Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İstanbul Sözleşmesi ve Cinsiyet Eşitliği nedir ?

Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve yaptırım gücü olan uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi ve Cinsiyet Eşitliği nedir ?

İstanbul Sözleşmesi ve Cinsiyet Eşitliği nedir ?

Türkiye´deki "Cinsiyet Eşitliği" hususundaki çalışmalar, İstanbul Sözleşmesi´nden kaynaklanan bir zorunluluk.

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak açılımı yapılan İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve yaptırım gücü olan uluslararası bir sözleşmedir.

Sözleşme, ilk olarak Türkiye tarafından Mayıs 2011´de İstanbul´da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi adını almıştır.

10 ülkenin imzalamasının ardından 1 Ağustos 2014´te yürürlüğe giren Sözleşme´de AB ülkelerinin ekseriyetinin imzası bulunuyor.

"Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi" (ETCEP) ise sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten sadece bir ay sonra 1 Eylül 2014 tarihinde başlatılmıştır.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği nasıl tanımlanıyor?

İstanbul Sözleşmesi Madde 3/c´de toplumsal cinsiyet şöyle tanımlanıyor: "Toplumsal cinsiyet, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır."

Burada kadın için uygun rollerin, fıtratından kaynaklanan roller değil de toplum tarafından uygun olduğu düşünülen ve sosyal anlamda oluşturulmuş roller olarak ifade edilmesi dikkat çekiyor.

Kadınlık ve erkeklik davranışlarının yeniden kurgulanıp değiştirilmesi

Aile Akademisi Derneği ise hazırladığı sunumda bu konuda şöyle diyor: "Feminist gruplar cinsiyeti ikiye ayırmaktadır. Onlara göre bir doğuştan getirdiğimiz biyolojik cinsiyet (sex) bir de sonradan kazandığımız cinsiyet vardır. Sonradan kazanılan cinsiyete toplumsal cinsiyet (gender) denilmektedir. Kadınla erkeğin sosyal rol ve davranışlarının sebebi doğuştan getirdiği farklılıklar değildir. Bu nedenle kadınlık ve erkeklik davranışları yeniden kurgulanıp değiştirilebilir. Kadınlara bugün bildiğimiz geleneksel anlamdaki erkeklik rolleri, erkeklere de kadınlık rolleri yüklenebilir. Bugün yapılmaya çalışılan şey de budur. Bunun farkında olan akademisyenlerden biri olan Harvard Üniversitesi´nden Dr. Brizendine buna ilişkin şöyle söylemektedir: ´Oysa bize insanlardaki cinsiyet ayrımının ailelerin çocukları kız ya da erkek olarak yetiştirmelerinden kaynaklandığı öğretilmişti. Bugün bunun tamamen doğru olmadığını biliyoruz. Özgür irade ve politik olarak doğru davranmak adına biyolojinin beyin üzerindeki etkisini görmezden gelmeyi deniyoruz, kendi doğamızla savaşıyoruz."

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER