Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İsrail’de bir gazeteci Filistinli birine madalya verilmesi gerektiğini söylemiş… E, ne olmuş?

Fehmi Koru, İsrail vatandaşı olan İsrail Frey adlı bir gazetecinin, ülkesinin en sağcı hükümetinin iktidarı döneminde eylem yapacağını söyleyen bir Filistinliyi övmesinin nasıl karşılandığına dair bir değerlendirmede bulunuyor.

İsrail’de bir gazeteci Filistinli birine madalya verilmesi gerektiğini söylemiş… E, ne olmuş?

Hükümet dış politikada yeni bir üslup benimsedi; düne kadar şekerrenk olduğumuz ülkelerle arayı düzeltme çabası içinde. En son örnek Suriye. Heyetler arası görüşmeler başladı; beklenen, liderlerin de bir araya gelmesi.

Eskiden “Komşularla sıfır sorun” diye bir slogan vardı, o sloganın mucidi artık AK Parti’de değil ama politikası AK Parti tarafından uygulanmaya çalışılıyor.

İsrail’le de ilişkiler düzeldi.

Davos’ta, İsrail cumhurbaşkanı Şimon Perez’le aynı panelde konuşurken o zaman başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın “One Minute” çıkışı sonrasında ilişkiler soğumuştu (2009). Şimdi düzeliyor. Önceki gün, yeni atanan büyükelçimiz Şakir Özkan Torunlar İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’a itimat belgesini sundu.

Geçen yıl ülkemizi iki kez ziyaret eden Herzog, Büyükelçi Torunlar’a, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İsrail’de görmek istediklerini iletmiş.

Resmi davet demek bu.

O gün bugündür İsrail haberlerini biraz daha yakından izlemeye gayret ediyorum.

Hani olmaz ya, Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’e giderken temaslarını izlemesini isteyeceği gazeteciler arasına beni de katabilir düşüncesiyle…

Neden böyle düşündüğümü açıklayayım.

Türkiye İsrail’i kurulduktan (1948) kısa sonra tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran ilk Müslüman ülke. O günden sonra başlayan sıcak ilişkiler, 12 Eylül (1980) askeri darbesi sonrasında kurulan hükümetin diplomat kökenli dışişleri bakanı İlter Türkmen tarafından üçüncü katip düzeyine indirilmişti.

İlişkilerin yeniden düzelmesi ve temsilin bir kez daha büyükelçi düzeyine çıkartılması için DYP-SHP hükümetinin kurulması beklendi (Aralık 1991). 

O hükümetin dışişleri bakanı Hikmet Çetin Türkiye’den İsrail’e giden ilk devlet adamı oldu (Kasım 1993).

Bir yıl sonra da onu Başbakan Tansu Çiller’in ziyareti izledi (Kasım 1994).

İsrail’e resmi ziyarette bulunan ilk cumhurbaşkanı Süleyman Demirel oldu (Mart 1996).

Karşılıklı ziyaretler çeşitli düzeylerde yıllar boyunca devam etti.

Ve Hikmet Çetin’in o ilk gezisi dahil, İsrail’e giden yetkililerin hepsi, yanlarında götürdükleri gazeteci heyetine beni de dahil ettiler.

Zaten o sebeple, devletin kayıt defterinde benimle ilgili “İsrail’e gidildiğinde heyette mutlaka bulunsun” diye bir not var kuşkusu taşıyorum.

Şaka tabii.

İsrail ile ilişkilerin tazelendiği şu günler gelmiş geçmiş en ‘aşırı’ bakanlara sahip bir hükümet orada iş başında. Benjamin Netanyahu üçüncü kez yeniden başbakan oldu. Ulusal güvenlik bakanı olarak yalnızca altı üyesi bulunan ‘Yahudi Gücü Partisi’nin başkanı İtamar Ben-Gvir’i atadı. 

Ben-Gvir ‘aşırı’ sıfatını fazlasıyla hak eden ve öyle tanınmaktan hiç yüksünmeyen bir siyasetçi. Çalışma odasında 1994 yılında el-Halil (Hebron) kentinde cami basarak namaz kılmakta olan 29 kişiyi öldüren terörist Baruch Goldstein’in fotoğrafı başköşeye asılı.

Atandıktan sonra ilk işi yanında korumalarıyla Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgeye çıkartma yapmak oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan mevkidaşının davetini kabul edip İsrail’e giderse Ben-Gvir acaba nasıl bir tavır takınır?

Bu soruma cevap ararken Haaretz gazetesinde ilginç bir mülakatla karşılaştım.

Mülakat yapılan İsrail Frey bir meslektaşımız. Ülkesinde şu sıralar en çok konuşulan çıkışın sahibi bir gazeteci.

İsrail Frey, gazeteci..

Fotoğrafından bile anlaşılıyor dindar biri olduğu.‘Ultra-Ortodoks’ sıfatıyla anılan bir dini grup üyesi. Gur Hasidik bir aileden geliyor. Dedesi Yehuda Meir Abramovicz bir hahammış; Tel Aviv’de belediye başkan yardımcısı olmuş, milletvekili de seçilmiş. Sakallı, takkeli İsrail Frey de aşırı muhafazakarların tercih ettiği bir mahallede oturmaktaymış. 

Muhafazakar İsrailli meslektaş şu sırada Ben-Gvir’in başında bulunduğu ulusal güvenlik bakanlığının takibi altında. Haaretz onunla bakanlığa ifade vermesinden bir gün önce buluşup konuşmuş.

Evet, ifade vermek için bakanlığa gidecek Frey.

Sebebi, iki ay önce attığı bir Twitter mesajı…

Kudüs’ün kuzeyindeki Nablus kentinden Muhammed Minawi Tel Aviv’e doğru giderken kendisinden kuşku duyan polisler tarafından Yafa kentinde durdurulmuş. Üzerinde patlatılmaya hazır bir düzenek ile kendi imal ettiği bir silah bulunmuş. Verdiği ifadede, sivillere herhangi bir zarar vermeyeceğini, hedefinin İsrailli askerleri öldürmek olduğunu söylemiş Muhammed Minawi.

Onunla ilgili haberi duyunca Frey şu mesajı Twitter üzerinden paylaşmış:,

“Görüyorsunuz, o tam bir kahraman. Nablus’tan Tel Aviv’e doğru yola çıkıyor; o güne kadar etrafta gördüğü İsrailliler halkını baskı altında tutuyor, eziyor ve öldürüyor, ama o meşru hedefler peşinde, masumlara zarar vermekten kaçınıyor. Adil bir dünyada ona madalya verilmesi gerekirdi.”

Dini hassasiyetleriyle tanınan muhafazakar biri, bir gazeteci, askerleri öldürmeye hazırlanmış bir Filistinli’ye övgü yağdırıyor.

Böylesine kör gözüm parmağına bir mesajı sosyal medyadan paylaşması sonrasında Frey’in başına neler gelmiş olabilir?

Kendisi, Haaretz‘e, “Filistinli olsaydım, çoktan cezaevini boylamıştım ya da vücudum ortadan kaldırılmıştı” demiş

Çalıştığı internet üzerinden yayın yapan TV kanalı DemocraTV işine son vermiş. Ancak Haaretz kanalın sahibiyle görüştüğünde, adam, “Biz onu paylaştığı görüşü yüzünden kovmadık, işyerindeki davranışları tahammül edilmez olduğu için kovduk” demiş. 

Frey daha önce çalıştığı iki yerden daha ayrılmak zorunda bırakılmış zaten.

Sakallı, takkeli Frey için, Twitter mesajı sonrasında, akla gelebilecek küçültücü her türlü sıfatı kullananlar çıkmış. Bazıları onu İsrail devletinin varlığını tanımayan aşırı dindar bir mezhepten sanmış. Buna karşılık, dindar biri tarafından ifade edildiği için, aşırı görüşlerine özellikle destek çıkanlar da çokmuş.

Haaretz muhabiri görüşürken Frey bakanlıktan aranmış. Kendisini ifade vermesi için çağıran görevliye “Tabii gelirim” dedikten sonra telefonda şunları da söylediğini yazıyor gazete:

“Yanlış yerdesin, safını belli et. Bakanlığının başındaki patronun olan adam bir teröristi kahraman biliyor. Öyle bir yerde nasıl çalışıyorsun. Kendinle samimi ol ve doğru olanı yap. Öyle birinin patron olduğu yerin üniformasını taşımak hoş olmasa gerek.”

Gazeteye verdiği mülakattan sonra da tartışılacak başka sosyal medya mesajları da yayınlamış Frey

Cezaevine gönderilmemiş…

Haaretz gazetesi böyle birinin görüşlerine tam bir sayfa ayırabilmiş…

Frey’le ilgili yazıyı okurken aklımdan neler geçtiğini tahmin edebilir misiniz?

Etmişsinizdir herhalde.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz