Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İslam hakkında herkes konuşuyor diyorlar.. Konuşulsun.. Ölümle korkutmak da nereden çıktı?

Fehmi KORU

İslam hakkında herkes konuşuyor diyorlar.. Konuşulsun.. Ölümle korkutmak da nereden çıktı?

Bugün sizlere iki sorum olacak.

İlki şu: İslam hakkında konuşma ve hüküm verme hakkı kimindir?

Diğer sorum da şu: Beğenilmeyen, kulağa hoş gelmeyen, kabullerimize aykırı, bildiklerimize ters düşen görüşler ortaya atıldığında aklımıza ilk gelen neden o sesleri susturmak, söyleyeni cezalandırmak, ölümle tehdit etmek, hatta öldürülmesini istemek oluyor?

Aslında bu iki soru birbirinin tamamlayıcısı: Ters görüş sahiplerinin cezalandırılmalarını arzulayan, onları ölümle tehdit eden ve öldürülmelerini isteyen kişi/ler, bunu, İslam hakkında konuşma ve hüküm verme selahiyetine sahip oldukları varsayımıyla yapıyorlar.

Oysa biliyoruz: İslam´da ruhban sınıfı olmadığı için kendini sanki varmış gibi ortaya atarak başkaları hakkında hüküm vermeye kalkanlar en İslam-karşıtı işi yapmış oluyorlar.

Müftüler yargıç değildirler ve kalkıp da birisi hakkında ??Öldürülmeli´´ diye hüküm veremezler.

Nereden çıktı bu konu?

Konu güncel. İlgi alanı tefsir olan ve şu yakınlarda kapsamlı bir eseri de yayınlanan bir ilahiyat profesörünün yazdıkları ve söyledikleri başka bazılarının tepkisini çekti; öldürülmesini caiz görenler çıktığı sosyal medyayı izleyenler tarafından ifade ediliyor. İlahiyat konusunda yazılara ve haberlere de yer veren bir internet sitesinin sahip ve yöneticileri de yine benzer bir saldırıya muhatap edilmiş, öldürülmeleri istenmiş?

İslam adına konuştuklarını ileri süren birileri tarafından?

Bilimler ile ilgili konularda tek görüşün olması beklenemez; konu ilahiyat/din kapsamında olsa bile. Aksi olsaydı birden fazla mezhep ortaya çıkmazdı. Kur´an üzerine her dilde birbirinden farklı yüzlerce tefsir yazılması bile din konusunda anlayış zenginliğinin varlığına işaret eder.

Kaldı ki, Kur´an-ı Kerim´in kendisi de (Zümer Suresi, ayet 18) her görüşün özgürce ifade edilebildiği bir ortamın gerekliliğine işaret ediyor. Kur´an müslümanlardan ??Her görüşü dinleyen ve onlar içerisinden en makul olanı kabul eden kimseler´´ olarak söz ettiği gibi, yüzlerce ayette de akıl yürütmek, akletmek, geniş ve kapsamlı düşünmek bir gereklilik olarak belirtiliyor.

İslamiyet, bu yüzden, düşünme yeteneğinden mahrum kişilere sorumluluk yüklemiyor.

Her aksi söz sahibini hapislere atacak, çok ters gelen fikirler söylenmesin diye onları ifade edenleri öldürecek bir ortamı İslam´a nispet etmek de nereden çıktı?

??Cezalandırılsınlar, öldürülsünler´´ diyenler bu hakkı kendilerinde nasıl bulabiliyorlar?

?Din mazlumları´ şimdi ?din zalimleri´ mi olacak?

Bu defa birileri, ortam kendilerine uygun hale geldiğinde, şimdilerde başkalarının söz hakkını almak için cezalandırılmalarını, hatta varlıklarının ortadan kaldırılmasını isteyenler hakkında benzer bir talepte bulunurlarsa ne olacak?

Nitekim geçmişte bu tür talepler de olmadı mı? Hapislerde çürütülenler, hatta üç ayaklıya götürülenler?

´Din mazlumları´ diye bildiklerimiz?

Şimdi yapılmak istenen ?din zalimleri´ kitlesinin ortaya çıkması mı?

Aslında İslam tarihinde öyle anılanlar da var ve tarih kitapları onlar hakkında hiç de olumlu hükümler vermiyorlar.

Yapılması gerekenin ne olduğu belli: Ortaya atılan görüşlerden farklı görüşlere sahip olanlar, beğenmedikleri görüşlerin yanlışlığını, yazılanları ve söylenenleri izleyen kamuoyuyla paylaşmalılar ve ülkemiz fikir ortamını canlı tutacak bu faaliyetlerini kendilerini dinlemeye hazır insanlar buldukları her zaman ve zeminde sürdürmeliler.

Müslüman haksız ve adaletsiz davranamaz.

Bugünün insanları, görüşler arasındaki farklılıkları dinlediğinde hangisinin daha geçerli olduğunu bilebilecek, bilmediği takdirde araştırıp öğrenebilecek durumda. Bunu becermek için din alimi olmak da gerekmiyor.

Nitekim, görüşleri tartışılan ilahiyat profesörünü onun kullandığı zeminleri kullanarak eleştirenler var. Ancak işin içine ?fetva´ hüviyeti verilmiş ölümle tehditler girince tartışma ortamı yerini başka bir şeye bıraktı.

Ortalıkta, öyle anlaşılıyor ki, fırsat bulunca başını çıkarmaya hazır ?kaba softa ? ham yobaz´tipler de var.

Tehdit -hele ölümlü bir tehdit ise- görüşlerinden emin olmayan, söylenenlere verilecek cevabı bulunmayan, karşısındakini ancak bu yolla susturabileceğini bilen zayıf ve aciz insanların işidir.

İslamiyetin de, onların sandıkları gibi, onlar tarafından korunmaya ihtiyacı yoktur. Onun koruyucusu var çünkü.

İşin özü şudur:

Latifeyi, mizahı da kaldırmayı bilmeli, birileri o alanda biraz ileriye gitti diye derhal ??Cezalandırılsınlar´´ diye ayağa kalkmaktan da vazgeçilmeli.

Eskiler ??Latife latif gerek´´ demişler, ama bundan ileriye de gitmemişler.

Galiba en başta sorduğum iki soruya kendi adıma cevap vermiş oldum.

Cevaplarımın özü şu: İslam hakkında konuşmak ve hüküm vermek hakkı kimsede yoktur, İslam hakkında herkes konuşabilir, görüş açıklayabilir. Her görüşü dinler, kendi aklımız ve bilgimizle değerlendiririz. Ters gelen, hoşumuza gitmeyen görüşlere de karşı görüşle mukabele etmek dışında bir yöntem söz konusu değildir.

??Vardır´´ diyenler yanlıştalar.

????

 

 


Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz