etken ne peki?

Size tarihten bir örnek vereyim. 16.yüzyılda İstanbul´da su sıkıntısı başlar. Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan´ı sulama şebekesini yenilemesi ve yeni kaynaklar araması için göreve çağırır. Kendisi İstanbul çevresinden su taşıma planını yapar ve hünkara şöyle der: ? Eğer İstanbul´un nüfusunu kontral altına alamaz isek bu şehri susuzluktan kurtarmayız.?

O zaman İstanbul´un nüfusu kaç?

350 bin nüfusu ve bu uyarıyı 500 yıl önce yapıyor. Hemen tedbirler alınıyor. Şehre giriş ve çıkışı kontral altına alıyorlar. Usta mimar o yıllarda bunu görüyor. İstanbul´un şu anda suyu kendine yetmiyor. İstanbul dışından getiriliyor. Bir şehri giderek büyütmek ve göçü durdurmamak doğru bir politika değil.

Son yıllarda şehir şuaraları kuruluyor ve önlemler konuşuluyor. Bir yol kat edilmedi mi?

Şehircilik şurası da atılan hiçbir adım boşa gitmiyor. Son 10 yıldır yerel mimari, yatay ve yavaş şehir anlayışı yüksesle söyleniyor. Devletimizin başkanı da dahil değil bunu dile getiriyor. Daha farklı yapılaşma modellerine geçilmesi şart.

Sizin ideal şehir planınız ne?

Öncelikle ülke planları yapılmalı. Bu planlarda yeni kurulacak olan ve nüfusu 30 binden başlayıp 250 bini geçmeyen onlarca şehirler planlanmalı ve bu şehirlerin ihtisas şehirleri haline getirilmesi gerekiyor. Ben İstanbul için 100 yıllık bir planlama hazırladım. İstanbul´un nüfusunu 5 milyona çekip, geri kalanını Anadolu´da oluşturulacak yeni şehirlere taşırım.

Peki insanca yaşanacak yatay şehirler nasıl kurulacak ?

Şehir dediğiniz eğimli yamaçlarda kurulur. Eğimli yüzeyde kimsenin manzarası, rüzgarı, güneşi kapanmaz ve binaların zemini sağlam olur. Yeter ki iyi planlamalar yapalım. Kendi kültürel kodlarımıza göre yeni şehirler kuralım. Ardahan´ dan Edirne´ye 25 km genişliğinde bir bant çizsek bu bandın içine 103 milyon insan için 500 metre bahçeli evleri olan yaşam alanları açabiliriz.

Bu gerçeklikten uzak gibi görünüyor?

Küçücük Hollanda´da gökdelen yok, insanlar evlerini önünde bahçeleri var. İstanbul´da kimse mutlu değil. Binalar yükseldikçe oksijen azalıyor. İnsan topraktan geldi ve toprağa bastığında mutlu olur. Toprakla iç içe olmamız şart. Şimdi hobi bahçeleriyle yetiniyoruz.

Bu yeni şehirlerde trafik sorununu nasıl çözeceksiniz?

İnsana göre her şey biçimlenecek. Trafik yolları belli bir noktadan şehrin çeperlerinden geçecek, içerde yaya yolları ve birtakım yerlerde çıkmaz sokaklar olacak. Şimdi bazı yollarda emniyetle bir yerden bir yere geçmeniz biel ümkün olmuyor. Transit yollarla şehir ilişkisinin doğru kurulması gerekiyor. Bir şehrin ruhunu, tarihi birikimi, mimarisi, kültürü ve doğası oluşturur. Bunlardan uzak, monoton hep birbirine benzeyen binalarla ruhsuz kentlerde yaşamaya mahkum olduk. Oysa ki şehir insanı sarıp sarmalayan, evine gelmiş gibi mutlu hissedebileceğin yerdir.

 
Bu planlarınız zaman ve maliyet gerektiyor. İstanbul için acil ne yapmak ne gerekiyor?

İstanbul için ilk olarak yapılacak şey göçü durdurmaktır. Siyasi kararla ya da askeri önlemler almaya gerek yok. Çünkü şehrin yaşanmaz hale geldiğinin insanlar fazlasıyla farkında ve gitmek istiyorlar. Yeni imkanlar ve alternatifler sunacak kadar güçlü bir ülkeyiz ve bunlar çok büyük maliyetler gerektirmiyor. Yaşanabilecek yeni şehirler kurup oralara bu insanları yerleştirmeliyiz. O şehirleri hızlı trenlere İstanbul, Ankara gibi merkezelere bağladığınızda kimse mağdur olmaz. İstanbul ve çevresi birinci derecede deprem kuşağında sanayiyi altyapıyı bu bölgeye yığarsak bir depremde çok büyük bir felaket yaşarız. Bu yükü yaymak lazım, deprem bölgesi olmayan yerlerde sanayimizi kurmamız lazım. Bir depremde her şey yerle bir olur. İstanbul´a göçü durdurup yeni şehirlere doğru tersine göçü başlatmalıyız.

 
Mahmut Osmanlıoğlu

Sizin bir de cami mimarisi konusunda ciddi çalışmalarınız var. Türkiye´deki cami mimarisi çalışmaları hakkında ne diyorsunuz?

Cami mimarimiz kendini bulmaya çalışıyor. İniş ve çıkışları var. Halen kubbeli cami olur mu olmaz mı gibi sorular geliyor. Kubbe ile caminin ayrılmaz bir bütün olduğu düşünülüyor. Cami formuna bir kutsallık atfetmek dinin özüne aykırı.

Peki İslam inancına göre belirli bir cami formu var mı?

İslam inancı cami mimarisine kesin bir sınır koymamış. Bir caminin boyutları ve yüksekliği bu olacak, kubbesi olması lazım gibi sınırlamalar yok. Burada daha çok ibadetin ruhuna yakın bir yapının ortaya çıkması, kıbleye geniş kenarıyla bakan bir form olması gerekiyor.

Yani camilerde istenilen mimari tasarım uygulanabilir mi?

Dışardan bakıldığı zaman bir cami olduğu algısını uyandırması, tevhidi yansıtması ve aşırı süslemeci bir üslupla yapılmamış olması gerekir. Bir camiyi sıradan bir vatandaş gördüğünde bu camiidir diyemiyorsa o görevini yapmamıştır. Mutlaka yapının camii algısını oluşturması lazım. Günümüzde camii mimarisinde yeni yeni arayışlar var. Bunları takdir etmek ve desteklemek gerekiyor.

Sergi 10 yıllık çalışmayı kapsıyor

Sizin uzun yıllardır üzerinde çalıştığınız bir sergi çalışması var. Ne durumdasınız ve ne zaman sergiyi açacaksınız?

Bu sergi 10 yıllık bir çalışmayı kapsıyor. Bütçesi fazla olduğu için henüz hayata geçiremedim. 63 tane cami çalışmasını içeriyor. Bunlar klasik, modern, postmodern, ultra modern ve fantastik dediğimiz değişik tarzlarda tasarlanmış. Sergide camilerin maketi, suluboya ve kara kalem eskizleri ve üç boyutlu canlandırmaları olacak. İstanbul Ankara´da ve yurtdışında sergileyeceğiz. Böylece Türk mimarisini ve cami mimarimizdeki çeşitliliği göstermiş olacağız. Destek arayışlarım sürüyor. Umarım en kısa zamanda sergiyi açacağım.



Anahtar Kelimeler: İstanbul Anadolu ihtiyacı

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER